Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dile kolay 321 milyon dolar. Vergisini, federasyon payını filan da ekleyin, yıllık 400 milyon dolarlık bir pasta.
Marie Antoniette’in dediği gibi “Ekmek yoksa pasta yesinler...”
“Süper Lig” apoletli kulüplerimiz için cuk oturdu vallahi.
Gırtlağa kadar borca batıp, meteliğe kurşun atarken, Digitürk-Telekom kapışması hayal bile edemeyecekleri bir kaynak yarattı beylere.
Ellerini ovuşturmayı bırakıp, önce Mehmet Emin Karamehmet’e, sonra Aziz Yıldırım’a dua etsinler.
Alacakları para için değil. Alacakları öngörülen parayı alabilmek için.
Çakma Çin malı sanki.
Ortada futbol adına bir gelişim, kalite, reform yok iken, durduk yere Avrupa beşincisi olmanın hazımsızlığı mideleri bozabilir.
Futbol ulemaları bütçe denetiminden ve profesyonel kulüp yönetiminden söz ediyor.
Para çarçur edilmesin, kulüpler aklını başına alsın deniyor.
Söyleyin Tanrı aşkına, huylu huyundan vazgeçer mi?
Ben fazla bir şeyin değişeceğine inanmıyorum.
Borsaya açık, gelir gider tabloları denetlenen birkaç kulüp dışında hangisinin hesabı kitabı takip edilebiliyor?
Ligin en başarısız, küme düşen takımı bile yayın pastasından 10 milyon dolara yakın para alacak.
Sonra?
Borca harca, temliğe derken, pantolonun oturma yerleri yine açıkta kalacak.
Hiçbir artı değer üretmeden, naklen yayın ve İddaa gelirleriyle çarkı döndürmeye çalışan yönetici mantığı değişmediği sürece, 400 değil bir milyar dolar da verseniz, Türk futbolu bugün bulunduğu noktadan bir adım ileri gidemez.
Göreceksiniz bu paraların ödenmeye başladığı tarihten sonra neler olacak?
En geç bir yıl sonra kulüplerin önemli bölümü fakir edebiyatının nezih örneklerini sergilemeyi sürdürecek.
FIFA’daki uyuşmazlık dosyaları kabaracak, alacağını tahsil edemeyen oyuncular federasyonun kapısını çalacak, futbol çamur sahalarda, ilkel statlarda oynanmaya devam edecek.

Haberin Devamı

Teleon faciasını unutmayalım
Türk Telekom devreye girmese, ya da dört saat inatlaşmasa bu ihale kaça giderdi? Ben diyeyim 250, Karamehmet desin 275 milyon dolar.
Belli ki ortaya çıkan rakam, yayıncı kuruluşun düşündüğünden çok daha fazla.
Gelin kaba bir hesap yapalım.
Şartnamede haftada dört maç diyor ya.
Hadi kafaya oynayan bir Anadolu takımı da koyalım, beş olsun.
Beş çarpı 90, eşittir 450 dakika.
Sezon 34 hafta. Bunu da çarpalım;
15 bin 300 dakika.
Neydi Digitürk’ün yıllık vereceği para?
400 milyon dolar.
Bölelim 15 bin 300 dakikaya;
Naklen yayınlanan maçların bir dakikası ortalama 26 bin dolar!
Şimdi söyleyin lütfen, bu ligin neresi eder bu kadar para?
En baba maçta kavga, olay, küfür gırla giderken “marka değerinin yükseldiğinden” söz etmek komik olmuyor mu?
Benim endişem farklı.
Digitürk çok büyük bir sorumluluğun altına girdi.
Belki Karamehmet için bu para önemsiz.
Ancak oyunun kuralı belli.
Malı satamaz, doğru pazarlayamaz isen, o para Mehmet Emin Karamehmet için de önemli olur.
Ekonomist değilim, kafam fazla basmaz. Fakat işin de bir mantığı var.
Kutu satacaksın, reklam gelirini artıracaksın ve daha geniş kitlelere ulaşacaksın.
Yenilikler getirecek, belki de kulüplerin mahrem saydığı mekanlara girip canlı yayın yapacaksın.
Bugün Hollanda’da yayıncı kuruluş, 8 önemli kulüp ile anlaşıp, maçın kazanılması durumunda soyunma odasından canlı yayın yapma hakkını elde etti.
Ama bakıyorsunuz bizde, yayıncı kuruluşun bırakın bir yıldız oyuncu ile röportaj yapmasını, antrenman izleme şansı bile yok!
Bu çok önemli;
Sorumluluğun paylaşılmasındaki en önemli faktörlerden biri olan kulüpler çıtanın yükselmesine katkı sağlayamazsa, mal elde kalır.
O zaman seyredin gümbürtüyü.
Yıllar önce Türk futbolu bir Teleon faciası yaşadı.
İkincisini kaldıramaz.
Patagonya’dan beter oluruz...
Ne dersiniz?
Kaş yapayım derken göz mü çıkardık acaba?



