Skorer Futbolu bırak hayata bak

Futbolu bırak hayata bak

27.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Futbolu bırak hayata bak

Evet, futbol sadece futbol değildi, biliyorduk...Hayatın bire bir yansımalarla futbolun içinde olduğunu, futbolun da hayatın bir parçası olduğunu görüyorduk, yaşıyorduk.Ama oraya kadar...Hayat da sadece futbol değildi. Dünya, futbolsuz da dönebiliyordu... Hayata devam mecburiyeti koymuşlardı, yaşanıyordu.Hayat Fenerbahçe Galatasaray maçı değildi... Ya da Aziz Yıldırım - Haluk Ulusoy savaşı hiç değildi...Herkesin hayatına biçim ve renk veren dertleri, zevkleri, kaygıları, aşkları ya da kavgaları vardı.Onları gördük Anadolu'da...Biraz nefes aldık...Eh, biraz da ders çıkardık yaşadıklarımızdan. Önce Konya, sonra Erzurum... Buram buram Anadolu'yu yaşıyorum. Futbolda devre arasına girdik ya, fırsat bu fırsat diyerek yollara vurduk. Bozkırda spor kültürü O bana hak etmediğim biçimde "hocam" diyerek iltifat ediyor... Yıllar önce İstanbul İletişim'de spor yazarlığı dersi verirken, farkında olmadan bir sözümle dokunmuşum ona... Dünya sporunu ve futbolu gelecekte etkileyecek en önemli olayın "televizyon" olacağını söylemiştim...Oradan yola çıkarak : "Top Ekranda" kitabını yazdı Doç.Dr. Bilal Arık. Okumayanlara özellikle öneririm... Hele bir "boş zaman" incelemesi var ki dikkate değer.Bilal Arık, Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde harika işler yapıyor, asistanları ve öğrencileriyle birlikte. İletişim gazetesinin yanı sıra, aylık dergi Antre Parantez'i yayınlıyor. Normal bir piyasa dergisi olsa hem satış, hem de ilan gelirleriyle yankılar uyandırır. Bilal'in çağrısına uyarak Konya'ya, 1. Spor Kültürü Kongresi'ne katıldık geçen hafta... Yiğiter Uluğ, Bağış Erten, Tuğrul Akşar, Necati Güler, Zeki Çol, Okay Karacan, Ahmet Çiğdem, Tanıl Bora... Yeni Sinemacılar'dan "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar"ın yönetmeni Önder Çakar... Beko Basketbol Ligi'nde mücadele eden Selçuk Üniversitesi Basketbol Takımı Coach'u Hakan Yavuz... Spor üzerine bildiklerimizi, hissettiklerimizi, düşündüklerimizi paylaştık pırıl pırıl öğrenci kardeşlerle...Her biri, inanılmaz bir ilgiyle dinliyor, gerçekten zihin kurcalayan sorularla çok farklı bir spor anlayışını yansıtıyordu. Hayır, onlar için spor şampiyonluk ya da çift ön libero meselesi değildi. Rekabetten kavga gibi bir anlam çıkarmıyorlardı. Dahası, şampiyon olsun olmasın, Selçuk Üniversitesi'nin pota altında maç kaybederken bile neler kazanabileceğinin hesaplarını yapıyorlardı... Farklı anlayış Yorumcuların dilini irdeliyorlardı... Bir ara sevgili Tanıl Bora, "Bazıları öylesine önemli ve tarihe iz bırakacak olayları öylesine ezbere anlatıyor ki, şaşırıyoruz" diyordu . Verdiği örnek hem güldürdü, hem düşündürdü : "Bu olay anlatılmaz, yaşanır!" Peki yaşamayanlar nasıl anlayacak ? Bunu düşünmeyenlerin sayısı da az değildi!Rektör Prof. Dr. Süleyman Okudan, Dekan Prof.Dr. H.Hadi Sümer'le tanıştık... Konya'dan yeni dostlar kazanarak, şöhret ve imza meraklısı olmayan, ama sporu spor adamlarından daha çok merak eden tertemiz gençlere duyduğumuz hayranlıkla ayrıldık. Teşekkürler Selçuk Üniversitesi... Seneye çağırmasanız bile görüşmek üzere! Tertemiz bir gençlik Reşat Nuri Güntekin'in unutulmaz romanı Çalıkuşu'ndaki Feride Öğretmen'in bir örneğini Erzurum'da