Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Galatasaray Kulübü Kongre üyesi ve Konya Galatasaraylılar Derneği Başkanı Sıtkı Korkmaz, eski futbolcu Hakan Şükür’ün, Galatasaray kongre üyeliğinden atılması ve kulüple olan tüm bağlarının koparılmasını istedi.
Haklıdır!..
Bir zamanların “makbul Hakan’ı”, artık toplum düşmanı yapılanma üyesi “istenmeyen adamdır”.
Durduk yerde değil tabi...
Hakan Şükür diyelim ki Fetullahçı örgütün Meclis’i bombalayıp vatandaşa kurşun sıkacak kadar kanlı vatan hainlerinden oluştuğunu bilmeyecek kadar saftır; yine de örgütün ülkeye sinmesinde çok büyük payı vardır.
Kaldı ki, darbe girişimine gelene kadar Fetö’nün tüm yaptıklarını canı gönülden desteklemiştir kendisi.
15 Temmuz hakkındaki düşüncesini merakla bekliyoruz tabi. Üzüldü mü, sevindi mi başarısız darbeye; Allah bilir.
***
Galatasaray gibi ulusal çapı aşmış uluslararası bir camia, bu yükü kaldırmak istemez elbet.
İyi de...
Asıl soru şu; Galatasaray Kulübü Kongre üyesi ve Konya Galatasaraylılar Derneği Başkanı Sıtkı Korkmaz bugüne kadar nasıl katlandı Hakan Şükür’ün Galatasaray kimliğine?
Sayın Korkmaz hiç olmazsa bir adım atmış; asıl Galatasaray’a soruyorum... Tabi, Hakan Şükür sarı-kırmızı forma ile cemaate çalışırken kan ağlayıp seslerini duyuramayan veya susturulan Galatasaraylıları ayırarak...
Hakan Şükür’ün “Fetullahçı” olduğunu sokaktaki çocuğun bile bildiği geçmişte, durumu görmezden gelip Hakan Şükür’ün etinden sütünden yününden son gramına kadar yararlanan, hatta cemaat bağlantısı nedeniyle bir futbolcudan çok daha fazla güce sahip Şükür’ü avantaj olarak kullanan Galatasaray Kulübü değil midir?
Şükür, rahmetli Mehmet Ali Birand’a ekranda “Fetullahçı” olduğunu açık açık ikrar edene kadar sürekli inkar durumunda olan Galatasaray değil midir?
Bakın, daha yeni göreve geldiğinde ben sordum Rahmetli Özhan Canaydın’a “Galatasaray’da cemaatçi yapılanma var mı” diye... O dürüst, namuslu, kaliteli başkan, Galatasaray çıkarları için tüm prensiplerinden vazgeçip “söz konusu bile olamaz” yanıtıyla ağzıma tıkmıştı lafı.
***
Hakan Şükür hiç aksatmadığı futbolculuk görevine ekstradan “Türkiye mühendisliği” eklerken, her itirazımıza “sana ne özel hayatından” diye terslenenler “sahada yaptıklarına bak” aklı verenler Galatasaraylı değil miydi peki?
Hakan Şükür milletvekili seçildiğinde, ellerini ovuşturup “Galatasaray çıkarları için çalışacak” sanan, onun federasyon başkanı olması için çabalayan, Şükür’ün sadece Cemaatin bekası için var olduğunu anlayınca apışıp kalanlar Galatasaraylı değil miydi?
Var mı öyle rüzgâra göre yelken basmak?
***
Hakan Şükür Galatasaraylıdır.
Bu demek değildir ki, “Galatasaray futboldaki Fetö’ye yataklık yapmıştır”... Ama en azından ortada bir ihmal vardır. Vurdumduymazlıktan işine gelmeye kadar uzar gider bu şüpheler.
Açık ve net olan; Şükür, Cemaat için en verimli yıllarını Galatasaray’da yaşamış, futboldaki örgütlenmede başı çekmiş, bunları yaparken kulüpte hiçbir engelle karşılaşmamıştır.
İster atın, ister silin, isterseniz tarihi yeniden yazmaya kalkın; Galatasaray o günlere ilişkin kendi hesaplaşmasını yapmadığı sürece Hakan Şükür hep Galatasaraylı kalacaktır.

Haberin Devamı

Fetöcüler ayıklanır ama boşalan yerler ne olacak?

