Skorer Galatasaray Başkan Yardımcısı Öztürk'ten önemli açıklamalar

Galatasaray Başkan Yardımcısı Öztürk'ten önemli açıklamalar

03.02.2012 - 20:56 | Son Güncellenme:

Galatasaray Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk, TFF'de yaşanan süreç ve Galatasaray'la ilgili çıkan haberler üzerine GS TV'de katıldığı "GÜNDEM" programında açıklamalarda bulundu

Galatasaray Başkan Yardımcısı Öztürkten önemli açıklamalar

Öztürk'ün GS TV'de yaptığı açıklamaların tam metni şöyle:
Gündemde çok önemli konular var ve basını bilgilendirmek, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla açıklama yapmak belki de gerekliydi. Çünkü birçok yerden çıkan haberler, birçok yerden çıkan sesler sonrası ortada bir kirlilik söz konusu olmuştu. Bu anlamda hem TFF'de yaşanan son süreçle ilgili hem de Galatasaray'ın kendi içinde yaşandığı iddia edilen şeylerle ilgili size sorular aktarıp cevaplar alacağız. Öncelikle TFF'de yaşanan süreçle başlayalım. Kulüpler Birliği yaptığı açıklamayla TFF'ye destek verdiğini açıklamıştı ve bundan da TFF eski başkanı Mehmet Ali Aydınlar memnuniyetini dile getirmiş ve göreve devam kararı vermişti ama aradan 24 saat geçti-geçmedi Mehmet Ali Aydınlar beraberinde Göksel Gümüşdağ ile Lütfi Arıboğan istifa kararı verdiler. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim için de sürpriz oldu. Çok sıkıntı yaşanan bu süreçte iki tane dönüm noktası vardı. Bence bu dönüm noktalarından birisi genel kurul öncesi Kulüpler Birliği'nin yaptığı toplantı ki kamuoyu bu toplantının üzerinde fazla durmadı ama Kulüpler Birliği o gün çok ciddi bir duruş sergiledi hatta bir deklarasyon yayınladı. Kulüpler Birliği bu deklarasyonda kırmızı çizgilerini özellikle belirtti. Fakat TFF'nin davet ettiği genel kurula katılmak durumundaydık ve biz de kulüp olarak katıldık. İkinci dönüm noktası buydu ki birazdan onu da detayıyla irdeleyeceğim. Türk futbol ailesi ki ben Türk futbol camiası diyorum, Türk futbolunun paydaşları, TFF'ye çok net bir mesaj verdi. O güne kadar kapalı kapılar ardında kamuoyunun önünde yapılmaması gereken tartışmalarla üretilmiş stratejilerin hemen hepsine o gün dur dedi. Dolayısıyla onun devamında iki kulübümüz tarafından istifaya davet edilen TFF yönetiminin, Kulüpler Birliği tarafından yapılan "Hayır başkan. Sizin ve yönetiminizin kalmasını istiyoruz" mesajı çok önemliydi. Fakat ne yazık ki Türk futbolunda kaos yaratmak isteyenler, "cambaza bak" stratejisi yapmak isteyenler oldu. Mehmet Ali Aydınlar da çok iyi niyetli ve çok duygusal bir insan. Bu süreç içerisinde de psikolojik olarak, fizik olarak çok yoruldu ve istifa etti. Şu an önümüzde Türk tarihinin, Türk futbol tarihinin 15 Nisan tarihine kadar en önemli dönemini beraberce yaşayacağız. Burada konuyu biraz açmak istiyoruz. Galatasaray olarak 3 Temmuz tarihinden itibaren Türkiye için şok olan, bütün Türkiye için sürpriz olan bir olaydan sonra biz Galatasaray Spor Kulübü olarak ilk gün ne söylediysek, kapalı kapıların ardında yapılan toplantılarda veya kamuoyunun önünde olan bütün tartışmaların içinde aynı duruşu sergiledik. Bu duruştan da en ufak bir taviz vermedik. Duruşumuzu anlatmaktan artık sıkıldım ama 15 Nisan'a kadar daha çok söylememiz gerekecek. İnsani boyutlarda hiç kimsenin hapiste yatmasından mutlu olmayız dedik. Hiçbir Galatasaray Spor Kulübü mensubunun bu olaydan muzdarip olmamasına rağmen konunun içine dahil olduk. Bence doğru bir iş yapıldı. 6222'nin Avrupa standartlarına getirilmesi için bir çalışma yapıldı. Bu çalışma esnasında Kulüpler Birliği'nin de çok ciddi katkısı oldu. Kulüpler Birliği'nin tüm üyelerine ve başkanına bu süreç içersinde teşekkür etmek lazım. Fakat konu sportif cezalara geldiği zaman bunu o gün de söyledik, bunu değiştirmeyi tartışmaya açacaksanız, eğer bunu tabiri caizse zamana yayıp da sulandırmayı düşünecekseniz ve bunun için bir toplantı organize ediyorsanız bizi çağırmayın dedik. Bu toplantıların bazılarına katıldık ve orada da söylemlerimizi devam ettirdik. Bence şu an Türk futbolunda özellikle yaşanan 10 günden sonra bir kilitlenme oldu. Başkan Mehmet Ali Aydınlar ve ekibi Pazartesi günü yapılan yönetim kurulu toplantısında ki toplantıdan 5 dakika sonra Kulüpler Birliği'nden bir deklarasyon geldi ve çok net bir duruş sergiledi. Kulüpler Birliği açıklamasında Türk futbolunu Avrupa futbolundan uzak bırakacak, uluslararası arenada Türk takımlarını veya milli takımı yaralayacak en ufak bir söylem ve eylem içinde TFF'nin yer almasını istemiyoruz. Önümüzdeki takvim çok nettir ve kısadır. Dolayısıyla biz Mehmet Ali Aydınlar ve ekibinin göreve devam etmesini istiyoruz dedi. Bunun yanında bir de 58. maddenin bir kerelik affa uğramasıyla ilgili genel kurulun çok net bir kararı oldu. Genel kurul dedi ki "hayır. 