Skorer En büyük Hagi

En büyük Hagi

28.10.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

En büyük      Hagi

Peki Haginin bu mücadelesinde ona en çok kimler yardım ediyor? Yöneticiler mi, futbolcular mı, tribünler mi ? Onlar ellerinden geleni yapıyor ama Haginin en büyük destekçileri rakipleri ! Daha doğrusu rakip takımların teknik direktörleri.Fenerbahçeyi frenlemeyi sürdüren Daum, Beşiktaşı keşfetmeye çalışan Del Bosque ve stresli maçların "panik adam"ı Ziya Doğan hata yaptıkça Hagi tek ihtiyacı olan "güven"i istemediği kadar buluyor Süper Ligde. Trabzondaki maçın kahramanı olması için Hagiye "Volkan ve Sabri" değişiklikleri bile yetiyor."Adam maçı okuyor üstad"...Bizi bu durumlara düşürenlerde kabahat.Düşünsenize; "doğru ve zamanında" adam değişikliği ile "bir numaralı hoca" olunabilecek bir ligde Hagi... Futbolculuğunda olduğu gibi bu fırsatı da affetmiyor tabi. "Kravatlı" Hagi, "kramponlu" Hagiyi henüz yakalayamasa da, aradaki mesafeyi hızla kapatıyor ve Türkiyedeki ikinci baharına doğru emin adımlarla ilerliyor. Erdal Kılınçın Milliyetin manşetinde patlayan "Şike Sohbetleri" haberi, en azından bizlerin paranoyak olmadığımızı belgeledi. Kokusunu aldığımız, çıtırtısını duyduğumuz, izini gördüğümüz ve alt alta toplayıp, çıkan sonuçtan kendimiz bile ürktüğümüz "teori"ler, "pratik"te ne kolay hallediliyormuş meğer:"Samsun - Diyarbakır maçı için Göksel ile görüştüm, Diyarbakıra golü Serkan atacak" diyorlar, Serkan atıyor... Sonra biz de yazıyoruz:"Anadoluda yeni bir golcü doğuyor". Kara mizah bile değil, eşek şakası olmalı bu.Kendimden utandım vallahi; elin mafyası golün dakikasını bile bilecek, ben derbiyi kim kazanır, onu bilmiyorum. Üstelik çeyrek asırlık gazeteci geçiniyorum.İnsan kendi iyi niyetinden iğreniyor. Utanılacak durum Neyse, yeni federasyonumuz bu olaya ilgisiz kalmamış ve Emniyetten belgeleri isteyip Hukuk Kuruluna soruşturma başlatmış. Kendilerinin "vazifeşinas"lığını saklı tutarak şunu söylemek istiyorum;Bu olayı Futbol Federasyonu çerçevesinde ele almak, elbette hiçbir şey yapmamaktan iyidir ama, aslında sorunu şimdiden örtbas etmek anlamına gelir. Çünkü "soruşturulacak" kişileri bir yanda "şike cezası" diğer tarafta "kurşun" beklemektedir. Federasyon Hukuk Kurulunun vereceği güvence nedir ki, insanlar doğruları söylesin?Problem çok daha ağır ve vahimdir.Sayın Hıncal Uluçun TBMMyi göreve davet ettiği her futbol olayında "aman futbola siyaset sokmayın" diye antitezler öne süren ben; bu sefer sayın Uluça aynen katılıyorum ve meselenin "Meclis Soruşturması" gerektirdiğine inanıyorum. Zaten artık korkacak bir şey de kalmadı, siyaset futbolun santrasına kadar daldı. Politize olduk, polisiye kalmayalım bari. Sahi; Emniyet, arkadaşımız Erdal Kılınç bulana kadar bu belgeleri niye sakladı? Hıncal Uluç haklı Prof. Emre Kongar açık açık yazmıştı... Şehirleşmeden siyasete kadar her hareketimizde en büyük motivasyonumuz "yağma"ydı. Halk şehirleri, iş adamı bankaları yağmalıyor, siyaset yağma organizasyonu haline geliyordu. Peki futbol?.. O nasıl uzak durabilirdi bu geleneğimizden?O da payını