Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Braga-Fenerbahçe maçının Hırvat hakemi Bebek’e saydırmakla, bahis mafyasından kuşkulanmakla, işe Türk takımlarına karşı bir komplonun parçası olarak bakmakla bitmiyor mesele... Asıl hadise, dünyanın gözü önünde bir hakemin maçı istediği tarafa verip işin içinden sıyrılabilmesi ve bu durumda mağdur tarafın hak iddia edememesi.

Yani sistemde hukuken bir adalet mekanizması olmaması. Çünkü hukuk mağdurun cezalandırılmaması için var!

Oysa futbolun kurallarına göre Bebek’in belirlediği skor futbolun arşivine yazılır, Fenerbahçe de avucunu yalar.

Haberin Devamı

Hani insan hakları?.. Nerede Adalet?

Sorumu size değil... Anayasa Mahkemesi üyesi ve geçen yıla kadar İkinci Başkanı sayın Serruh Kaleli’ye yönelttim... Ben adalet ve hakkaniyet konusunda daha yüksek bir merci tanımıyorum çünkü.

Sayın Kaleli’ye göre, Fenerbahçe’nin uğradığı “hakem felaketi” aslında evrensel futbolda (kötü değil kasıtlı) hakemlerin “yarı tanrı” cübbesini yırtıp atmak için bulunmaz bir fırsat.

Anayasa Mahkemesi’nden yükselen ses “Madem ki, kasıtlı bir hakem yönetimi sonucu kayıplara uğrayan taraf var... Burada hakemi cezalandırmak yetmez; mağdur olan tarafın kayıplarını telafi etmek icap eder hukuken” dedi.

Yani, Bosman Kuralları’ndan sonra futbolun en büyük sistem değişikliği, devrim fırsatı Fenerbahçe’de şimdi.

Ancak, Fenerbahçe’nin tek başına mücadelesi yetmez diyor, Futbol Federasyonu’nun takipçi olması gerektiğini, hatta mücadeleyi üstlenmesinin altını çiziyor Kaleli.

Devamı da var... Anayasa Mahkemesi üyesi sayın Serruh Kaleli’nin yorumu kelimesine dokunmadan aşağıdadır:

* * *

- O müsabaka oynanırken ortaya çıkan temel bir kural hatası var penaltı ile ilgili. Topun oynandığı sırada doğal güzergahını değiştirecek müdahalenin adı penaltı. Bana göre o karar fahiş bir hata ve aykırılık. Dolayısıyla keyfi... Futbolda keyfi kararlar normalde hakemi cezalandırmak suretiyle giderilebilecek şeyler değil. Yarattığı sosyal sonuçlar oluyor, ülke puan sıralamasında geri düşüyor, maddi kayıp oluyor, övünülecek ülke olarak gururlanılacak olay engelleniyor, futbolcuların ulaşabileceği kariyer zenginliklerinin, kimliklerinde olabilecek değer artışlarının önüne geçiyorsunuz.

Haberin Devamı

- Pozisyonu izlediğinizde toptan sakınmak için yapılmış bir hareket var. Mehmet Topal kollarını sırtına saklayamayacağı gibi cebine de sokacak hali yok. Dolayısıyla bunun bilincinde olduğunu da futbolcu o olayda gösteriyor. “Ben kuralı biliyorum. Topa dokunmamam lazım. O halde ellerimi saklıyorum” diyor. Ve şut gelirken yapıyor bu hareketi. Dolayısıyla sallapati bir hareket değil, rastgele bir hareket sonucunda oluşmuş değil. Futbolcu bu kuralı bildiğini ve uygun davranmak istediğini cümle aleme gösteriyor.

Şimdi ona rağmen kendisine çarpma suretiyle oluşan bir eylem bence yanlış bir değerlendirme ile ceza sonucuna ulaşıyor ve neticeye de müessir oluyor. Neticeye sadece sayısal olarak müessir olmuyor, sonuç olarak müeesir oluyor.

