Skorer Futbol lüks tüketim mi?

Futbol lüks tüketim mi?

27.02.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Futbol lüks tüketim mi

Sanki yaşam mücadelesindeki başarısızlığımızı, çocuğun mahalle maçında zengin akranlarına "geçici" eşitliği ile örtebileceğiz. Hele bir de iyi oynarsa; değmeyin keyfimize... Gerekirse evdeki eşyaları satar oğlumuzu prim zengini ederiz. -İşin var mı?..-Yok. -Paran, güvencen?..-Hayır. -Bakımsızlıktan ölen çocuğun?-Çok!.. Ama nasıl oynuyor benim oğlum?..* * *Beni, Slavia Prag teknik direktörü Miroslav Beranek tetikledi..."Küçük hesapların adamı" bu zat, Türk Ulusunun gerekirse yelkenleri atlastan donanmalar yaratacağını bilemeden, Konya vilayeti kadar küçücük ülkesi ile Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Türkiyeyi kıyaslamak gafletinde bulunmuş ve Beşiktaşımız için gözden çıkardığımız kelle başı 30 bin dolar primi çok bulmuştu: "Biz 300 bin dolarlık bütçe ile mücadele ediyoruz. Galibiyet primimiz bin dolar. Beşiktaşın yedeği Giunti, Slavia Pragın tamamı kadar"...Ha şunu bileydin be Miroslav...Bizdeki işsizler bile senin 10,5 milyonluk nüfusun kadar... * * *Aslında bu bir tabu... Futbolun bunca popüler, futbolcuların parlamenterlerden daha kapsamlı dokunulmazlıklara sahip, futbola harcanan paranın örtülü ödenek kadar vergi dışı olduğu bir ülkede, en bıçkın eleştirmenler bile lafa, "aldıkları parada gözümüz yok" diye başlarken, cami duvarını kirletmekle özdeş bir konu... Lakin, Miroslav Beranekin azmettirmesi ile artık tartışılmalıdır derim.Neden, kalite - fiyat orantısı ile en pahalı futbolcular Türkiyededir ve aynı durumdaki yabancı futbolcular Türkiyeyi mesken edinmektedir. Çoğu ihraç ürünlerimizde olduğu gibi yetiştirdiğimiz nadir yıldız futbolcular neden Avrupaya üç otuz paraya satılmakta, yarı becerideki futbolcular üç misli fiyatla alınmaktadır.Nüfusunun yarısı kadar gazete satılan Çek Cumhuriyetinde, elit bir takımın hocasının ağzını açık bırakan paralar, Türkiyenin lüks tüketime ayırabileceği rakamlar mıdır?..Çocuk ölüm oranımız Çek Cumhuriyetinden 4 kat fazladır. Demiryollarımız, 10 kat büyük 6 kat kalabalık olduğumuz Çek Cumhuriyeti kadardır. Dış basında çöplükten beslenen Çek vatandaşları haberlerine de raslanmamaktadır. Konu futbol olduğunda, zenginliğine hayret edilen Türkiye olmaktadır.Mutfak parasından kesip "Nike" ayakkabı aldığımız futbolcu evlatlarımıza Avrupada bile gıpta ile bakılmaktadır, ancak bu fedakarlığımızın farkında olduklarını ortaya koyan bir ipucu yoktur. Tartışılmalıdır... Yukarı mahalledeki "tuzu kuru" ailelerin veletlerine ayak uydursun diye, erzak parasından oğlana "Nike" ayakkabı alan gariban baba gibiyiz... Toroğlu mantığı Hakemden önce stat yetkilileri mikrofona sarılıp Galatasaraylıları uyardı.Evet... Küfür bizim genlerimizde vardı ama, ümit verici bir "özdenetim" başlamıştı futbolda. Bu arada, Sayın Erman Toroğlu olayı kendi adalet terazisinde tarttı ve "Haksızlık oluyor, bir