58. maddeyi olduğu gibi uygulayacaksınız." 58. maddenin olduğu gibi uygulanacağı bir konjonktür, yanında genel kurulda bununla ilgili tam destek almış bir başkan ve yönetim kurulunun önünde tek bir yol vardı: 58. maddeyi olduğu gibi uygulamak. Kamuoyuyla pek paylaşılmadı ama Sayın Mehmet Ali Aydınlar ve ekibine ilk günden beridir Galatasaray nezaketi içerisinde uluslararası alandaki riskleri anlattık ve defalarca hatırlatmak zorunda kaldık. Kimse Galatasaray'a aksi bir şey söyleyemez. Mehmet Ali Aydınlar ve ekibi de iyi niyetle bir şeyleri kırıp dökmeden, Spor Toto Süper Lig'i dağıtmadan, ekonomik konulara biraz fazla hassasiyet göstererek, biraz da küme düşme olmasa ne iyi olurdu gibi oldukça iyi niyetli bir süreç içerisinde konuyu o güne kadar getirmişti. O güne gelindikten sonra TFF, ben istifa etmiyorum ve arkamda genel kurul var dedikten sonra bu süreci zaman yaymak, kaos yaratmak ve "cambaza bak" stratejisi yapabilmek için herhalde baskılar yapıldı ve Sayın Mehmet Ali Aydınlar görevi bırakmak durumunda kaldı. Bunun ayrıntılarını ileride öğreneceğiz. Bu süreç içerisinde Galatasaray'a bazı kulüp başkanları ve yöneticileri tarafından çeşitli sataşmalarda bulunuldu. Ben bunları izliyorum ve iddia ediyorum ki bu sataşmalar gün geçtikçe artacak. Çünkü bu sataşmalarla gündemin içine Galatasaray'ı da çekerek, ortamı gererek ve çok ciddi bir kaos ortamı varmış gibi göstererek kamuoyunun gözünden TFF'nin yeni başkanı ve yönetim kurulunun seçimiyle ilgili hedefleri şaşırtmaya çalışacaklar. Galatasaray camiası olarak, yönetim kurulu olarak ve taraftarlar olarak biz bu oyunun içine düşmeyiz. Bugüne kadar ki yapılan sataşmalara da gerek görmediğimiz için cevap vermedik. Bundan sonra da cevap vermeye gerek görmeyeceğiz. Gerek görmeyeceğiz ama tabi bu sataşmaların limitleri de önemli. Şu anda Türkiye'de futbol camiasının önünde başkan seçimi için belki de ilk defa çok önemli bir kriter çıkacak. Başkan adayları bir tane mi olur veya fazla mı olur bilemeyiz ama bu başkan adaylarından Türk futbolunun hem kulüpler bazında hem de milli takım bazında, Avrupa futbolundan bir dakika bile ceza almayacak şekilde bir eylem planı mı yapacak yoksa gelecek olan başkan ve yönetimi "gerekirse UEFA ile kavga ederiz. Hiç birimiz Avrupa kupalarına gitmeyiz" gibi sözler mi edecek bunu göreceğiz. Bu durum yavaş yavaş da dillendirilmeye başlandı. Bunu maalesef çok seviyoruz ama "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur, bunlar Avrupalı, Platini Fransız olduğu için bizi sevmiyor, zaten Ermeni tasarısı da geçti" şeklinde gündemi sulu şekilde renklendirip dikkatleri başka yöne kaydırmaya çalışacaklardır. Mehmet Ali Aydınlar ve ekibini çok ciddi bir misyonu vardı. Bu dönemde çok yoruldular, çok yıprandılar. Şahsım olarak emekleri ve çalışmaları konusunda kendilerine teşekkür ediyorum ama yeni seçilecek yönetim artık o başlayan misyonun en önemli merhalesini yerine getirmek zorunda kalacak. İstifalardan bu yana bir şey demedik ve yapılan sataşmalara da Galatasaray olarak ses çıkarmadık ama bazı hassasiyetler ve tüm camialar da Galatasaray camiasının kırmızı çizgilerini bilmelidir. Unutmaya çalışanlara da bir kere daha hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum.
Mehmet Ali Aydınlar'ın, Göksel Gümüşdağ'ın, Lütfü Arıboğan'ın istifa etmesindeki gerekçeleri tatmin edici buluyor musunuz?
Hayır, şimdi Sayın Mehmet Ali Aydınlar demin de söyledim, çok teşekkür ediyorum son derece iyi niyetli yaklaştı kırmadan dökmeden bu süreci bitireyim dedi. Kalktı UEFA'ya gitti. Son seferinde UEFA'dan geldikten sonra kulüpleri topladı Ankara'da. Ben sayın başkanımız Ünal Aysal'la katıldım o toplantıya. O toplantıda UEFA'yla anlaşıldığını eğer Genel Kurul müsaade ederse ki bu çok önemli, eğer Genel Kurul müsaade ederse bir seferliğine küme düşme cezası olmadan ama puan cezaları, para cezaları ve ödülleri geri alınarak bu sürecin tamamlanabileceğiyle ilgili de bu çalışmayı tamamladı. Bunu tamamladığında bizlere teyit etti, hatta bununla ilgili döndü toplantıda bana doğru bize doğru döndü. 'Galatasaray'ın hassasiyetlerini biliyoruz. Biz bu anlaşmaları yazılı bir metin halinde UEFA'dan da gelecek ve bunları sizle paylaşacağız' dedi. Tabi o yazı geldi mi gelmedi mi bilmiyorum.

