Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Normal şartlarda Mustafa Denizli için Galatasaray, Galatasaray için Mustafa Denizli tercihi kadar “dört dörtlük” bir seçim olur mu?

Ligin 12. haftasında yapılan bir hoca değişiminde bile “cuk oturur” Denizli.

Bir yandan iddialı ve garantili teknik adam... Bir yandan zamana falan ihtiyacı yok; sanki yıllardır görevdeymiş gibi aynen devam... Çünkü Üç Büyükler’de olmadığı zaman “gölge kabine” gibi gidişatı/icraatı/yapılması gerekenleri milim milim izleyen, bilen, fikirleri olan bir insan Mustafa Denizli.

Haberin Devamı

Teori ve pratikte uzman.

Lakin, şartlar “normal” değil!

Ortada bir “kurban” var.

Hani bir girişim/yatırım hayırlı olsun diye kurban kesilir ya; bu olayda “girişime” yol açılsın diye önceden kesilmiş kurban!

Kulüp açısından bakarsak berbat... Hamza Hamzaoğlu ne yapmış da gönderilmiş Galatasaray’dan?

Mustafa Denizli açısından tatsız!

Stüdyoda boş koltuk bekleyen sıradan hocaların durumuna düşüverdi bir anda.

Prensipte anlaşmışlar!..

“Prensip”in ne olduğunu soramıyor insan... Ne malum daha önce de görüşmediği Galatasaray ile?

Evet ayıp ediyorum...

Olmaz ama her şeyden herkesten şüphe edilen bu ülkede Mustafa Denizli’nin dokunulmazlığı mı var? Dili olan konuşacak elbet. Olası dedikoduları yazıyorum sadece.

Demem o ki, Galatasaray’ın teknik direktör yenilenmesi Hamza Hamzaoğlu dışında hiç kimseye yaramayacak!

Galatasaray şampiyon olsa madalyanın yarısı ona.

Olamazsa, “kalsaydı üç kupa” teranesi.

Galatasaray yönetimi, zaten şimdiden aldı dersini. Bizden değil; kırk yıllık Galatasaraylılardan.

Şampiyonluk ihtimali zora girdiği anda kimse tutamaz onları da.

Muhteşem bir ortaklığı zaman/mekan ve koşullar yüzünden böylesine parazitli hale getirmek için Galatasaray’ı yöneten aklın, peynir ekmeğe katık edilmesi lazım.

Hadi onlar eski yönetimin tercihi “başarmış hocadan” bir şekilde kurtulmak ve kulüpte ikinci cumhuriyeti kurmak istediler... Spor kamuoyunu “şampiyonluğa bakar” diye küçümsediler; özensiz davrandılar.

Peki oturduğu yerden 27. haftadaki puan durumunu bile hesaplayabilen öngörü sahibi Mustafa Denizli nasıl tahmin edemez eksileri?

Haberin Devamı

Diyorlar ki, büyük para teklif edildi!

Ne kadar büyük?

Çünkü ne alırsa azdır.

Bırakın şampiyonluğu falan Mustafa Denizli adı için, sadece şu durumun fiyatı bile 5 milyon dolardır.

Vatandaş ıslıkları!

