Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yapılanma mı kapılanma mı
Kemal Dinçer hakkında günlerdir pek çok şey yazıldı. Kendisini tanımam. Tek bildiğim Fenerbahçe kontenjanından Gözlemci ve Temsilciler Kurulu Başkanı olduğu.
Hiç garipsemeyin, kim kimin torpili olmamış ki bugüne kadar.
Düzeni ne Haluk Ulusoy değiştirebildi ne de Hasan Doğan değiştirebilir.
Peki Dinçer işini kötü mü yapıyor?
Değerlendirmek için erken.
Zaten Dinçer’in defosu, neleri yapıp yapamadığında değil.
Neler yazıp ne çabuk unuttuğunda.
Ben cuma gününü beklerken Hıncal ağabey önce davrandı.
Canı sağ olsun, ustamızdır.
Önemli olan insanların koşullara ve siyasi konjonktüre göre nasıl kabuk değiştirdiğinin görülmesi ise tekrarlamaktan gocunmam.
Ama Dinçer tek örnek değil.
Bakın etrafınıza;
Son beş yılda partilerde, sivil toplum örgütlerinde, sendikalarda, devlet kademesinde, bankalarda, hatta medyada giderek çoğalan yüzlerce, binlerce Dinçer yok mu?

Haberin Devamı

Balık hafızalıyız
Tarih 5 Mart 2006.
Levent Bıçakcı federasyonunun olağanüstü genel kurul kararı aldığı günler.
Bir yanda Haluk Ulusoy’un adaylığı, diğer yanda Ayhan Bermek’in ismi gündemdedir.
Dinçer, Sabah gazetesinde “Türkiye şartlarında politika ve futbol” başlıklı bir yazı kaleme alır.
AKP iktidarını eleştirirken hedefinde bugün Federasyon Başkanı olarak birlikte çalıştığı Hasan Doğan vardır.
Dinçer şöyle der:
“Bıçakcı’yı başarısızlığa sürükleyen neden, kendisine dikte edilen ve güvendiği başta Hasan Doğan olmak üzere yanındaki bazı kişilerdir. Ayhan Bermek’in şimdi aynı kişilerden yönetimini oluşturduğunu görüyor ve üzülüyorum. Hele Hasan Doğan’ın yönetim içinde kendi yönetimini oluşturduğunu görüyor, daha çok üzülüyorum. Çok sevdiğim Bermek kaybetmeyi göze alıp, tertemiz bir yönetimle yola çıkmalı.”
Devam eder:
“Hükümetiyle, kulüpleriyle, hakemleriyle, futbolcusuyla, medyasıyla Türkiye, futbolda yeniden yapılanma istiyorsa, Şenes Erzik etrafında kenetlenmeli. Yok istenen yeniden yapılanma değil de yeniden kapılanma ve futbolun politika balçığına saplanması ise, Hasan Doğan ve ekibi ideal bir seçimdir...”
İş bilen Dinçer, doğru zamanda doğru yere kapılanmış! Herkes memnun!
Ama birileri de şu soruları yanıtlamalı;
İki yıl içinde Dinçer’in, Hasan Doğan hakkındaki fikirleri mi değişti, yoksa Doğan mı “değişerek“ gelişti?
Yoksa hiçbir şey değişmedi de insanlar “tramvaydan inecekleri durağa gelinceye kadar” değişmiş gibi mi yapıyor?

Haberin Devamı

Hesap basit
Pieter Vink, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda görev yapacak 12 hakemden biri.
Varsayalım Polonya-Hırvatistan maçını yönetecek.
Doksan dakika sonunda tık, 10 bin euro (20 bin YTL) cebinde.
Fırat Aydınus, yarın sezonun en kritik derbisinde düdük çalacak.
Doksan dakika sonunda tık, 3 bin YTL’si cebinde!
Şimdi kim çıkıp da Galatasaray-Fenerbahçe maçının Polonya-Hırvatistan karşılaşmasından önemsiz olduğunu söyleyebilir?
İthal hakem getirmeyi düşünenler...
Bu derbiyi Vink’e 3 bin YTL’ye yönettirebilir misiniz?
Elbette hayır.
Sen hakeminin değerini bilmez ve hissettiremezsen Aydınus’u da, Dereli’yi de, Çakır’ı da Avrupa’nın en önemli organizasyonunda göremezsin!
Hesap bu kadar basit.