Sizinle paylaşılmadı herhalde?
Yok, ona vakit kalmadı ama şimdi bugün tabii ki saygı duyuyoruz kararlarına. Ama Kasım ayının başlarında Türk futbolu sele kapılmış giderken birileri bu bardağın içinde bir fırtına kopartayım stratejisiyle o biraz gayriciddi oluyor. Çünkü bugünlerde bahsedilen konu bir takımımızın açtığı tazminat davaları. Ben hukukçu değilim ama o tazminat davalarındaki iki tane evrak gelmemiş gitmiş, görmemiş, bilmemiş gibi. Bunlar tamamen suni gündem oluşturmaktır. Tamamıyla sebep yaratmaktır. Demin söylediğim gibi bunlar "cambaza bak" stratejisidir. Şu anda konuşulan evraklarla Türk futbolunun önündeki risklerin, Türk futbolunun içinde olduğu tehlikenin uzaktan yakından bir alakası yoktur.
Son günlerde ortaya atılan konularla birlikte gündem sanki biraz daha değiştiriliyor ve süreç uzuyor mu? Konu sanki dağıtıldı gibi. Mehmet Ali Aydınlar'ın yaptığı açıklamaya baktığımızda sonrasında iyice ortaya çıkan haberlerle birlikte konu başka yönlere çekilmeye çalışılıyor ve konu dağıtılmaya çalışılıyor gibi bir algı oluşuyor açıkçası.
Evet. Şimdi konu bu tür stratejiyi yapanların, yine fark ediyorsanız hiç kulüp ismi vermeden konuşuyorum ki hep özellikle her seferinde buna hassasiyet gösteriyorum. Bu stratejiyi yapanların 27 Şubat'taki Türkiye Futbol Federasyonu Başkan ve Yönetim Kurulu seçimlerine kadar yapmaları gereken, bu yol seçilince yapılacak çok şey yoktur. Strateji mümkün olduğu kadar çok gürültü çıkarmak, mümkün olduğunca spekülasyon çıkarmak, mümkün olduğunca tartışma ortamını germek olacaktır. Bunun da en direkt yollarından biri Galatasaray'ı bu tartışmaların içine çekmek olacaktır. Ben burada iddia ediyorum, değişirse sevineceğim ama değişmezse de çok şaşırmayacağım; bundan sonra bu stratejiyi yapan kulüpler bol bol Galatasaray'a sataşacaklar. Bol bol Galatasaray'a laf atacaklar. Biz de bu stratejileri yakından takip ediyoruz. Bugüne kadar duruşumuzu da Türkiye kamuoyu biliyor. Hatırlıyorsunuz zamanında ispiyoncu dediler, onu dediler, bunu dediler, biz de böyle kalitesiz söylemlerle muhatap olmayız dedik. Dolayısıyla biz de Galatasaray olarak ilk gün söylediğimizi sonuna kadar devam ettireceğiz. Tarifini de yapayım. Türk Futbolu'yla ilgili hem takımlar milli takım bazında Türk futboluna Avrupa'dan bir dakika bile ceza getirmeyecek şekilde evrensel kurallara uygun. Bazı takımlar savunma hakkı istiyorlar. Tabiî ki savunma hakkını sonuna kadar destekliyorum. Evrensel kurallara uygun kararları alacak, o dirayette mert, dürüst bir yönetim kurulu ve başkan seçilmesi için biz de tabiî ki elimizden geleni yapacağız ve her ortamda da bunu dile getireceğiz.
Peki şimdi merak edilen başka konu da bu süreçte Galatasaray ne gibi bir yol izleyecek? 27 Şubat'ta genel kurul var ve 27 şubat için Galatasaray'ın aklında olan bir başkan adayı var mı?
Şimdi bugünden aklında olan başkan adayı şudur, budur demek doğru olmaz. Çünkü daha 27 Şubat'a oldukça uzun 3 haftaya yakın bir süre var. Şimdi burada Türkiye'de kamuoyunun dikkatini vermesi gereken bir tane kırmızı çizgi var. Ben bu evrakın resmi olarak da geldiğini biliyorum. Resmi olarak da bu sayın Futbol Federasyonu başkanımız tarafından da deklare edildiği için burada söylemekte hiçbir sakınca yok. UEFA'nın olmazsa olmaz şartı, Play-off'a katılacak 4 tane takımın şaibesiz, 4 tane takımın hiçbir şekilde tartışmaya mahal vermeyecek takımlar olmasını istiyor.

Aksi bir durum olursa?