takım ceza alıyor diğeri paçayı kurtarıyor. Kaldıralım bu küfür yönetmeliğini" deyiverdi.Sayın Toroğlu, o anda ne kadar büyük bir kalabalığın salonunda konuk olduğunu unutmuş olmalı. Bu mantıkla, hakem müessesesini lağvetmekten başlar, vergi adaletsizliğini de vergiyi kaldırarak çözüme ulaştırmaya kadar gidebilirsiniz. Tabii haksızlık eden programları da yok etmelisiniz. Sayın Toroğlu, adalette hata görüp kaosta eşitlik istiyordu.Bu, reyting adına büyük, ancak futbol adına geri bir adımı... Malatyaspora atılan her golden sonra tribünler Beşiktaşa küfür ediyordu Ali Sami Yen Stadında... DEDİLER Kİ... Sayın Aziz Yıldırım, "bu yıl kaçırsak bile, gelecek sezon şampiyon oluruz" demiş. Galiba "büyük savaş"a var gücünü koymak için "küçük" cepheleri terk ediyor. Sayın Özhan Canaydın, tribünden gelen yönetici tipi gibi davranamayacaklarını söylemiş. Doğrudur; tribünden gelen adam yönetici olup bu kadar büyük borcun altına girer mi? Sayın Serdar Bilgili "liberal demokrat"lığını kanıtladı: Bu halk "neo - liberalizm" ile açlığı tattı; Hani Beşiktaş "halkın takımı"ydı? "Nihatı sattık kurtulduk". Cevaplar derbide İstanbuldaki o karlı gecede, Malatyasporu zor güç geçince, "marjinal"likten kurtulup "fikirdaşlar" edindim.Ne olmuştu Revivoya?.. "Hagi adaylığı" ağır mı gelmişti?..Suat, kanat savunmasında gerçekten "usta" mıydı? Lukunku soğuktan mı verimsizdi? Hayır!.. Onlar sadece yeniydi ve bu dalgalanmalar doğaldı. Ama, yeni transferlerin düşük kapasitelerinde bile "iki" ayrı yarar vardı: Takımın gediklileri ideal yerlerine dönebilmiş, ekmek aslanın ağzında diye canlarını dişlerine takmışlardı. Ergün, Hakan, Batista, hatta Bülent ve de Ümit Davalanın performansları transferin getirileriydi.Zikzakların düz bir çizgi olup, Galatasarayın eski çıtası seviyesinde seyretmesi için daha birçok soru ve zamana gereksinme var. İnanın bu soruların yanıtları bu hafta da bulunamayacak. Telefonları bile kesik lig sonuncusu Kocaelispor, Galatasaraylıların moraline moral katsa bile yarısı yenilenen Galatasaray için gerçek bir terazi olamayacak. Bilmecenin çözümü Fenerbahçe derbisinde. Galatasarayın ikinci yarıya "muhteşem" bir başlangıç yaptığı Bursadan "önce dereyi görelim" mesajı gönderenlerden biri de bendim. SİYAH... BEYAZ... Tur vizesi; İlhan Mansız... İkinci kehanet:"Sergen sahadaki süper yıldız"! "Neden", "niçin" diye sormayın... Belge, mantık aramayın Bana "malum olanlar" doğru çıkarsa, "aptallığı" bile göze alırım.Bugün "taraf"ız. Normal olan, bu gece Beşiktaşın zaferini kutlamamız. Bravo Şaşa İşveren ile yaşanan parasal sorunların performansı ne denli etkilediğini bilen bir insan olarak, hala antrenmanlara çıkmasına hayret ediyorum."Ya hakkını ver, ya gönder" ile "Ya buna razı ol, ya git" kutupları arasında soldan aldığın topla üç kişiyi geçip ceza sahasına yaklaşmak ve gol asisti yapmak kolay olmasa gerek. Bir an önce bitse de kurtulsak. eguven@milliyet.com.tr Hasan Şaşı kutluyorum.