Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çin’i bir daha düşün Halil
Biliyorum, kolay değildi. Sen üç yıl hiçbir müsabakaya girmeyecek, arada ciddi sakatlıklar yaşacak ve ilk Avrupa Şampiyonası’nda üç altın madalya kazanacaksın.
Halil Mutlu’dan beklenen buydu. Tabii ki olamazdı, olmadı!
Yirmi yıla yakın halter takip ettim. Bu spor diğerlerine benzemez.  Emek vermen, özel yaşamından fedakârlık etmen, haftanın yedi günü çalışman gerekir. Bazen eşini  ve çocuğunu aylarca göremezsin.
Halil doping olayından sonra çok sıkıntı çekti. Yalnız kaldı, ona sırtını dönenler oldu. Moral vermek yerine kuyusunu kazmak isteyenlerle mücadele etti.
Şimdi aynı insanlar Halil’den dördüncü olimpiyat şampiyonluğunu istiyor. 20 kilo bile kaldırmamış adamlar altın madalyayı garanti sanıyor.
Açık söyleyeyim çok zor.
2000 Sidney Olimpiyatı’nda, Naim Süleymanoğlu’nu izlerken içim cız etmişti.
Bir efsanenin kendinden 15 yaş küçük rakipler karşısında kilolara isyan eden vücuduna bakmış, hırpalanışına dayanamamış, gözyaşlarımı tutamamıştım.
Bugün Naim’in durumunu en iyi anlayanlardan biri Halil Mutlu’dur.
35 yaşına kadar Türkiye’ye büyük başarılar getiren Halil, Pekin Olimpiyatı’nda birbirinden güçlü isimlerle tartıya çıkacak.
Çinlisi, Korelisi, Bulgar’ı ile kapışacak. İmkansızı deneyecek.
Ancak kimse kimseyi kandırmasın.
Gazete manşetlerini süsleyen derecelerle Halil’in dördüncü olimpiyat madalyasını kazanması hayal.
2004 yılında Atina’da koparmada 135,  silkmede 160 ve toplamda 295 kilo kaldıran Halil, beş gün önce İtalya’da bu derecelerin tam 26 kilo altını yapabildi.
Yarım kilonun şampiyonluk getirdiği halterde bu fark göz ardı edilemez.
Diyeceksiniz ki, Pekin’e daha 3.5 ay var. Doğru, az bir süre değil hazırlanmak için.
Halil bu süreçte performansını ne kadar yükseltebileceğini test edecek. Rakiplerini takip edecek ve kararını verecek.
Halil’i kardeşim gibi severim. Üzülmesini, başarısız olmasını asla istemem. Hele Naim’in düştüğü duruma düşmesini hiç kabullenemem. Ben milyonlarca insan gibi Halil Mutlu’yu hep zirvede, hep bir numara olarak görmeye alışmışım.
Bunun için diyorum ki;
Zoru seversin biliyorum ama, Çin’e gitmeden önce iyi düşün Halil!

Haberin Devamı

Bakanın dikkatine

Haberin Devamı

Sayın Başesgioğlu, sizi kandırıyorlar. Hiç bilmediğiniz bir spor dalıyla ilgili yanlış bilgilendiriyorlar. Devlet bakanı olarak talimat verin. Avrupa Şampiyonası’nda haltercilerimizin yaptığı dereceler ile daha önceki müsabakalarda alınan sonuçları karşılaştırın. Aradaki kilo farklarını gözlerinizle görün. 4 yılda koca bir mirasın nasıl tüketildiğini anlayın. Bu futbol maçı değil ki, skora göre sevinelim. Bizden söylemesi, Çin’de hayal kırıklığı yaşamayın
Sayın Bakan!

