Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

UEFA’nın Avrupa Ligi statüsünde yaptığı değişiklik, Bursaspor’un “özel” durumundan dolayı kötü bir sezon geçiren Trabzonspor’u yakından ilgilendiriyor.
Nasıl mı? Geçmiş yıllarda ulusal düzeyde organize edilen kupayı kazanan takım sezon sonunda Şampiyonlar Ligi veya Avrupa Ligi’ne gitme hakkını kazandıysa, diğer finalist Avrupa vizesi alıyordu. Örneğin 2012-13 sezonunda Fenerbahçe ve Trabzonspor kupa finali oynamış, sarı-lacivertli takım Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını elde ettiği için ligi dokuzuncu sırada bitiren Trabzonspor Avrupa ligine iştirak etmişti.
UEFA dedi ki, “Bu iş bitti, artık lig sıralamasına bakacaksınız. Kupa ikincisi gelemez.”
Yarı final ilk maçlarında alınan sonuçlardan sonra çok büyük sürpriz yaşanmazsa, finali Galatasaray ve Fenerbahçe oynayacak. Haa, Bursaspor şaşırtıp final oynayarak kazansa da sonuç değişmeyecek, çünkü yeşil-beyazlı ekip bir sezon Avrupa’da yasaklı.
Ligin bitimine 6 hafta kala averajla altıncı sırada bulunan Trabzonspor açısından UEFA Avrupa Ligi düşündüğünden de yakın. Şampiyonluk yarışının iki iddialı takımının hangisi kupanın sahibi olursa olsun, Avrupa biletlerini zaten lig sıralamasından alacaklar.
Bu durumda UEFA listesi şöyle belirlenecek;
Lig birincisi Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan, ikinci olan aynı lige eleme oynayarak katılacak.
Sezonu üçüncü bitiren Avrupa Ligi’ne gidecek. Dördüncü olan ön eleme oynayarak bu lige dahil olacak.
Ülkemizi Avrupa’da temsil edecek son takım ise Ziraat Türkiye Kupası’ndan gelemeyeceği için lig beşinciliği önem kazanacak.
Diyelim ki Trabzonspor sezonu şu anki konumunda bitirdi. Başakşehir dördüncü, Bursaspor beşinci oldu. Bursaspor’un cezası nedeniyle bu hak altıncı durumdaki takıma geçecek. Yani Trabzonspor’a... Tabii, kalan haftalarda en yakın takipçisiyle aradaki 8 puanlık farkın kapanmasına izin verip, ligi 7. bitirmezse!
Yanal istemiyor
Trabzonspor’un Avrupa bileti cepte gibi görünse de, teknik direktör Ersun Yanal bu senaryoya hiç sıcak bakmıyor. UEFA Ligi’ne son takım olarak gitmek, üç ön eleme oynamak demek. Bu ise, sezonu en az bir ay önce açmak, tatilin o kadar kısalması demek. Dolayısıyla Yanal’ın hedefi, sezonu dördüncü bitirmek ve hazırlık dönemini olabildiğince uzun tutmak. Futbolcularının kafasına kazımaya çalıştığı konulardan biri de bu...
Hoca haklı, stres dolu bir sezondan sonra transfere mi çalışacaksın, UEFA’daki eleme turlarını mı düşüneceksin, yoksa kısalan tatile mi yanacaksın? Aslında Yanal’dan çok, futbolcuları ilgilendiren bir durum bu. Son 6 haftada en iyisini yaparak işlerini kolaylaştırmak onların elinde...
Her neyse... Avrupa diye tutturanlar üzülmesin. Trabzonspor şu haliyle bile Avrupa Ligi’nin kapısını çalacak. Artık tokmakla mı olur yoksa zile basarak mı, tercih futbolcuların!

Haberin Devamı

Ya Cüneyt Çakır olmasaydı?

Haberin Devamı

Cüneyt Çakır yarın bu sezon ligdeki 20. maçına çıkacak. Dile kolay 28 haftada 20 maç! Arada Avrupa’da yönettiği karşılaşmalar hariç. Neredeyse her hafta maç. Merkez Hakem Kurulu’nun ne zaman başı sıkışsa aklına ilk gelen isim Çakır... Geçmişte de öyle idi, bugün de böyle... Ver görevi, dön arkanı git. Hata da yapsa, Çakır’ın opsiyonu başka kimsede yok. İyi de 6’sı FIFA, 35’i üst klasman olmak üzere 41 hakeminiz daha var. Aradaki birkaç istisna hariç bu hakemleri kritik müsabakalara veremiyorsanız, ortada sorgulanması gereken bir sistem sorunu var demek...
Son yıllarda kaç tane genç hakem yetişti, bunların ne kadarı kendini geliştirdi, hangileri üst düzey olmaya aday? Bu soruların yanıtları dürüstçe verildiğinde ortaya şu tablo çıkıyor; Türk hakemliği yaşlanıyor ve gelmiş geçmiş MHK’ler günü kurtarmak adına oyunu belli isimler etrafında çeviriyor. Tanrı sakatlık, hastalık, başka dert vermesin de, insan sormadan edemiyor; Ya Cüneyt Çakır olmasaydı?

Haberin Devamı

Unutacak mıyız?

Rize deplasmanı dönüşü Fenerbahçe kafilesine yapılan silahlı saldırının üzerinden neredeyse bir ay geçti. Bir gün sonra olayın faili olarak sunulmaya çalışılan iki genç dışında, valinin ve emniyet birimlerinin gerçek zanlılarla ilgili tek açıklaması yok. Saldırıyı araştırmak için Ankara’dan gönderilen ekip de sonuç alabilmiş değil. Devletin en üst makamları devreye girdi, talimatlar verdi, lakin elde var sıfır! En üzücüsü, koca bir kent hâlâ zan altında. Korkarız “faili meçhul” defterine bir sayfa daha eklenecek.

Kutlu olsun!

Okuduğunuz bu satırlar 1 Mayıs Cuma günü yazıldı. Yani kutlamalarına bile kısıtlama getirilen Emek ve Dayanışma gününde. Hâl böyle iken 38 yıl önce Taksim Meydanında 34 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce insanın yaralandığı kanlı 1 Mayıs’ı anmamak mümkün mü? O zamanlar lise öğrencisi idik. Dehşeti televizyondaki tek kanaldan ve ertesi gün gazetelerden öğrenebilmiştik. Tarihe kara harflerle kazınan o günleri bir daha yaşamamak üzere, tüm emekçilerin ve halkımızın 1 Mayıs Emek - Dayanışma Günü kutlu olsun.