Aksi bir durum olursa UEFA'yla ilgili Türkiye'nin Türk futbolunun başı ciddi derde girecektir. Çünkü biliyorsunuz bunlar satır aralarında geçiyor ama bugüne kadar konuya dahil olmayan FIFA da konuya bir şekilde dahil oldu. Şimdi FIFA da dahil olduğu zaman milli takım da dahil olmuş oluyor. Dolayısıyla buradaki kırmızı çizgi, seçilecek olan Türkiye Futbol Federasyonu ve Yönetim Kurulu'nun gerekli savunmaları alıp gerekli kararları verip uygulamak için 15 Nisan'a kadar vakti var. Şimdi 27 Şubat-15 Nisan; arada çok az bir zaman kalıyor. Çok sıkışık bir takvim kalıyor. Bu takvime itiraz edilecektir. Uzatmaya çalışılacaktır, çünkü ne yazık ki bazılarının stratejisi, burada suçlamak için söylemiyorum, kamuoyunun önünde söyledikleri için işte "UEFA kimmiş, gerekirse UEFA'yla kavga ederiz, gerekirse Avrupa'ya gitmeyelim zaten" söylemleri yapanlar, buradan kaos çıksın, UEFA'da ceza versin, bu süreci uzatmaya çalışacaklar. Biz de Galatasaray ve bizim gibi düşünen takımlar ki bunlar az değil, bizim gibi düşünen takımlar şu anda çoğunluk.

Bu ciddiyetin farkında yani takımlar?
Farkındalar, o takımlarla beraber ki salı gün Kulüpler Birliği toplantısı var, orada da dile getireceğim bunu. O takımlarla beraber Türkiye'nin Avrupa'da önünün kapanmaması için biz de gerekli organizasyonu ve çalışmaları yapacağız. Buradan bence aklımızdaki Türkiye Futbol Federasyonu başkan adayının ve yönetim kurulunun da tarifini yapmış olduk. Evrensel hukuk kriterlerine, Türkiye'nin dünyadaki ve Avrupa'daki önemini gayet iyi anlamış, evrensel futbolu iyi bilen, güvenilir, Türkiye'deki tüm kesimlerin kabul edebileceği bir başkan adayının biz sonuna kadar destekçisi olacağız, hangi takımdan olduğu hiç mühim değil.
Kulüpler Birliği'nde de zaman zaman ortaya çıkan haberler karışıklık olduğu yönünde. Kulüpler Birliği Başkanı'nın duruşuyla ilgili eleştiriler var. Kulüpler Birliği Başkanını ve Kulüpler Birliği'nin içindeki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi Kulüpler Birliği'nde biz yeni seçildiğimiz zaman ki bunu söylemek de bir problem değil. Ben de çok tecrübeli bir yönetici değilim. Hatta bazı arkadaşlar çıkıyorlar diyorlar ki ya tecrübesiz yönetici; "Türk futbolunun içinde olduğu ortamı" görünce ben de iyi ki tecrübesiz yöneticiymişim diye seviniyorum. Dolayısıyla oradan tarafa bir problemim yok. Kulüpler Birliği toplantılarına katılmaya başladıktan sonra Kulüpler Birliği'nde Galatasaray'ın yeriyle ilgili eskiden kalma yanlış anlaşılmalar vardı. İlk işimiz o yanlış anlaşılmaları düzeltmek oldu. İkincisi de yine biz söyleyelim. Hapis cezalarıyla ilgili çalışmaya aktif olarak katıldık fakat belli bir yerden sonra bizim Kulüpler Birliği'nden beklentimizin bir meslek odası olarak bakarsanız Türk Futbolunun olduğu durumdan nasıl çıkarın hesaplarını yapan, organizasyonlarını yapan, planlarını üreten, projelerini üreten bir organizasyon olması gerektiğini düşündük ve bunu da söylemlerle dile getirdik. Hatta dedik ki bir komite kuralım bir komisyon kuralım. Türkiye'de futbolda çok önemli şahsiyetler var, dünya çapında şahsiyetler var. Ne güzel, ne şanslıyız ki insan kalitesi bakımından hiçbir problemimiz yok. Bunları bir araya getirelim, şu Türk Futbolu'nun içine düştüğü hem maddi hem manevi hem etikle ilgili problemlerin hepsini nasıl düzeltiriz; çalışalım dedik ama bir baktık yeniden birileri Kulüpler Birliği'ni aldı, küme düşmeyi nasıl kaldırırız? onu nasıl erteleriz? diye stratejilerine alet etmeye kalktı. Biz burada söylemlerimizi yaptık ama kabul edemeyeceğiz iki tane konu var. Şimdi bu konulardan biri çok çok önemli. Çünkü biz her türlü kuruma, kurula saygı duyuyoruz. Kurallara da saygı duyuyoruz. Kulüpler Birliği başkanımız Ankara'daki genel kurulda o genel kurulun sabahki kısmı başlamadan önce Kulüpler Birliği bir toplantı organize etmiş. Ben o toplantıya geç bir şekilde davet edildim, onu da anlayabiliyorum! Oradaki söylemlerde karar vermek için yargı sürecinin sonunu bekleyelim, UEFA bizi sıkıştıramaz, sıkıştırsa da UEFA'yla da kavga ederiz gerekirse, Avrupa'ya da gitmesek ne olur ki gibi söylemler olmaya başladığı zaman ben söz aldım. Dedim ki 'Beyler Türk futbolunun Avrupa'dan olmazsa problem değildir, gerekirse de böyle yaparız diye fikirler üretilen, karar verilmeye çalışıldığı bir masada bizim Galatasaray olarak işimiz olmaz.' Ben toplantıdan çıktım gittim. Devamında bu söylemler biraz daha karara bağlanmış ki daha önce UEFA'dan alınan küme düşme olmasın ama puan silmeyle bu işi halledelim önergesinin geri çekilip, yargı sonucu beklensin ki Mehmet Ali Aydınlar ve ekibi de orada biraz tabiri caizse şoka girdiler. Bu söylemin devamında Kulüpler Birliği başkanı çıktı ki ben ön sıranın bir arkasında oturuyordum. Bir söylemde bulundu. Kulüpler Birliği Başkanı, Mehmet Ali Aydınlar ve ekibini istifaya davet etti. Şimdi siz Kulüpler Birliği toplantısında bunu gündem maddesi yapıp, bu konuyu bütün kulüplerle konuşmadan, tartışmadan ve 18 kulübün ortak kararı olmadan bu kadar hayati bir dönemde bu kadar hayati bir kararda çıkıp orada Kulüpler Birliği Başkanı olarak federasyon başkanını istifaya davet edemezsin.