Ceza değil, komedi

Aziz Yıldırım geçen sezon hakeme ağır hakaretten 1 yıl, federasyon mensuplarını küçük düşürücü açıklamaları nedeniyle 5 ay hak mahrumiyeti cezası aldı.
Belli ki, Fenerbahçe Başkanı sinirlenince sağduyusunu yitiriyor.
Son örnek, geçen haftaki Ankaraspor maçındaki söylemi! Şimdi bir, bilemediniz üç maç ceza alacak.
İşte size Türk futbolundaki garipliklerden biri daha!
Nedir hak mahrumiyeti denen şey? Cezası süresince federasyonun tüzel kişiliği ile yazışmamak. Yani, resmi evraka imza atamamak! Hepsi bu.
Stadına gidecek, maçını istediği yerden seyredecek, medyaya demeç verecek, kısacası bir kulüp başkanının yapması gereken diğer tüm faaliyetlerini sürdürecek.
Dahası, Kulüpler Birliği Vakfı’na başkanlık edecek!
Böyle komik ve göstermelik bir ceza olabilir mi? Ya da bunun adına ceza denebilir mi?
Şahıslar önemli değil, bugün Yıldırım yarın bir başkası.
Ceza niçin verilir?  Caydırmak, suçun tekrarını önlemek için.
Ama sonuç ortada!
Futbol Federasyonu, hak mahrumiyeti cezasını yeniden tanımlamak zorunda.
Futbolcu aynı eylemi gerçekleştirince bedelini ödüyor.  Oynayamıyor, oynamayınca parasını alamıyor.
Teknik adam sahaya giremiyor, takımını tribünden idare etmek zorunda kalıyor.
Taraftar maça gidemiyor, stadın boş kalmasına yol açıyor.
Basın mensubu karşılaşmalara akredite olamıyor, görevini geçici bir süre yapamıyor.
Yöneticiye gelince “İmza atamazsın” deniyor.
Ağır bir para cezası mı öngörülür, yöneticilik faaliyetleri askıya mı alınır, maç izlemesi mi engellenir bilemem ama...
Bu trajikomik tabloya son vermenin vakti geçmiş görünüyor.

Haberin Devamı

4x4’ün tekeri patladı

Yaklaşık 2 aydır yazıyorum. MHK üyesi Osman Avcı asli görevini yapmak yerine hakem derneklerini ele geçirmeye çalışıyor, üstüne vazife olmayan işlere giriyor ve Federasyon Başkanı Hasan Doğan’ın adını kullanıyor diye!
İşte o Avcı, baskıyla istifa ettirdiği İstanbul dernek yönetimine kendi adamlarını getirmeyi planlarken, unutamayacağı bir ders aldı.
Hem de her türlü gözdağı ve baskıya karşın.
“Faal hakemin dernekle işi olmaz” diyen Avcı önce divan kurulu için zorla imza topladı. Sonra kendini divan başkanı seçtirdi.
Buraya dikkat edin, üç FIFA hakemini; Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus ve Hüseyin Göcek’i divan üyesi yaptı!
Ergül Yücedağ’ı başkan adayı olarak çıkardı, istifa ettirdiği eski başkan Ahmet Erdoğan’ı başkanvekili gösterdi.
Hızını alamadı, kürsüye çıktı, yağdı gürledi ve “İstanbul benden sorulur” dedi.
Yetmedi, Ahmet Erdoğan’ı İstanbul İl Hakem Kurulu Başkanlığı’na atadığını açıkladı.
Kısacası elinde ne koz varsa kullandı.
Sonra ne mi oldu? Seçime geçildi. Delegeler oylarını kullandı.
Sandıklar açıldı ve Avcı iki yıl önce Eskişehir’de yapılan genel merkez seçimlerindekinin benzeri bir hezimete uğradı.
Sağduyu kazandı.
208 kişi “Bizi sindiremezsiniz” dedi, dayatma adayı değil, İlhan Erdem’i tercih
etti.
Avcı’dan güdümlü listeye ise 202 oy
çıktı.
Yani 4x4’ün lastiği daha ilk virajda patladı!
Lafı uzatmayalım.
Şu tablo karşısında, aklı selim her insan gibi Avcı’nın da yapması gereken tek şey var;
Madem ki görevini yerine getiremedi, istifasını yazıp yetki aldığını söylediği MHK Başkanı’na arz etmek!
Eli kaleme gitmiyorsa, görev amirlerinin!