almaya çalışıyordu yağmadan.Galatasarayın 364 dönümlük Seyrantepe pastasından sonra bu kez sıra 2 milyon metrekarelik Kilyostaki arazinin Beşiktaşa verilmesine geldi. Çok geçmez diğer kulüpler de sıraya girer. "Eyyam" yapıp, "kimsenin malında gözümüz yok" demeyeceğim... Var. Çocukluğumdan beri Türkiyedeki avantaları dört gözle izliyorum. Sinir oluyorum ve "avanta ortalaması"nı düşürmek için dürüstlükte bağnazlaşıyorum. Futboldaki arsa yağmasını ise, hiç içime sindiremiyorum. Sindirenlerden şüphe ediyorum. Çünkü, yağmanın sistemi bu. Başkasının aldığına karşı çıkmayacaksın ki, sana da yol açılsın. Zaten kim karşı çıkacak ? Şöyle bakın bir çevrenize; vergisini dürüstçe ödeyen, imar planlı, tapulu evlerde ikamet eden, kaçak elektrik kullanmamış, talana, yalana, hortuma, avantaya karışmamış, kara paraya bulaşmamış, en azından sosyal sigorta reçetesini kabartmamış kaç kişi var? Varsa çoğunluk mu, azınlık mı?Onlara ne deniyor?... Dürüst mü aptal mı?Hadi o zaman... "O kulüp beleş arsa aldı, bizim kulübe de ver". Bu iş böyle geldi böyle gider... Diyemiyorum. İçime sindiremiyorum! Zonguldakta hakem linç girişiminden zor kurtuluyor. Bursada seyirci sokağa inip terör estiriyor. Saha da berbat, tribün de, sokak da...Ama en berbat olan, geleceğimiz... Gençlerimiz...Erzurumda lise maçında otobüsler taşlanıyor, bıçaklı çocuklar yakalanıyor...Bunu ne futbolla, ne rekabetle, ne de gençlikle izah edemezsiniz. Kanı kaynayan gençlerin okul maçında da olsa kavga etmelerini bir yere kadar anlamak mümkün... Ama işin içine taş ve bıçak giriyorsa, oturup düşünmelisiniz:Bu gençlerin alt beyinlerindeki tarih öncesi izleri nasıl sileceksiniz. Neden her kavgada bizim insanımız mağara adamları gibi taşa yöneliyor acaba? Bulursa bıçak, varsa tabanca... Neden ? Taş devri Çok eskiden Refii Cevat Ulunayın İstanbul kabadayılarını anlatan "Sayılı Fırtınalar" kitabında bir anekdot okumuştum. Ünlü bir kabadayı, beş kişiyi nakavt ederken kahvehanedeki sandalyeyi kullanmış ve elleri yerine "alet"e ihtiyaç duyduğu için uzun süre arkadaşları tarafından dışlanmıştı.Eskiden kavgaların bile asaleti vardı. "Ne yaparsan yap kazan" mantığında serpilen gençlik, futbol kavgalarına bile taşla bıçakla giriyorsa, gelecekten hiç ümit yok, hiç. Kavga asaleti İki Avrupalıdan dokuz gol yiyen takımın hocasına, dev gibi bir doğum günü pastası hazırlamış Fenerbahçeli yöneticiler."İyi ki doğdun Daum, sayende dokuz yedik"!.. Afiyet olsun.Rahmetli Haldun Tanere sormuşlardı bir gün:"Neden doğum günlerini kutlamıyorsun"? Yazardaki tevazua bakın:"Kendimi çok önemsemek gibi geliyor. Doğum günümün kainat için o kadar önemli bir gün olduğuna inanmıyorum". Yine de sayın Daumun doğum günü kutlu olsun.Olsun da... Şunu da açıklayıversin sayın Daum:"Elalemin Brezilyalısı döktürüyor, bizimkiler neden dökülüyor" diye soranlara, "hadi gidelim o Brezilyalıya, soralım bakalım Türkiyeye gelecek mi" tarzında yaklaşan Daum, neden bizden vazgeçemiyor. Türkiye kimi yabancıların tahmin ettiği kadar kötü mü değil, yoksa Daum Türkiyeye müstehak bir hoca mı? eguven@milliyet.com.tr İyi ki doğdun Daum