Bence orada Kulüpler Birliği'nin başkanı olarak konuştu. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Şimdi onun şaşkınlığını yaşarken Pazar sabahı gazetelerden bir tanesinde beyanatını gördüm Kulüpler birliği başkanının; "Hiçbirimiz Avrupa'ya gitmeyelim". Zaten Avrupa'ya gitmeyelim istifaya davet etmenin stratejik devamıdır. Türk futbolunun gelişmesini hiçbirimizin Avrupa'ya gitmemesi olarak görüyorsa ben her ortamda söylediğim için bu ortamda da tekrar edebilirim. Bu mantalitedeki Kulüpler Birliği Başkanı'nı ben ilk toplantıda istifaya davet edeceğim. Bunu da çok samimi ve net söylüyorum. Spor-Toto Süper Lig kulüplerinin Türk futbolunu ileriye taşımak için kurduğu bir vakfın başkanı "gerekirse hiç birimiz Avrupa'ya gitmeyelim" diyemez. Eğer onu diyorsa bence güven tazelemelidir. Ben de Kulüpler Birliği'nde bir seçim olması için resmi talebimi söyleyeceğim.
Peki Kulüpler Birliği başkanı kürsüde veya yazılı-görsel basında verdiği beyanlarda alınan ortak kararları mı söylüyor yoksa bireysel görüşlerini mi söylüyor? Eğer hal böyleyse bu noktada çok ciddi bir sıkıntı çıkıyor ortaya.
Kulüpler Birliği'nde bir icra kurulu var. Kulüpler birliği de süper ligin bütün problemleriyle ilgilenmek durumunda. Bir de icra kurulu var. Günlük kararları tabii ki icra kurulu verir. Ama stratejik kararlar vardır. Bundan daha öncede yapıldı. Mesela cumhurbaşkanına mektup yazıldı ve Galatasaray'ın haberi yok! Şimdi futbol federasyonu başkanını istifaya davet etmek hele ki böyle günlerde Türk Futbolu'nun en stratejik kararıdır. Bu stratejik kararı 18 kulüp toplanır oylama yapar hatta Kulüpler Birliği başkanı şunu da demek zorundadır. Diyelim ki 17 kulüp kabul edip 1 kulüp kabul etmediği zaman, şu kulübümüz kabul etmedi diyerek açıklama yapmak zorundadır. Bence kurumsal ciddiyet bunu gerektirir.
Peki Kulüpler Birliği Başkanı'nı bu kadar telaşa düşüren ne olabilir? Sizin bir görüşünüz var mı?
Biraz önce de söyledim. Daha net özetleyeyim istiyorsanız. Pazartesi saat 18.00 gibi Mehmet Ali Aydınlar ve ekibi istifa etmiyoruz dediğinde Türk Futbolu'nun önü açılmıştı. 58. Maddeyi uygulamak için genel kurul yetkisi de vardı elinde. Mehmet Ali Aydınlar'ı bir çok konu için eleştirebiliriz ama bir tek konu için eleştiremeyiz; O da ben Türk Futbolu'nu riske edecek en küçük bir hamlede bulunmam dedi. Dolayısıyla en hassas konu o idi. Bundan sonrası zamana yaymak. UEFA'dan ceza gelirse gelir, ne yapalım demek için en kısa yol nedir? kaos yaratmak için otoriteyi istifaya davet etmek. Sonuçta da isteklerine kavuştular.
Siz Kulüpler Birliği Başkanı asli görevini yerine getirmekten ziyade çok daha farklı görevleri yerine getirmek için bireysel olarak uğraştığını söylüyorsunuz yani?
Kulüpler Birliği Başkanı, başkanlık adı altında başka stratejileri yerine getirmek için Kulüpler Birliği'nin adını kullandığı andan itibaren Galatasaray'ın burada "bir dakika" demesi gerekiyordu. O bir dakikayı ben daha önce söyledim ama burada canlı yayında bir kere daha söyleyeyim; yalnız olmadığımızı da gayet iyi biliyorum. Salı günkü Kulüpler Birliği Toplantısında buradaki söylemin aynısıyla Galatasaray'ın bu iki konuda rezervi vardır. Buradaki Kulüpler Birliğinin misyonunu istiyorsanız bir daha tartışalım misyonu ileri götürmekse siz bu kadar hayati iki konuda Kulüpler Birliği'ni toplamadan karar verip kamuoyuna açıklama yapamazsınız. Bunu yaptığınız için "sayın başkan güven tazelemenizi rica ediyorum" diye orada söyleyeceğim. Bunu söylemekle ilgili de hiçbir problemim yok.
Şu tip haberler de çıktı; çok inandırıcı gelmese de UEFA'nın yaptırım uygulamayacağı şeklinde yorumlar da yapılıyor. Bu ne derece inandırıcı geliyor ?