Ne olacak o paralar?
Kuşkusuz yayın ihalesinden en mutlu ayrılan taraf Futbol Federasyonu oldu.
İhale, beklenenin çok üzerinde bir rakam ile sonuçlandı ve federasyonun kasasına tam 32 milyon dolar girdi.
Peki ne anlama geliyor bu para?
Federasyonun 2009-2010 yılı bütçesi 181 milyon lira.
Sadece süper lig yayınlarından alacağı ise 32 milyon dolar, yani 48 milyon lira!
Gelecek yıl bütçenin 200 milyon liraya yaklaşacağını varsayarsak, tüm gelirlerinin yüzde 25’i yayınlardan.
Buna 1. lig dahil değil.
Futbolu idare etmek, “Kasamda şu kadar param, faizde bu kadar dolarım var, bütçem fazla verdi” demekle olmuyor.
Federasyonun yaptığı olumlu işleri alkışlarken, giderek büyüyen ekonomisi ile futbolun alt yapısına, eğitimine, tesisine daha fazla önem vermesi gerçeğini atlayamayız.
Evet kulüpler bu oyunun en önemli aktörü.
Kazansınlar, kazanıp futbolun kalitesini yükseltsinler.
Ama diğer oyuncular?
Mesela hakemler.
Türkiye’de hâlâ hakem ücretlerinin rötarlı yatırıldığı, ücretlerin Avrupalı meslektaşlarından ne kadar az olduğu tartışılırken, Hollandalı bir hakem hocasını bazı isimleri cilalayıp vitrine çıkarsın diye binlerce euro aylık bağlamak (!) sorunları çözmüyor.
Bırakın süper ligi. Alt liglerde, amatör kümelerde aylardır parasını alamayan hakem, gözlemci ve temsilciler var.
Antrenman yapacak saha, duş alacak oda bulamıyorlar.
Seslerini duyuramıyor, futbolu yönetenlere ulaşamıyorlar.
Bugün oturduğunuz koltuktan gördüğünüz manzara farklı olabilir.
Ellerinizi ovuşturarak sıcak paranın mutluluğunu yaşayabilirsiniz.
Ancak mutlu olmayan insanlar topluluğunu da görmezden gelmezsiniz.


Yıldırım eşeği sağlam kazığa bağladı
Yayın gelirlerinin ikiye katlanmasında en büyük payın Aziz Yıldırım’a ait olduğu konuşuluyor.
Doğrudur?
Yıldırım, ihale sürecinde Türk Telekom ve Digitürk’ü kafa kafaya tokuşturmasa, şu anki tablo ortaya çıkar mıydı?
Hiç sanmam.
Baksanıza, Galatasaray ve Beşiktaş başta olmak üzere, tüm kulüpler Yıldırım’a minnetlerini sunuyor.
Fenerbahçe Başkanı tam bir lider portresi çizdi bu olayda.
Niye?
Sadece Türk futbolunu düşündüğü için mi?
Aksine rakiplerin güçlenmesi Yıldırım’ın işini zora sokmaz mı?
Öyleyse bir bildiği vardır Aziz başkanın!
Hani üç yıl üst üste şampiyonluk sözü vermişti ya Sayın Yıldırım...
Eeee?
Yıldırım’ın eli de güçlendi, hedefleri de.
Başkan akıllı adam vesselam!