Yıllardır hiçbir Türk takımı, ön eleme grubunu geçip Şampiyonlar Ligi’ne katılamıyor. Fenerbahçe de Monaco’ya elenerek Devler Ligi’nin dışında kaldı. Monaco çok mu iyi takım? Kesinlikle hayır. Sarı-lacivertlilerden çok mu üstün? Kesinlikle değil. Ama kazanma hırsları, motivasyonları en üst seviyede.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Türkiye’nin en fedakâr başkanı. Çok da iyi ve kaliteli futbolcular transfer ediyor. Ancak sahaya baktığımız zaman maalesef takımın ne hırsı, ne kalitesi gruplara kalmaya yetmiyor.
Fransız ekibiyle yapılan maç bir vitrin maçı. Salih, Ozan, Hasan Ali bunların hepsi iyi futbolcular ama tecrübeleri hiç yok. Oyuna ağırlıklarını koyacaklarına, kaybolup gittiler. Bugün bir Van Persie gerçeği var. İsteyen kabul eder, isteyen etmez. Böyle bir futbolcun varsa onu kazanmak, oynatmak için herşeyi yapacaksın. Fenerbahçe Teknik Direktörü maalesef Hollandalı forvetten faydalanamıyor. Zararı kim çekiyor? Gene sarı-lacivertliler. Fernandao Süper Lig’de iyi mücadele edebilir. Rakip defanslara hata yaptırabilir ama uluslararası maçlarda hiçbir ağırlığı yok hatta takımını bir kişi eksik oynatıyor.
Her şeyi bir yana bırakıyorum. Emenike ve Skrtel’in ruhu, hırsı takımda hiçbir futbolcuda yok. Teknik direktörün bir şeyler yapması lazım. Ne yapar bilmiyorum. 3-5-2 mi, 4-4-2 mi oynatır onu bilemiyorum, bu kendi sorunu. Ama şu an Fenerbahçe’nin görüntüsü iyi değil. Bu kaliteli kadroyla daha iyi ve mücadeleci futbol oynaması gerekir.
Eren Derdiyok doğru transfer
Galatasaray Eren Derdiyok’u transfer ederek gol yollarındaki gücünü ikiye, üçe katladı. Düşünebiliyor musunuz formda bir Bruma, Sinan Gümüş, Podolski ve Sneijder... Bu hücum hattı her takımın canını yakar. Bir de bunların içine Selçuk’u da koyuyorum. Artık sarı-kırmızılılarda Trabzon çetesi dağıldı. Burak gitti, Olcan oynamayacak. Bu da Selçuk’u inanın çok rahatlatacak. Bu yıl kendisinin yılı olabilir. Şayet Tolga Ciğerci transferi de gerçekleşirse Selçuk zaten iyi oynamak mecburiyetinde. Bir de bunlara Leiva transferi eklenirse, uzun seneler Galatasaray çok başarılı olur. Avrupa kupalarında ses getirecek bir takım hüviyetine bürünür.
Galatasaray çiftliği
Ne iş yaparsan yap kazandığın parayı helal ettirmen lazım. Son senelerde Galatasaray çiftliğe döndü. Engin Baytar geldi euroları kafasından aşağı saçtı, zengin oldu, takıma hiç bir şey vermedi. Yiğit Gökoğlan da oynamadan köşeyi döndü. Bursaspor’dan gelen Sercan için de 3.5 milyon euro bonservis ödendi, kendi de cebine o kadar para koydu, kulübe hiçbir şey vermedi.
Şimdi gene aynı sorunlar yaşanıyor. Umut Bulut, Tadık Çamdal ve Olcan Adın... Aldıkları parada gözüm yok. Kulüp yöneticileri kendilerine hak etmedikleri bir ücret de verebilir. Ama bu kadar yüksek ücret alan futbolcular takıma girmek ve kulübe faydalı olmak için bir çaba gösterir. Çamdal diyor ki ‘Hayatım garanti. Üç sene daha mukavelem var. Hiçbir kulübe gitmiyorum. Bu sürede oynasam da oynamasam da beş milyon euro daha alırım. Hayatım kurtulur, ömrümün sonuna kadar bu parayı yedim’.
Olcan Adın’ın bonservisine 4.5 milyon euro verildi. Kendisi de yılda 2 milyon euroya yakın alıyor. Ve Galatasaray’a hiçbir şey vermeden paraları nasıl yiyecek, nasıl vicdanı müsaade edecek. Ya Umut Bulut’a ne demeli? Hamza hoca sayesinde mukavelesini uzattırdı. O da bu sene oynasa da oynamasa da 1 milyon 850 bin euro alacak. Onun için de hiçbir kulübe gitmiyor. Şimdi sizlere soruyorum, bir insan haketmediği paraları kazanıp nasıl bunları yer, boğazından geçirir. Buna nasıl vicdanı müsaade eder? Sadece şunu söyleyeyim. Bu üç futbolcu da belli ki hiçbir kulübe gitmeyecek. Kazayla TT Arena’ya Galatasaray maçını seyretmeye gelirlerse başta Ultraslan olmak üzere bütün taraftarlar kendilerinden hesap soracaklar.
