Kadir Onur Dinçer

Kadir Onur Dinçer

kadironurdincer@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

David Beckham’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne transfer olması ne ise Didier Drogba’nın Çin’e gidişi de oydu. Beckham Real Madrid’den ayrılarak 2007’de yeni kıtanın yolunu tuttuğunda Los Angeles Galaxy takımı iyi bir oyuncu kazanıyordu. Ancak yıldız futbolcu daha büyük bir planın parçası olarak bu maceranın içine girmişti. Hedef, dünyanın en çok sevilen ancak ABD’de bir türlü popüler olamayan sporu olan futbolu buradaki insanlara sevdirmek, beyzbol, Amerikan futbolu ve basketbolun yanına bir büyük daha eklemekti. İngiliz oyuncu zamanla başka tanıdık isimleri de peşisıra ABD’ye çekmeye ve ülkede futbola gösterilen ilginin günden güne artmasına yol açtı.
Beckham 2007 senesinde Real Madrid’den ayrılarak yeni kıtanın yolunu tuttu. Galaxy takımında, bir ara Milan’da kiralık oynadığı dönemi de içeren zaman diliminin sonu 2013 senesinde geldi ve deneyimli oyuncu Paris Saint Germain’in yolunu tuttu. İngiliz futbolcu ABD’de kaldığı süre içinde takımı ile şampiyonluklar yaşadı. Beckham’ın varlığından en büyük beklenti ise Major League Soccer’ın (MLS) imajını parlatma, insanlara futbolu daha çok sevdirme ve ülke futbolu ile ilgili farkındalık sağlayarak dünyanın yıldız futbolcularını ABD’ye çekmekti. Aslında Beckham da kendisine biçilen görevin farkındaydı: “Ben buraya geldiğimde tabii ki bir ilgi artışı olacak. Eğer bunu başarabildiysem bu harika.”
Amerika’daki David Beckham projesi tuttu. Yıldız futbolcunun MLS’ye kazandırılmasının ardından beklenen hedefler yakalandı. Onun zamanında MLS daha önce eşi görülmemiş şekilde büyüdü. 10 yeni futbol (soccer) stadı inşa edildi. Seyirci sayılarında iki katı artışlar ve ülke futbolunun uluslararası pazardaki faaliyetlerinde büyük yükselmeler sağlandı. ABD’deki spor ekonomisi uzmanları bu yüzden Beckham çağını ‘turnanın gözünden vurulduğu dönem’ olarak adlandırıyor. Bir ‘business’ olarak ele aldıkları futbolda, Beckham’ın ayrılırken arkasında bıraktığı Z raporuna bakıyor ve kâr ile kapatılan dönemin çıktısını görüyorlar. Önceleri kuş uçmaz kervan geçmez bir Arizona çölünü andıran ve ünlü futbolcuların ayak basmaktan imtina ettiği MLS’ye Beckham’ın ardından daha çok meşhur isim gelmeye başladı. Bazılarını hatırlayalım: Thierry Henry (2010), Robbie Keane (2011), Marko Maric (2011), Danny Koevermans (2011), Christian Wilhelmsson (2012), Matteo Ferrari (2012), Alessandro Nesta (2012), Marco di Vaio (2012), Juninho (2013)... ABD artık 30 yaşına gelmiş dünya yıldızlarının kariyerinin son demlerini yaşayacakları ilk duraklardan bir tanesi haline geldi ve belki yakın gelecekte daha genç yaşlarında bile önemli isimleri bu coğrafyada görmek mümkün olacak.
*
