Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün Galatasaray’da olmayan pozisyonlardan skor çıkarabilen yetenekler vardı. Beşiktaşlılarsa 5 penaltı versen atamayacak gibilerdi.
Orta sahasız organizasyonu, takım bütünlüğü eksik iki takım arasındaki farkı bu belirledi. Sadece bu.
İki yakın arkadaşa bakın:
Arda’nın geçen sezon, İnönü’de tam ters çaprazdaki köşeden yakın direğe attığı ve Rüştü’nün can havliyle çıkardığı korneri hatırlarsınız. Genç yetenek, Milli Takım kaptanından azar işitmişti. Dün korneri bu kez de arka direğe attı ve muhtemelen Mustafa Sarp dokunmasa da gol olacaktı. Maça böyle başlayabilmek Rijkaard için ne lütuf! Korneri taammüden böyle atabilen bir rakibi olması bu işin asıl üstadı Mustafa Denizli için ne büyük keder...
Karşıya baktığımızda ise bu açıdan durum acıklı. Denizli’nin gizli silahı - bir dönem Ali Güneş’i bu rolde kullanırdı - Arda’nın yakın arkadaşı Serdar Özkan, ilk yarıda ofsaytta kalmaktan geri kalan zamanda girdiği tek net pozisyonda yanlış bir şut tercihi yaptı. Sonra ikinci yarı karşı karşıya da topa vuracağına düşmeyi tercih etti. Ardından son girdiği pozisyonda ayağının üzeriyle garip bir vuruş yaptı. Toplam 4 net pozisyona girdi. Bir tek gol şutu çıkaramadı. Durum böyle olunca denge kurmak Beşiktaş için imkansızlaştı. İnsan ister istemez düşünüyor tabii: Denizli bu rolü neden Holosko’ya vermedi. Serbest ve savunmayı zorlayacak ekstra adam neden Slovak değil.
Denizli’nin sakatlıktan çıkan Yusuf’u antrenman eksikliğine rağmen sahaya sürüşü anlaşılabilir. Yusuf’un rolü farklı. Ama üstüne sakatlıktan çıkan ruhsal sıkıntıdan çıkamayan Nihat’ı, aynı durumdaki Rüştü’yü, yeni gelen Tabata’yı, Ekrem’i hepsini birden sahaya sürüşü... Sanki biraz Denizli’nin ne yapacağı belli olmaz klişesini bir şov malzemesi haline getirmek gibi.
Ancak ne yalan söyleyeyim Serdar Özkan’ın biraz alt yapısı olsa durum farklı olabilirdi.
Maç önü yazımda ‘Bu Denizli’nin maçı’ demiştim. Onun bu tip maçların psikolojisi nasıl yönettiğini bilerek. Geçen yıl olup bitenden sonra bunu beklemek lazımdı. Planı tutmadı diyemem. Ne yapmaya çalıştığını ben seyrederken anladım. Ama ya oyuncuların bir kısmı anlamamış, ya da güçleri yeterli değil.
Öte yandan. Çok yorgun, Milli Takım nedeniyle oldukça üzgün Galatasaraylılar vasatlarının çok altında bir oyunla Rijkaardı hiç üzmeden ikinci plana gerek bırakmadan, 2. viteste maçı 3-0 aldılar. Oyuncu kalitesi açısından arada gerçekten büyük fark varmış. Bu anlaşıldı.
Ve bu tabloda dün, Beşiktaş’ın sırtındaki o Türk Kızılayı logosu bir sosyal sorumluluk projesinden çok, bir yardım çağrısı gibi duruyordu.