Skorer HIV, Magic ve o çocuk

HIV, Magic ve o çocuk

03.10.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

HIV, Magic ve o çocuk

- "İnşallah iyileşirsin" filan.- "İnşallah şu AIDSi de yenersin" falan.- "İnşallah sen, karın, çocukların çok mutlu olursunuz" filan falan.O da sadece "thank you" diyordu. Bazen karısı da "thank you" diyordu. Ya da ikisi birden "thank you" diyorlardı... Benim onla olmam, bu kadar bile konuşmam da haberdi ama, Sabahçıları kesmemişti. Ve de bakın Erwine neler de dedirtmişlerdi:- "Bir anlık bir zevk beni bu dünyadan ayıracak, işte buna yanıyorum Bilgin"- "Şöhret olunca kadınların elinden kurtulamadım"- "Şimdiki aklım olsa karımın yanından bir an olsun ayrılmazdım"Sırası istemeden gelmişken, ya da sırasını ben isteyerek getirmişken, o dönemlerde de İtalyanın koylarında ve köylerinde "tur"luyordum. Sabah grubuna da öylesine yani (no para yani) yazıyordum. Romada parlamentodan çıkarken, birkaç kere Berlusconi ile Venedik Film Festivalinde mesela Robert de Niro, mesela Al Pacino ve de bir sürü filan falan ile de karşılaşıyordum, konuşuyordum da ve her seferinde sabahçılara soruyordum da.- "İlgilenir misiniz ?"- "Fotoğraf var mı ?"- "Yok"- "Gerek yok"- "?"- "Dış İlişkiler editörleri veya sinema editörleri fırça yerler."- "?"İyi ki Magicinkinde fotoğraf vardı. Ama Magic ile sanki ben değil, sanki onlar konuşmuşlardı.Allah Magic şansı versinHIV virüsü taşıyan o İzmirli küçüğün okulda kaderine terkedilmiş gibi durduğu o fotoğrafı görünce yukarıdakiler aklıma geldi hemen. Tüm Milano Magicle bir dakika konuşmak, ona bir saniye dokunmak için yarışıyordu adeta. Eee, Erwin Johnsondı o. 60 - 70 milyon dolarlık kontratlara imza atan arkadaşları, NBAin kralları ona salonlarda dokunarak, sarılarak mesajı tüm Dünyaya vermişlerdi bile. Yanındaydılar onun. Tüm Amerika da yanında olmalıydı onun. Öyle de demişti zaten karı - koca Johnsonlar, o küçük restoranda otururken bana. Gerçi Sabahçılar bunu da pas geçmişti ya.- "Hayranlarımın ve sevenlerimin ilgisi ve alakası olmasa başaramazdık zaten. Hiç yanlız değilizki. Aksi halde bu dönemi atlatamayızki."Sene 1993tü. Şimdi 2003. On sene geçmiş. Erwin hala sapasağlam. Niyetim o küçük için uzaktan racon kesmek değil tabii, ama onun yanında olduğumu da bilmesini istiyorum tabii. Ailesi, arkadaşları, yakınları en doğru yolu bulurlar inşallah diyelim. Ve de Allah o küçüğe de Magic şansı verir inşallah diye bitirelim. Ben değildim tabii onu bulan. Beni Milanoda bulan Magic Johnsondı. Hani herkesin o aralar arayıp da bulamadığı. O dönemin Sabahçılarına göre Magicle karşılaşmamız onların büyüklüğüydü (!). Bana göre de Milanonun "Centro (Merkez)"sunun küçüklüğü. Vittorio Emanuellede onunla karşılaştık, tanıştırıldık. Hatta paparazziler, garson, carabinieri (jandarma) vesaire kılığında üşüştüğünde yakındaki bir restoranda uzun uzun konuştuk da (fotoğraf da var). Gerçi biraz tuhaf bir konuşmaydı. Daha çok ben konuşuyordum. Hatta hep ben konuşuyordum. Milliyetin Genel Yayın Yönetmeni Sayın Mehmet Y.Yılmaz, Napoli