Bakın bu sır değil artık. Böyle bağırıp çağırmayla gerçekler değişmez. Güneş balçıkla sıvanmaz. Uefa'nın internet sayfasına girersiniz, Fifa'nın internet sayfasına girersiniz ve Uluslararası kuralları alt alta okursunuz. Onları okuduktan sonra zaten şöyle olurdu, böyle olmazdı... Uluslararası kurallar belli; uluslararası kuralların yaptırımları belli. Bu konularda kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışmak falan... Bir yandan Türk Futbolu sele kapılmış gidiyor Türk Futbolu'nu çıkaralım diyenler var. Bir de selin içinde bir bardak fırtına kopartalım o karambolden nasıl bir şey çıkar olmazsa olmaz ben de Avrupa'ya gitmeyeyim yok. Bu yaklaşımları gerçekten çok gayriciddi ve sorumsuz buluyorum.
Bu süreçte sizin de bildiğiniz gibi Galatasaray aleyhine açıklamalar yapılıyor, özellikle yaptığı transferlerle ilgili bugün gazetede de bu açıklamalar söz konusu. Necati ve Yiğit Gökoğlan hakkında yazılanlar gibi... Bu konuda neler söyleyeceksiniz, bu haberleri nasıl karşılıyorsunuz?
Az önce de söylediğim gibi bunlar artarak devam edecek. Çünkü kaos üzerine stratejik oyun kuranlar, kaosun temel prensibi ne kadar gürültü ne kadar karışıklık olursa ki medyada bunu seviyor, bu sebeple tartışmalı kaos daha çok reyting alacaktır. Bunlar artarak devam edecek ama biz Galatasaray olarak her şeyin farkındayız. Öncelikle Necati'ye yuvasına, ailesine hoş geldi demek istiyorum. Necati buraya senelerini verdi ve şimdi yuvasına geri döndü. Hem ona hem Yiğit kardeşimize hoş geldin demek istiyorum. Onlar Fatih Hoca'nın elinde çok çok önemli silahlar olacaktır; eminim. Şimdi bakın, yer TFF Genel Kurulu... Türkiye'nin gözü kulağı genel kurulda, medyanın maksimum ilgisi var, tansiyon çok yüksekte ve kulüpler birliği başkanı çıkıyor kürsüde sevgili başkanımız Süleyman Seba'nın bir sözüyle başlamak istiyor. Sayın Süleyman Seba, Türk futbolunda takım ne olursa olsun ben de dahil, Galatasaray camiası da dahil; son derece sevdiği son derece saygı duyduğu çok özel bir spor yöneticisi, çok özel bir insan. Bence Süleyman Seba'dan öğrenilmesi gereken çok şey var. Ondan feyiz alınması gereken çok konu var. Feyiz alınacak tek konu Galatasaray'ın bundan kaç sene önce oynadığı bir maç ise ben çıkıp buna cevap vermem. Yok öbürü on transfer yapmış; şimdi böyle tuzaklara gelmeyiz. Kulüpler Birliği'nde de bu tip sataşmalar olduğu zaman ben işinize bakın diyordum, şimdi yine sizin aracılığınızla söyleyeyim; herkes işine baksın. Kimse Galatasaray'ı bu kısır çekişmelerin içine çekemez. Kimse Galatasaray'ı bu tuzakların içine çekemez. Galatasaray neyin ne olduğunu, ne yapılmaya çalışıldığının gayet farkındadır; Türk futbolu için risklerin de farkındadır. Türk futbolu için neler yapılması gerektiğinin de farkındadır. Ona göre de bugüne kadar olduğu gibi kimseyle polemiğe girmeden, gayet akılcı, barışçı, saygılı ama saygı bekleyen bir şekilde bu sürecin içinde geldi ve bundan sonra da çıkar. Bundan emin olunuz.
Kaldı ki zaten transfer sezonuna denk gelen iki maçtan bahsediyoruz; Manisa ve Antalya gibi. Zaten Necati'yi Antalya maçından sonra alsanıza sezon sonuna kalıyordu; transferin son günüydü. Böyle de bir durum var, çok basit aslında her şey.
Aslında fazla basit ama yine söylüyorum; Biz "cambaza bak" stratejisini asla kabul etmiyoruz. O sirklerde olur. Biz burada gayet ciddi bir iş yapıyoruz. Cambaza bak bizde olmaz.
En çok merak edilen haber aslında basında yer alan; Galatasaray'da gruplaşma var şeklinde; Adnan Öztürk'ün grubu, Ali Dürüst'ün grubu şeklinde; hatta bugün bir gazetede Galatasaray üçe bölündü diye bir haber çıkmış. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?
"Üç mü olmuşuz şimdi de?". Bakın bu haberler çıkıyor ve inanın gülüyorum. Türk futbolundaki bu fazlasıyla can sıkıcı konulardan biraz kulübümüze dönelim. Şimdi Galatasaray güllük, gülistanlık bir 2011 senesi geçirmedi. Galatasaray'da çok ciddi bir sıkıntı, mali genel kurul yaşandı. Biliyorsunuz sportif açıdan başarısızlık vardı, stadın açılışı vardı. Galatasaray öyle bir dönem geçirdi ki iyi, kötü, güzel, çirkin hepsi birbirine girdi. Hatta ben ona travma geçirdi diyorum. Galatasaray bir travma geçirdi. Camia olarak biz bu travmayı çabuk atlattık. Seçim oldu, Fatih Terim takımın başına geldi, herhalde birileri Galatasaray'ın bu kadar çabuk toparlanabileceğini hesaba katmamış ve rahatsız oldular. Rahatsız olup böyle uydurma haberlerle kulübü nasıl karıştırırız diye uğraşıyorlar ancak bunlar çok ucuz numaralar. Bizim yönetim kurulunda ilişkilerimiz çok iyidir. Biz de Galatasaray hiyerarşisi içinde, kurumsal bir hiyerarşi içinde ilişkilerimiz çok iyidir. Galatasaray'da tartışmalar olabilir; bu kurumsal hiyerarşi ve saygı çerçevesi içinde olur. Ancak ne Sedat Doğan, ne Ali Dürüst, ne Fatih Terim'le yönetim kurulunda kimsenin sorunu yoktur. Bugün bahsettiğiniz Takvim gazetesi tadını biraz kaçırmış. Bu tür haberleri yapan arkadaşları biraz daha terbiyeli olmaya davet ediyorum. Şimdi magazini ciddiye almıyoruz ve cevap vermiyoruz. Bu tip ufak politikalarla polemik yaratmaya çalışanları da dikkate almıyoruz ama biraz terbiye sınırlarına dikkat etmeliler. Bazı gülüp geçtiğimiz ciddiye almadığımız zamanlar oluyor ama böyle iki kardeşimiz için gerçekten bunlar yakışmıyor. Dolayısıyla Galatasaray kamuoyu ve taraftarı yakalanan bu ivmeyi tekrar söylüyorum; Galatasaray yeniden Türk sporunun öncülüğüne soyunmuştur ve bunu uzun yıllar götürecektir. Onu bozmak isteyenler var ancak biz güler geçeriz.