- Burada bir hak ihlali var... Birincisi bunun giderilmesi için cezayı doğuran olayın sonuçlarıyla ortaya çıkan durumun ortadan kaldırılması gerekir. Hukukta, “yeniden yargılayın” kararı gibi. Mahkeme yeniden değerlendirsin denir. Yani yarattığı sonuçlar ortadan kaldırılır.

Haberin Devamı

Dolayısıyla uluslararası hukukta ve aynı zamanda normal yaşam kuralı olarak suçu olmayanın mağdur olmaması gerekir.

Burada açık bir hakkaniyetsizlik var ve bunun ortadan kalkması için maç tekrar edilmelidir. Bu hakeme verilecek ceza mağduriyeti ortadan kaldırmıyor. Hukukta mağduriyetin ortadan kaldırılması amaçlanır.

- Dolayısıyla federasyon bence UEFA nezdinde veya muhatap kurumlar kimlerse onlara müracaat edip böyle ülkesel bir hareket başlatması gerekir. Ki, ben de ülkesinin bir takımı için yapılan mücadelenin arkasında durup bu savaşta yer almalıyım.

Yani bu karar keyfidir, kural dışıdır. Çünkü futbol tüzüğü/yönetmeliği de bir norm gerektirir.

Bakın bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat edilebilecek bir konu olsaydı... Ben oranın hakimi olarak futbolun tüzüğü/yönetmeliğinde evrensel hukuk kurallarının ihmal edilmemesi gerektiğini düşünür ona göre karar verirdim.

- Kurallar hayat dinamiği içerisinde dünya durdukça var olacak anlamına gelmez. İçtihatlar değiştirir, yorumlarla değiştirilir. O da olaylarla ortaya çıkar. Dolayısıyla toplumun aynı kanıda olduğu bir olay içtihat demektir. Bütün dünya bunun penaltı olmadığını kabul ediyorsa, “ben bunu değiştirmem, sonuca da etki etmez” demek kadar saçma bir şey olamaz.

Bu bir fırsat bence. TFF iyi bir hukuk camiasıyla ve spor hukukuyla uğraşan şahsiyetlerle, hak ve özgürlükleri korumakla uğraşan insanlarla değerlendirerek veya onlardan yardım alarak böyle bir mücadele önce itiraz şeklinde başlamalıdır. Sonra “hayır kuralımız böyle” deyince o kuralın iptali için gerekirse CAS vs. giderek, onlar da vermediği taktirde olayın uygulandığı ülkedeki mahkemelere götürerek, oradan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar taşıyarak girişimler yapılabilir.

- FIFA, UEFA biz özel bir kuruluşuz, futbolu kendi koyduğumuz kuralları uygulatıyoruz, uyacaksınız diyerek hakkaniyetsizliği adaletsizliği beraberinde getiremez.

Mesela şunu diyebilir misiniz “ben yabancı sahada oynanan maçta atılan golleri saymıyorum” veya “en az beş gol atarsan eşitlik sağlanır”... Saçmalık olur sadece.

Bizim kurallarımız böyle oynamak istiyorsan bu şekilde yer alırsın demek bu mücadeleyi önleyemez. Hukuksal açıdan bunların denetlenmesi her şekilde herkese lazım. Olmaz diye bir şey yok. Normlar böyle değişir.

- Bunu Fenerbahçe de yapabilir ki, yapmaya niyetli olduklarını okuyoruz... Ama Futbol Federasyonu kadar etkili olmaz. Ulusal düzeyde bir makamın bir kurumun kendi takımını korumak için yaptığı ile bir kulübün kendi kendine mücadele etmesi aynı şey değil. Bence hiç değil.

O kadar aleni o kadar açık bir kural ihlali ki, bunu geçerli kurallar çerçevesi içinde korumaya almak başlı başına bir adaletsizliktir. Kendi tavırlarını gözden geçirmesi gerekir futbolu evrensel olarak yönetenlerin. Bunun hatırlatılmasında büyük yarar vardır. Fırsat bizim elimize gelmiştir.