Skorer Devamı da gelecek

Devamı da gelecek

03.09.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Zeki Çol

Devamı da gelecek



Normal süre bitmiş, uzatmanın neredeyse sonuna gelinmişti. İlk yarım saatte esen fırtına, yerini şimdi derin bir sessizliğe bırakmış, hadi dahasını söyleyelim, stadı adeta bir umutsuzluk dalgası sarmıştı.
Şenol Güneş'in ilk maçıydı... Dünya Kupası Eleme Grubu'ndaki ilk maçımızdı. Bu ilk maçlar, zaten hep zordu. Ama Milli Takım, oyuna umut saçan bir başlangıç yapmıştı... Moldova baskıyı yedikçe küçülmüş, sahada yok olmuş, kaybolmuştu. Emre mükemmel işler yapıyordu. Bir, iki değil, sanki üç kişilik oynuyordu. Orta alanı tek başına teslim almıştı. Epireanu'ya basıyor, Catinsus'u kovalıyor, Rebeja'dan top çalıyor, yetmiyor, bir de kaleye sokulup gol arıyordu. Suat da hep bildiğimiz Suat'tı. Zamanlaması iyi, mücadele gücü yüksek, temposu yerinde, pasları isabetliydi. Okan biraz durgun gibiydi. Alışılagelmiş görüntüsünden uzaktı ve sık sık top kaybetmekteydi. Fakat yine de oyunda ve arayıştaydı. Aslında orta alan tam bir cendere olmuş, Moldova'yı sıkıştırmış, top yaptırmıyor, oyun kurdurmuyor, açıkçası boğuyordu.
Şenol hocanın tercihleri doğruydu. Bu, bir kolaycılık değil, akılcılıktı... Ülkenin en iyi, en deneyimli, uluslararası platformdaki en başarılı takımını, B.Hakan'ı da saymazsanız, üç takviye ile sahaya sürmüştü. Üstelik, radikal bir kararla, Milli Takım kariyeri çoktan bitme noktasına gelmiş Abdullah'ı da kulübeye çekmişti. Bu akılcılık sahada semeresini veriyor, Milli Takım, o bölümde takır takır futbol oynuyordu. Lakin, ortada bir eksiklik vardı. Şenol hoca, Galatasaray'ı sahaya taşırken, Hagi karakterine yakın bir oyuncuyu bulmayı unutmuştu. Oyun sıkıştıkça, gol gelmedikçe, yaratıcı gücü yüksek bir oyun kurucu eksikliği ciddi ciddi hissediliyordu. Dakikalar ilerliyor, gol gelmiyor, kanatlar işlemiyordu. Hakan Şükür, tedirgin ve verimsizdi. Belli ki, yine bunalımın eşiğindeydi. Cenk iki kez gol denemesi yapmış, sonra durmuştu. Kontrol bizdeydi, üstünlük bizdeydi, ama skor tabelası hala öksüzdü.
Buruk dakikaların yürekleri sıkıştırdığı anda, Okan'ın golü ilaç gibi geldi. Ogün'ün kaleye dikey ortası ve Okan'ın inanılmaz güzel kafası... O golü herkes atamazdı. O vuruşu her adam yapamazdı. İşte yumuşaklığı, zekası, zamanlama ustalığıyla Okan buydu. Ya gol sonrasına yansıyan manzara ? Tüm takım Şenol Güneş'e koşmuş, sarmaş dolaş ilk golü hocalarına armağan etmenin mutluluğunu yaşıyordu. Ve işte Milli Takım da buydu. Kısa sürede birbirine kenetlenmiş, bu grubun üstesinden gelineceğinin ilk anlamlı mesajı sahada coşku içerisinde veriliyordu.
Oyunun belli dönemlerine yansıyan durgunluk, yanlışlık, şaşkınlıkları geçiniz. Bunlar büyük ölçüde ilk maçın stresine bağlı. Belki ileride de zaman zaman yaşanacak. Ama inanın bu takım, bu elemelerde liderliği kovalayacak ve büyük işler başaracak.

Yazarlar