Herkesin aksine Türkiye-Yunanistan milli maçında, terör kurbanlarına en hafif tabiriyle- saygıda kusur eden tribünler için “bir şey” yazmadım ben!..
“Ayıp” o kadar ortadaydı ki, söylenecek söz kalmamıştı.
Aslında vardı ama... Yazamazdım!
Susma hakkımı kullandım.
Aradan geçen zamanda edepsiz dalgalar Fransa’da duvara çarptı, aynı edepsizlikle gelip bize ulaştı.
Orhan Kemal’in “Arkadaş Islıkları” romanındaki gibi, canımıza okuyor o ıslıklar.
Fransa Ligue 1’in 14. haftasında oynanan Lorient Paris Saint Germain mücadelesinde tribünler “Türk taraftarlar, EURO 2016’da hoş karşılanmayacak” pankartı açtı.
Aslında daha amiyane ama anlayana...
Ne kadar acı!.. “Ağzını topla” bile diyemiyoruz.
Valla haklılar.
Canımız, ciğerimiz, vatandaşımız ama böyle taraftarı biz de istemiyoruz.
Daha doğrusu böyle vatandaşlarla aynı havayı solumak bile ciğerini yakıyor insanın.
Fransa’daki pankartı yazanları, onaylayanları anlayabiliyorum...
Lakin bir hataları var.
Türkiye ölülere bile saygı gösteremeyen o adamlardan büyüktür.
Tıpkı, bu gerçeği görmezden gelip Loirent-Paris Saint Germain maçında pankart açan ve o pankartı alkışlayan Fransızların Fransa’da devede kulak kalması gibi.
Biz nasıl Fransa’da yüzden fazla can alanların Fransız vatandaşı olmasına aldırmayıp onları terörist kategorisine hapsediyor ve hiçbir Fransız’a katil önyargısıyla yaklaşmıyorsak, ölenlere saygıyı reddederek teröre göz kırpan Türk vatandaşlarını da “tribün teröristi” parantezine alıp “Türk” başlığından uzak tutması gerekir Fransızların.
Biri Güneş’i durdursun!
Sağlıkta “koruyucu hekimlik” nasıl ki “tedavi etmekten” düşük maliyetli ve verimli ise futbolun “kronik asabiyet hastalığında” da aynı işi yapmaya çalışıyoruz bizim gibiler...
Özeti “aman ha”!..
Mesela yaza yaza yöneticileri az konuşmaya ikna edebildik. Futbolcuların hakemi aldatma eylemlerini, birbirlerine girme eğilimlerini azaltabildik. Tribüne de katkımız vardır, bakmayın.
Lakin futbolun hiddeti, yeraltından onlarca çıkışa sahip köstebeği kovalamak gibi. Bir yere taş koyuyorsun başka yerden baş veriyor meret.
Beşiktaş-Sivasspor maçına bakın. Buram buram futbol var sahada.
Ama... Hakem Beşiktaş’ın olmayan penaltısını veriyor, Sivasspor’un yüzde yüz penaltısını vermiyor.
Tamam... İnsanlık hali. Ancak adalet dağıtmakla görevli adamın hatası en başta adaletin kendisine zarar veriyor ki, “şüphelenilen adalet” tam bir sefalet.
Bitmedi... Maçın 50. dakikasında edep ve adap tuzları da kokuyor.
Hem de “akil adam” olması gerekenlerin marifetiyle. Yedek kulübelerinin en yetkili kişileri birbirlerine giriyor küfür ederek.
Beşiktaş’ın hocası Şenol Güneş, Sivasspor’un yardımcı antrenörünün kendisine hakaret ettiğini öne sürüyor ama Güneş de küfretmiş olabilir.
Gitti bizim emekler!
Teknik direktörlerin küfürleştiği yerde kime “yapma etme” diyebiliriz ki?
KAŞI AÇIK HOCA
Özür dilemekle bu iş bitmez. Tam bu noktada acı ama gerçek bir ihtimali yazmak zorundayım.
Sivasspor’un keskin sirke yardımcı antrenörünü Okan Buruk kulağından tutup atar; o kolay. Ama Beşiktaş’ın başındaki Şenol Güneş’in sahip olduğu “hadise çıkarma” potansiyelini kim önleyebilir?
Açık konuşalım...
Beşiktaş takır takır top oynuyor. Ben Beşiktaş’ın rakibi olsam ve “kazanmak için her şeyin mubah olduğunu” düşünecek kadar alçalsam, Şenol Güneş’e çalışırım.
Ringde kaşı açık boksör kadar kritik durumda kendisi.
Vur kaşına al kupayı!
Çünkü Beşiktaş dağılacaksa sahada değil, mikrofon karşısında, stüdyoda, sütunlarda hatta kulübede Şenol Güneş’in tepki ve söylemleriyle dağılır.
Lig ilerledikçe bu ihtimal artmaktadır.
Allahtan bunlara tevessül edecek bir Beşiktaş rakibi yok piyasada!
Değil mi?