Hemen her sektörde Amerika ile çekişen Çin, dünya futbol pastasının büyüklüğünün de cazibesine kapıldı. MLS’de izlenen stratejinin benzerini uzakdoğu ülkesi kendi sınırları içinde de oluşturmaya çalıştı. Didier Drogba’nın bu ülkeye gidişi ya da ‘Drogba’ markasının Çin tarafından ithal edilmesi kuşkusuz bu yönde bir pazarlama faaliyetinin ürünüdür. 2012’de Şampiyonlar Ligi kupasını kaldıran Fildişi Sahilli yıldız ülkenin gelmiş geçmiş en büyük transfer hamlesiydi. Hızla büyüyen ekonomisi ile dünyanın yeni süper gücü olma yolunda ilerleyen Çin, hemen her kulvardaki başarısına evrenin en çok sevilen oyununu da eklemek istiyordu.
Drogba ile gerçekleştirilmeye çalışılan ‘Çin futbolunu kalkındırma’ girişimi, aslında Beckham modelinden esinlenilmişti ve bu doğrultuda ortak hedeflere sahipti. Buna göre yıldız futbolcunun gelişiyle statlardaki doluluk oranı artacak, forma satışları çoğalacaktı. Uluslararası arenada Çin, futbolda da adından söz ettirmeye başlayacak, Drogba’nın ülke futbolunun imajına tavan yaptırması ile başka yıldız isimler de doğunun uzağındaki diyara gitme konusunda daha istekli bir hale geleceklerdi. Ancak işler beklendiği gibi gitmedi! Didier Drogba sonrasında kendisini izleyerek Şangay takımına transfer olan Anelka ile birlikte kaçarcasına ülkeden ayrıldı. Beckham mayası Amerika’da tutarken, Drogba neden Çin’e uymamış ve Galatasaray’ın yolunu tutmuştu? Fildişili oyuncuya sorarsanız ödemelerdeki aksaklıklar bunun temel sebebiydi. Sorun ne olursa olsun Uzakdoğu ülkesi sonuç olarak bu projenin ilk adımında hayalkırıklığına uğradı.
*
Çin’de futbolun kendi içinde de büyük sorunları vardı. Örneğin ülke futbolunun uzun yıllardır üstesinden gelmeye çalıştığı ciddi bir sıkıntı yaşanıyordu. Hatırlanacağı gibi 3 yıl süren soruşturma geçtiğimiz ay sona erdi. 33 kişi ömür boyu futbolla ilgili faaliyetlerden men edilirken pek çok kulüp cezalandırıldı ve puan silme cezalarına gidildi. Drogba’nın takımı Shanghai Shenhua’nın 2003 yılında kazandığı şampiyonluk elinden alındı. Atılım yaparak dünyada futbolun yeni çekim merkezlerinden birisi haline gelmeyi hedefleyen Çin, sona eren şike soruşturmasının yarattığı deprem ile yeni bir darbe daha yedi.
Çin, dünya ekonomisindeki en önemli rakibi Amerika Birleşik Devletleri’nin David Beckham’ı ülkeye getirerek futbolda yaratmaya çalıştığı ve başarılı da olduğu kalkınma hamlesinin kendisine uyarladığı biçiminden sonuç alamayınca, adeta ve belki zorunlu da olarak ‘tam taklitçilik’ yoluna gitti. David Beckham modelini Drogba ile kendine uyarlama çabasından istediğini elde edemeyen Çin, çareyi Beckham’ın kendisini ülkeye getirmekte buldu. Drogba ve Anelka gibi futbolcuların ülkeden kaçmaları ve şike cezaları ile imajı iyice bozulan ülke futbolunu kurtarması için İngiliz futbolcuya adeta bir can simidi gibi sarıldılar. Beckham önceki gün uzakdoğu ülkesine ayak bastı. Daha önce ABD’de futbolcu olarak alnının akıyla başardığı işi bu kez uzakdoğuda bir ‘futbol elçisi’ olarak gerçekleştirmek üzere temaslarına başladı. Bakalım Çin’de kâr etmeyen tek sektör olarak gösterilen futbolu yükseklere çıkarmak için Beckham modeli değil ama oyuncunun kendisi faydalı olabilecek mi? Drogba ile kat edilemeyen mesafe ‘tecrübeli’ Beckham’ın yardımları ile aşılabilecek mi?