Birileri rahatsız oldu derken camianın içinden mi dışarıdan mı?
Çok fazla irdelemeye gerek yok; birileri oluyor demek ki. Ben sabahtan beri Fatih Hoca ile iki kere konuştum. Ali Dürüst'le akşam 3 kere, Ünal Aysal'la 5 kere konuşurum. Sedat Doğan'la az önce beraberdim. Bu insanların da Galatasaray'ın da işi kolay değil. Bakın ciddi anlamda hem ekonomik olarak hem de moral anlamda sportif başarısızlıktan dolayı çökmüş camianın bütün branşları süratle toparlanacak, yeniden Türkiye'nin lideri olacaksınız. Kürekte, yüzmede, basketbolda, voleybolda moraller düzelecek ve yeniden liderliğe oynayacaksınız; bunlar kolay işler değil. Bu yönetim kurulu pek reklam yapmayı seven bir yönetim kurulu değil. Dışarıdan göründüğü kadar kolay değil. Başta başkanın işi kolay değil. Onun için bu polemikleri çıkaranlara tavsiyem; terbiye sınırları içinde istedikleri kadar haber çıkarabilirler, biz güler geçeriz.
Futboldan devam edelim o zaman; hakemler... Galatasaray Spor Kulübü bu konuda pek açıklama yapmadı bu sezon ve oldukça dikkatli davrandı ama siz bir şeyler söylemek ister misiniz bu konuda ?
Galatasaray Türkiye'deki futbol anlamında en tecrübeli kulüptür. Galatasaray'ın yakaladığı başarıları yakalamış başka bir kulüp yoktur. Şimdi o başarıları yakalamış teknik direktör takımın başındadır. Fatih hoca işini bilir, Fatih Hoca gerektiği zaman hakemleri yenmesini de bilir. Kasıt olduğuna inanmıyorum, inanmak da istemiyorum. Bazıları böyle küçük emelleri için planlar yapıp da, işte hakemlerle sahaya yansıtmak falan... Ben böyle küçük komplo teorilerine inanmıyorum. Bunu bir yerde birileri böyle bir emelleri varsa; saha orada, hodri meydan.
Galatasaray uluslar arası arenada çok büyük bir marka. Son yıllarda o değer biraz zarar görse de... Milyonlarca taraftarı olan bir kulüp ve çok ciddi bir potansiyele sahip. Siz bu potansiyeli gerektiği şekilde değerlendirdiğinizi düşünüyor musunuz? Bundan sonraki dönem için sizin ekstra faaliyetleriniz var mıdır?
Biliyorsunuz ben bir dönem başkan adayı oldum ve o dönemde Avrupa'da büyük kulüpleri inceledim ekibimle beraber. Başka bir bakış açısıyla görmek istedim. Şimdi baktığınızda Galatasaray'ın potansiyel kültürüyle; bakın kültür basit bir şey değildir. Bir kültürün oluşabilmesi için 250 sene geçmesi gerekiyor. İki yüz elli sene geçmeden bir topluluğun kültürü var denilemiyor uluslararası arenada. Galatasaray kültürüyle eğitimden gelen işte yüzlerce senelik sportif geçmişiyle, taraftar sayısıyla beraber inanın bana başa oynar. Bu potansiyel var. Geçenlerde başkanımız Amerika'daki baloya gitti ve Türkiye'ye döndüğünde kendisiyle karşılaştırdığımız zaman bu potansiyeli kullanamadığımızı gördük. Potansiyeli biliyoruz ama daha kullanamıyoruz. Galatasaray'ı yönetmek yüz milyon dolarları yönetmek, futbol takımını yönetmek, basketbol takımını yönetmek değildir. Galatasaray'ı yönetmek bir sevgiyi, bir saygıyı yönetmektir; prensipleri yönetmektir. Bu sevgi yönetimini başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğimiz zaman Galatasaray'ın Avrupa'da ilk 10 kulübün içinde olması gerekmektedir. Bunun olacağına ben can-ı yürekten inanıyorum ve bunun için de çalışıyoruz.
Aslında bu tip planlarınızı herkes biliyor ve faaliyete de geçiriyorsunuz ama bağlantılı olarak şunu sormak istiyorum; Türk Futbolu'ndaki bu kaos ortamı Galatasaray'ın bu planlarında bir gecikmeye neden oldu mu?