koylarından birine bakan bir otel odasından yazıyorum diyordu birkaç gün önceki köşesinde. Okuyunca bir tuhaf oldum aniden ben de, yoksa "Orada"mıydı Genel Yayın Yönetmenim? "Orada" mıydı çünkü ismini yirmi küsür senedir öyle bir saklıyorum ki, o en sık gittiğim, o en sık sık gittiğim Napolinin o koyunun. Başharfi "P" mi diyelim bugünlük. Zaten Sayın Mehmet Y.Yılmaz da ismini yazmadığına göre... Ama dönünce soracağım tabii. Bir eylül sonu Dünyada olunabilecek o en romantik ve o en duygusal o en olağanüstü koyda mıydı, o koyun baş harfi "P" miydi ? Farklı bir Genel Yayın Yönetmeni de o. Sevmenin, sevilmenin bir ülkede önemli zannedilen her şey kadar, hatta onlardan daha da önemli olduğunu bilen biri de o. Aşk da yazıyor, aşkı da yazıyor, aşkı koruyor da, aşkı kolluyor da. Ve bence o, o koyu buldu da. Baş harfi P mi? (Olmadıysa da ileride olursa)"ONU" hala mı seviyorsun, ya da "onu" hala niye seviyorsun. Yok "o" hakikaten var mı ? Yok "o" gerçek mi ? (v.s.) diyen bir sürü oldukça da hoş kadın arasında ve de tabii vıdı vıdı yapan arkadaşlarımın ve de tabii yakınlarımın da arasında "evet seviyorum"lu yaşamak bazen o kadar daraltıyor ki ? Ve beni bazen o kadar da çok daraltıyor ki ? Yazılışı da her cuma bir çırpıda okuduğunuz gibi hiç de o kadar kolay değil ki ? Ve de o kadar da zor ki ? Sağımdakileri solumdakileri, önümdekileri arkamdakileri ve de yanımdakileri kırıyorum da istemeden "bazen" tabii. Kusuruma bakmasınlar (ya da baksınlar) onlar da tabii. Onlar da "o" "bazen"lerde idare etsinler beni tabii. Bi kusurum olduysa... Ergin (Ataman) bu. Susmaz ki (niye sussun ki ?). Milli Takıma yabancı coach lafına takılmış. Doğan (Hakyemez) bence Yugo diyor ya... Tabii ona da takılmış. Bakın neler diyor "cep"leşirken:"Milli Takımın coachluğu için herşeyimle hazırım. Para da istemiyorum. Hatta mesela Tolga (Öngören) veya mesela Oktay (Mahmuti) coach olsun. Onların yardımcılığını bile yapmaya hazırım. Dahası var mı ? Ama yine de yabancı coach getirirlerse bende daha dahası da var".Bir gece bir "İtalyan"da buluşmak için sözleşiyoruz. Şimdilik benden de bu kadar. Ama Erginin öyle projeleri var ki. Ve de duyunca vallahi de billahi de öyle de şaşıracaksınızki... Ergin Ataman Açık açık, hatta açık saçık. Köşeyi maç başlamadan bitirmiştim bile. Chelsea yener diyordum. Ya da işte belki yenemez. Ama Beşiktaş da bence hiç yenemez (yener diyen var mıydı ?). Ama yanılttılar herkesi işte, ben de fena halde yanıldım işte. Fena halde yanıldığımın da bilinmesini istiyorum işte. Dün Beşiktaşta ilk on birde oynamayanlar mesela Galatasarayın ilk on birinde oynasalar, Galatasaray da kendi grubundan çıkardı bence. Lucescuyu ve elindeki kadroyu bir de böyle değerlendirmek gerekiyor bence. Beşiktaş yenilirken de yenerken de, bizi daha çok yanıltmaya da devam edecek bence... Abramovich, Sergeni niye almadı ki? SERİ İLANLAR Cumaları ise Milliyetteyiz (Başka şubemiz yoktur.) Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo Dde bilgingokberk@mail.com İmza: Köyün Delisi

Yazarlar