tanıdım... Işıl Bedirhanoğlu, genç bir sınıf öğretmeni... Yaşadığı çevrenin zor koşullarına inat, bir adanmışlıkla koşuşturup duruyor. Günlerinin yarısı okulda, yarısı Tema Vakfı'nda geçiyor...Tema, biliyorsunuz erozyonla mücadele eden ciddi bir sivil toplum kuruluşu. Hayrettin Karaca'nın yıllar önce açtığı bayrağı, pırıl pırıl yüzlerce genç taşıyor şimdi, ülkenin her yerinde... Çalıkuşu Erzurum'da! Bu yıl Tema, Erzurum'da sürdürülebilir bir kırsal kalkınma projesi uyguluyor. Evyap, 407 bin YTL tutarındaki sponsorluğu ile projeye hayat veriyor. Evyap Yönetim Kurulu Üyesi, sevgili dostum Bekir Kılıç, "Hadi gel de biraz futbola ara ver" dedi, dede diyarım Erzurum'a uçtum... Fuat Ercan'la birlikte büyülendik adeta... Geçenlerde lüks makam otosu nedeniyle gündeme gelen Vali Celalettin Güvenç'in gerçek yüzünü orada gördüm... Ayaklarında botlarla kar kış demeden köy köy dolaşan bir vali. Çatıkkaşlı devlet bürokratı değil, köylüsüyle dertleşen, ahır ahır dolaşıp "Hayvanlarınıza saygı gösterin" diyen bir vali... Erzurum'un sanayiye yenik düşmüş ekonomisini hayvancılıkla yeniden ayağa kaldırmaya çalışan bir vali... Bozyazı ve Gö- bekören köylerinde yıllık ortlama gelir 475 dolar... Ayda 40 dolar gelirle bu yoksulluğun daha fazla yaşanamayacağını bildiği için sürekli projeler üretiyor. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile bilimsel işbirliği yapıyor. İşte bu iki köyde erozyonla mücadele edilecek, ağaçlandırma yapılacak, hayvan barınakları (ahırlar) yenilenecek... Köylü mercimek ve baklagillerle yeni gelir kaynaklarına kavuşacak... Ürettiği doğal ürünleri de Evyap piyasa fiyatıyla satın alacak...Işıl Öğretmen bu projenin bir parçası işte... Köy muhtarlarını, köylüyü uyarıyor ışıl ışıl... Bir mumun tükenişi gibi, çevresini aydınlatarak onurla eriyor......Ve oradan bakınca...Türkiye'de hayat televizyon dizilerine hiç benzemiyor! Hayat veren proje Hayır, boşuna uğraşmayın. Türkiye'de böyle bir havaalanı yok...Ama olmalı!Erzurum Havaalanı'nın adı, sadece "Erzurum Havaalanı" olarak kalmamalı..Uçaktan iner inmez dikkatimi çekti... İlk tepkim, "Böyle kuru kuru bir ad olur mu ? Hiç değilse Nene Hatun'u düşünselerdi!.." dedim...Sonra dostlar "Çılgın Türkler"den birini hatırlattı bana...Kurtuluş Savaşı'nda yokluklar içinde mücadele eden Türk Ordusu, stratejik anlamda en çok uçağa ihtiyaç duymaktadır... Askerin ayağında çarık yoktur yeterince... Ama ille de uçak... Havada keşif yapmak, gerekirse cephe gerisideki hedefleri vurmak için...Nafiz Kotan, 6 uçak alır, orduya teslim eder.Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yapılan en büyük bağıştır bu....Ve Nafiz Kotan Erzurumluydu! Nafiz Kotan Havaalanı Sevgili Cemal Ersen, yaşadığımız kaosun futbolumuzu nasıl tehdit ettiğini dün çok iyi açıkladı Milliyet'te...Türkiye Futbol Federasyonu, kimin çağrısı ile olursa olsun, Ocak'ta genel kurulu toplarsa, seçim gündemi olmayacak. Seçim için o kongrede karar alıp 60 gün beklemek gerekecek...Bu durum, kaosun Mart sonuna kadar uzamasına yol açar......Bir yandan kongreye bakar, öte yandan o kargaşa ortamında Milli Takım'ın Yunanistan ve Norveç maçlarına çıkar, yanarız.Kaosun kabusa dönmemesi için, akıl yolu Haziran'a kadar beklemektir...Hiç değilse, bu kadarcık sağduyuyu hak etmiyor mu Türk Futbolu ?Ne dersiniz ? agokce@milliyet.com.tr Kış ortasında kaos