Haberin Devamı

Tekke mezarlığı ve Sivas

Ne demiş Bülent Uygun;
“Şehrin üzerine Tekke mezarlığının toprağı serilmiş gibi. Sivaslılar yakalanan başarının farkında değiller.”
Sivasspor’u kısıtlı imkanlarla son üç haftaya şampiyonluk potasında sokabilmek, gerçekten sinir bozucu bir şey!
Bu yüzden benzetmelere kızmayalım!
Bir yanda sakatlıklarla uğraşacak, elde kalanlarla Sivasspor’un o mücadeleci ruhunu bozmayacak bir takım yapacak...
Öte tarafta transfer teklifiyle kafası karışan futbolcunu her maça aynı şekilde motive etmeye çalışacaksın.
Üstelik içi hiç doldurulmayacak vaadlerde bulunarak!
Başkanı, teknik adamı, futbolcusu, “Şampiyonlar Ligi” hedefine inanmışken, Uygun’un başarı için eksik kalan ayağa isyan etmesine hak veriyorum.
Hatırlayın; en sıkıntılı günlerinde kulübe destek kampanyası başlatıyorsun, sonuç fiyasko.
Bu ülkede milyonlarca Sivaslı yaşadığını söylüyorsun, elini cebine atan yok.
Sivasspor sahasında her maçı şampiyonluk havasında oynaması gerekirken tribünler dolu, ama boş gibi.
Çünkü çoğu hâlâ seyirci!
Kentte coşku yok, heyecan yok.
Oysa ülkedeki sessiz çoğunluk Fenerbahçe ve Galatasaray’ın şampiyonluğundan çok Sivasspor’un başarısını istiyor.
Sivaslılar henüz şu gerçeğin farkında değil;
Bu takım kalan üç maçından ikisini kazanırsa yüzde 99 UEFA Kupası’nda.
Denizli, Galatasaray ve Gençlerbirliği’ni yenerse, yarınki derbinin sonucuna göre yüzde 70 Şampiyonlar Ligi’nde.
Sivas, 89 yıl önce tarihi bir kongreye tanıklık etti.
Sıra bir Avrupa sınavında.
Bu başarı kaç yılda bir yakalanabilir, Sivaslılar bunun anlamını kavrayabilmiş mi acaba?
Görünen o ki, hayır!

Kimin umurunda?

Varsa yoksa futbol. Diğer branşlarda yaşanan güzellikleri göremiyoruz. Gördüğümüz ender vakitlerde ise işin gösteriş yanıyla ilgileniyoruz. Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı bisiklet turunun 44.üncüsü koşuldu.
Tur ilk defa 106 ülkede, her gün iki saat canlı yayınlandı. Beş milyon doların üzerinde para harcandı.
Karşılığında 200 milyon dolarlık ülke tanıtımı yapıldı. Gelin görün ki, bunca emek ve çalışma, gereken karşılığı bulamadı. Çünkü reyting uğruna kavga, fetva veren sporcu, bıçaklanan taraftar yoktu. Kimin umurunda olabilirdi ki dünyanın en popüler sporlarından birinin Türkiye’deki mükemmel organizasyonu? İsteyen kulağının üzerine yatmaya devam etsin.
Benim onlara kocaman bir teşekkür borcum var. Teşekkürler Emin Müftüoğlu, teşekkürler bu koşunun her kilometresinde alın teri bulunan isimsiz kahramanlar.
Var olun!