İster istemez konsantrasyonumuzu bozuyor. Bakın bu süreci yönetmek o kadar kolay değildi. Galatasaray taraftarına çok teşekkür ediyorum. Galatasaraylılar bu süreç içerisinde başarıya kenetlendiler, bu konuda takımı desteklediler ve bunu maksimuma çıkardılar. Son gördüğümüz stadyumda yapılan protesto son derece şık bir hareketti, beyaz mendil sallamak haricinde hiçbir şekilde muhatap olmadılar. Galatasaray'ı bu polemiğin içine çekmek ciddi anlamda vaktimizi alıyor. Enerjimizi alıyor. Bu yönetim geleli sekiz ay olmuştur; çok şeyin farkındadır, eksiklerin de farkındadır. Ancak başta Fatih Terim olmak üzere tüm teknik ekibimize teşekkür etmemiz lazım. Çünkü futbol en büyük lokomotifimiz. Futbol bize moral veren, bize enerji veren spor dalı. Orada Fatih Hoca ve sporcularımızın başarısı diğer branşları da havaya soktu. Tüm branşlarla beraber çok ciddi anlamda bir başarı geliyor, başarı geldiği zaman sinerji geliyor, sinerji geldiği zaman enerji geliyor ve bütün o problemleri unutuyorsunuz.
Bu sezon voleybola da çok ciddi bir desteğiniz var. Pazar günü saat 16.00'da Burhan Felek'te Galatasaray - Fenerbahçe mücadelesi var. AEK karşılaşmasında Burhan Felek'te güzel bir atmosfer oluştu ama Galatasaray taraftarı bu atmosferin çok daha büyüğünü istemeye başladı. Özellikle basketbolda oluşturulan atmosferle Galatasaray bu alanda Avrupa'nın 1 numarası durumuna geldi. Pazar günü Burhan Felek'te oynanacak maçla ilgili neler söylemek istersiniz?
Voleyboldan Mehmet Cibara arkadaşımız sorumlu, bana da çok fazla nazı geçer. Güney Kıbrıs'ta oynanan maçta ortam çok riskli olacağı için benim de gelmemi istemişti. Dün akşamdan beri de AEK'yla Atina'da oynayacağımız maç için beni davet ediyorlar. Basketbolda muhteşem bir ambiyans yakalandı. Taraftarımızdan voleybola da destek vermelerini özellikle rica edeceğim. Çok nezih bir ortam, güzel bir salon var. Galatasaray orada da çok güzel bir sinerji yakaladı. Taraftarımız biraz daha fazla destek verirse daha iyi olacak. Bayanlarda şampiyonluğumuz yok, erkekler de uzun süredir şampiyon olmadı. Birazcık destekle bunları başaracaklarına inanıyorum.
Galatasaray Televizyonu olarak size küçük bir teşekkür borçluyuz. Erkek ve bayan voleybolun yanı sıra, kadın basketbol takımının içeride ve dışarıda oynadığı bütün maçları canlı olarak yayınlıyoruz. Galatasaray taraftarının beklediği bir durumdu. Bunu da sizin de katkınızla çözdüğümüz için teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ediyorum. Galatasaray Televizyonu aile içerisindeki iletişim sağlamak için bir araçtır. Ticari bir kuruluş değildir. Zarar etse de, kar etmese de olur ama aile içindeki iletişimi sağlamak açısından çok önemlidir. Biz de bütün Galatasaraylılar olarak 25 milyona yakın bir aileysek sizlerin görevi bu iletişimi sağlamak, bizlerin göreviyse bu iletişimi sağlamak için sizlere yardımcı olmak. Dolayısıyla teşekkür edilecek bir şey yok.
Basketbolu da size sormak istiyorum. Çarşamba günü kadın basketbolda Fenerbahçe'yle oynanacak mücadele ve Perşembe erkek basketbolda Euroleague'in namağlup takımı CSKA'yla oynanacak karşılaşmalar var. Atmosfer olarak Avrupa'nın gündeminde olan, 3 kez salonda %100 doluluk oranıyla sahaya çıkan bir ekip var. Bu da Euroleague tarihine geçmiş durumda. Basketbol şubesi için bir şey söylemek ister misiniz?
Basketbol şubesi de camiadaki sinerjiyi sağlayan önemli şubelerden bir tanesi oldu. Taraftarımız o ambiyansı yarattılar. Şimdi önümüzde kazanacağımız 3 tane maç var, bu konudaki mesajı da vermiş oldum. Bu maçları umarım kazanacağız. Şimdiden takımlarımıza başarılar diliyorum.
Galatasaray taraftarları televizyonumuzu arayarak ve sosyal medyada kulübün haklarını sonuna kadar savunduğunuz için size ciddi şekilde teşekkür ediyorlar. Bu anlamda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Rica ederim. Galatasaray taraftarı medyada çıkan her haberi, Galatasaraylılara özgü akıl ve mantık süzgecinden geçirsinler; bu çok önemli. Her çıkan haber "Doğru haber" anlamına gelmiyor, maksatlı haberler olabilir. İkincisi, bu polemiklerin hiçbirine girmesinler. Yönetim kuruluna seçilen bizler, problem yaratmak için değil, problem çözmek için seçiliyoruz. Bütün Galatasaray taraftarlarından isteyeceğim bu. Sakin olsunlar, çünkü biz Türk sporunun liderliğine soyunduk ve o noktaya geldik. Bunu perçinleyip, Avrupa'daki yolumuza gitmemiz için bir bütün olmamız çok önemli. Bu bütünlüğü yapmak için de aramızda en küçük bir kuşku dahi olmaması gerek. Herkesten ricam; bu kuşkuyu lütfen duymasınlar.

Yazarlar