Mustafa Anıklı

Mustafa Anıklı

mustafa.anikli@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Liberalizmin ağababası Adam Smith, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demiş ya; biz de bunu alıp, futbolun orta göbeğine yerleştirmişiz.

Başarı için her yol mübah... Zafere giden yolda "hak"kı savunmak günah!

Ligleri yöneten Kulüpler Birliği Vakfı sanki...

"Yabancıda şu kadar sayı istiyoruz"; elbette...

"Rezerv Lig kurulsun", hay hay... "İptal edilsin", kabul...

"Harcama limitlerinde esneklik sağlansın", lafı mı olur...

Futbolcuların alacakları nedeniyle fesihlerindeki süre uzasın", yeter ki iste...

Haberin Devamı

"Transferlerde vergi ve SGK borçları engel olmasın", hemen...

"Kulüp lisansları ileri bir tarihte kesinlik kazansın", hiç şüpheniz olmasın...

"Bir genç futbolcunun ilk 11'de zorunlu olarak oynatılması kaldırılsın", ne demek...

Bunlar ilk aklıma gelenler inanın...

Birbirlerinin adeta gözünü oyacak olanlar, karşı karşıya söyleyemediklerini, arka bahçede haykıranlar; yüz yüze geldiklerinde yutkunup, yutmaları da, bu yüzden zaten... Ortak çıkar...

Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, küçük ya da büyük, tüm kulüplerin sezon sonunu getirmeye nefesi yetmeyeceğini söylüyor.

Ama kimse, "Başkan, kondisyon çalışması yaptınız mı?" demiyor.

Sonra da, medyadaki "paralı leşkerler" ile gazetecileri bir kefeye koyuyor Sayın Başkan...

Kulüp ayırt etmeden söylüyorum; sosyal medya holiganlarını kim besliyor acaba? Trollerin parasını kim ödüyor? Herhangi bir rengi ayrı tutmadan...

Bugün yaşananlarda, gözlerine sanal bir perde indirenler, yarınki "futbol tiyatrosu"nun perdesini kapatanlar olacaktır.

"Holiganizm" sadece, kötü ruhların beslendiği gulyabani değildir. Onu büyüten, besleyenler arasında, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" mantığının ağababaları da vardır.

 

Kaldırın şu Passolig'i!

Ne umutlarla başlamıştı oysa Sporda Şiddeti ve Düzensizliği Önleme Yasası... Namı diğer 6222... Herkesin "şike" sürecinde, adeta hatmettiği kanun, özellikle, "Sporda Şiddet"in kalkanı olarak görülmüş ve bu kanundan "Passolig" adlı bir çocuğumuz olmuştu.

Futbolda üst düzey iki lig ile başlatılan bu uygulamada amaç, kimin ne yaramazlık (!) yaptığını tespit etmek, oturduğu yerden faili bulabilmek, bunun için de, güvenlik kameralarının aktif olmasını sağlamaktı. Böylece bir çırpıda ulaşılacaktı.

Haberin Devamı

Ancak "6222" diye anılan ve bunun sonrasında ortaya çıkan uzmanlar, birçok şeyi unuttu! Usulsüz seyirci alımına Türkiye Futbol Federasyonu cezasını verirken, adli yargı bunları görmedi bile!

N'olur spor savcıları alınmasın, - belki iş yükünün fazlalığından, belki de kolluk kuvvetlerinin tutanak altına almamasından - sportif suçların adli kısmı karşılıksız kaldı. Ankaragücü olayı çok göz önünde olduğu için, bu bir adli vaka oldu.

Meşale atan da, yakan da, sokan da ceza alması gerekirken, "seyirden men" ne hikmetse, yasanın sadece bir maddesi olarak kenarda kaldı.

Halbuki yasa, ne güzel de anlatıyordu bunları...

Ne değişti? Ceza verirken topluca, alırken topluca... Neymiş, "Kurunun yanında yaş da yanıyor"muş... Küfür edenle-etmeyen bir olur mu? Oluyor işte... O tribüne girenler, cümbür cemaat cezalı! Hatta kombine alıp, o gün gitmeyen bile... Hani Passolig ile failler tek tek belli olacaktı? Hani gözbebeğinin retinasını bile gösteren kameralar, zumladığında suçluları yakalayacaktı?

Haberin Devamı

Böyle uygulanacaksa, kaldırın bu Passolig'i!

6222 sadece taraftar için değil ki... Sivri dilli yöneticiye de hesap soruyor, sorumsuz yorumcuya da...

Yeter ki uygula...

 

Gel de anlat

Passolig derken, sistemin çarpıklığını gösteren şu örneğe de bir bakın:

Fenerbahçeli Lincoln'ün eşi Adriana Muller de, kötü ve çirkin tezahürat nedeniyle ceza alan gruptan... Kadın haklı, isyan ediyor:

"Bunu anlamıyorum. Biz ailece yanlış bir şey yapmadık ve maça da gidemiyoruz. Yanlış bir şey yapmamama rağmen engellendiğim için kendimi iyi hissetmiyorum. Daha önce böyle bir şey yaşamamıştım."

Hadi şimdi gel de bunu eloğluna bunu anlat...

 

Fırsat bu fırsat

Fırsatlar bazen, insanın ayağına kadar gelir. Kimi bunları değerlendirir, kimi de geri gönderir. "Vermeyince mabud, neylesin Mahmut" misali...

Futbolda özellikle kaleciler açısından bu çok önemlidir. Mesela; Fenerbahçe'de Engin İpekoğlu sakatlandı, Rüştü Reçber bir daha bırakmadı. Trabzon'da Onur Kıvrak ayrıldı, Uğurcan Çakır taş gibi çıktı.

Şimdi de "maşallah" diyelim, Muhammet Taha Tepe öyle bir giriş yaptı ki... Uğurcan'ın sakat olduğu haftada, hem de Galatasaray gibi bir dev karşısında işbaşı yaptı. Ümraniye karşısında da başarılıydı. Kalesine iki maçta gelen 5 şutu da savdı.

Bakalım Abdullah Hoca'nın bundan sonraki tavrı ne olacak?