Haberin Devamı

Zamanında “muhabirlik” yaptık ama “muhbirlik” ne karakterimizde vardır ne de inandığımız meslek ilkelerinde.
Komşusunu “Zaman Gazetesi üyesi” diye ihbar edenlerin bile çıktığı şu süreçte, bir insanı bilmeden Fetullah Cemaati ile ilişkilendirmek Fetullahçı örgütün aşağılık kumpaslarından farksızdır.
O yüzden, en verimli çağında spor bürokrasisinden koparılan Vedat Bayram’ın, “kıyas yoluyla” kanıtlamayı tercih ettiği“isyanından” alıntı yaparken bazı isimleri sansürleyeceğim; bilgilerinize:
“Yıl 2003... Bir Zaman Gazetesi çalışanı Gençlik ve Spor Genel Müdürü yapılıyor. Devletin başarılı bürokratları ona göre her devrin adamı!.. İstanbul’dan başlanmak üzere 10 il müdürü görevden alınıyor.
Yerlerine atananlar mı?.. Sarıyer Kaymakamı Metin Alp’in ‘sakıncalı’ diye Vali Kutlu Aktaş’a şikayet ettiği kişiler mesela. Ne oldu o cemaatçi soruşturmaları? Devletin labirentlerinde yok edildi. Sonra da insanlar hayret ediyor; bu insanlar kılcal damarlarımıza kadar nasıl girdi diye. Yetişmiş vatansever bir nesil heba edildi.”
Evet... Eski İstanbul İl Müdürü ve eski Milletvekili Vedat Bayram, spordaki yapılanmadan söz ederken yükselmiş ve federasyon başkanı bile olmuş spor adamlarının (!) da adını verdi ama yazmadım.
Çünkü amacım, muhbirlik değil, bir gerçeği ortaya koymak.
Bugün Ergenekon’la, Balyoz’la zindana tıkılmış vatansever askerlerin iade-i itibarı hatta göreve dönmesi konuşulurken, cemaatin harcadığı bürokratlara sporun şiddetle ihtiyacı var muhtemel ki.

Haberin Devamı

İşte Beşiktaş refleksi

Bayılıyorum Beşiktaş’ın sosyal, toplumsal, siyasal reflekslerine!.. Hazırcevaplığına... Pratikliğine... Cesaretine bayılıyorum.
Dün internet sitesinde bir öneri vardı:
Başlığı; “Beşiktaş’tan tüm spor kamuoyuna ve yöneticilere tribünlerde birlik çağrısı”...
Yazının vurgusu, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine karşı oluşan birlik ve beraberlikti.
Ve bir öneri:
“Şimdi sıra bizde ve Türkiye Futbol Federasyonu’nda; renklerin kardeşliği ve birliği statlara yansımalı. Taraftarlar aynı duygularla, hep birlikte eskiden olduğu gibi omuz omuza maç seyretmeli. Beşiktaş olarak, tüm ezeli ve ebedi rakiplerimizi Vodafone Arena’da ağırlamaktan onur duyacağımızın bilinmesini istiyoruz.”
Sonra da açıklamanın en güzel yeri:
“Beşiktaş ailesi olarak bu çağrımızın diğer kulüpler ve camiaları tarafından olumlu karşılık bulacağına inanıyoruz.”
Üzümü yerken bağcıyı da onurlandıran, egoizmden uzak buram buram ortaklaşma kokan bir tavır.
***
Amacım kırk yılda bir yaşanan futboldaki dayanışma ruhuna nifak sokmak değil ama bu açıklamayı hangi kulüpten beklerdik önce?
Fenerbahçe’den tabi...
Fetö’nün zulmünü iliklerine kadar hissetmiş, vakti zamanında “ne şikesi memleket elden gidiyor” tespiti yapmış, dinletememiş Fenerbahçe’den.
Suçlamıyorum... Durum tespiti yapıyorum... Ve nedenini de tahmin edebiliyorum:
Çok ağır bir travma yaşadı Fenerbahçe...
Ve bu travma sırasında o kadar “dostluk dışı” davranışa muhatap oldu ki; başkalarına güvenmek, dayanmak, ortaklaşmak yeteneği örselenmiş olmalı.
Her şeye temkinli yaklaşıyorlar artık.
Kalecisinden başkanına kadar tekrarlanan “Fenerbahçeli’nin Fenerbahçeli’den başka dostu yok” cümlesinde özetlenen bir ruh hali.
Lakin, bir adım gelene koşarak gideceklerinden eminim.
Beşiktaş’ın çağrısına yanıtını bekliyorum Fenerbahçe’nin.