Skorer Pinokyo

Pinokyo

25.06.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Pinokyo

Pinokyo

Doğan Koloğlu

FIFA Tıp Komitesi "yere tüküren futbolcuya sarı kart gösterilsin" diyor. FIFA, Fransa'ya 1998 Dünya Kupası'nda "Sahalarda tel örgü olmasın. Bu alanlar hayvanat bahçesi değil" uyarısını yapıyor. Peki, bugüne kadar Türkiye'deki görüntüyü bir genel kurul üyesi kalkıp da neden kürsüden dile getirmedi? "Biz neye benziyoruz" demedi! Bırakın sahayı şeref tribünü küfürle ne hale geldi. Bırakın şeref tribününü federasyonu oluşturacak "seçkinlerin kongreleri" sille tokat adeta silah zoruyla olmadı mı? Bırakın kongreyi ve hakemleri, federasyon başkanı bile kendini hakaretten koruyabildi mi?
Ben "Dünya'da böyle gayesiz bir genel kurul yapısı var mı" dedim, birkaç akortsuz ses çıktı. Necdet Çobanlı bu konuda "Benim eski bakan Şükrü Erdem'e sunduğum bir rapor vardı" diyor. "Futbolu ancak profesyonel yapılaşma yönetir." Bu nedenle de sistemin çarpıklığından hakkı olduğu halde oy kullanmıyor. Galiba artık Türk sporu "İçerikte susan, ama şekilcilikte kavga eden görüntüden sıyrılmalıdır." Bunun için federasyon başkanı kurullarını seçmeli... Aksi takdirde komite üyeleri "kendilerini seçtiren gruba" gebe hissediyorlar. Abdurrahman Arıcı bu konuda geçen yıl sıkıntılı bir örnek oldu. Doğan Babacan ile Erman Toroğlu, TV'de karşılaşıp hesaplaşmak için söz vermediler mi? Ehhh.. Bu da bizim Susurluk dosyamız. Ama sonra bu tehditler adeta kapatıldı. Neden? Bunları genel kurulda öğrenecek miyiz? Oysaki aynı günlerde Fransa'da kulüp başkanı Tapie iki yıl hapse mahkum edildi. Savcı "Bireysel ihtirasını tatmin için sahtekarlık dahil her yola başvurmayı meşru gördü. Onun cezasını çekiyor" dedi. Size böyle boş bir kağıt uzatsam kaç kişilik liste yaparsınız?
Genel kurulda bir de kurgu sıkıntısı var. Gazeteci, futbolcu, hakem, uzman kurul üyeleri, amatör ve profesyonel kulüp yöneticisi olmak üzere çok zengin ve değişik bir altyapı var. Kurulları başkanlar oluşturmadığı için bunların her biri herhangi bir olayı önce kendi bakış açısından yorumluyor. Hakemse hakeme hak
veriyor. Gazeteci ise hepsini eleştiriyor, ama taraftar oranına da bakıyor. Çünkü kulüplerin medya baskısı var. Yönetici ise kulübüne yontuyor. İşte bu çarpıklık bazen kulüp baskılarıyla "istifalar getirmedi mi?" Ahmet Güvener harcanacak insan mıydı?
Bu konuları hesaplaşmadan nasıl ilerleriz. Örneğin bir "genel kurul kitapçığı" var. İçinde sanki sadece istatistikler yeralmış. Ama herkese dağıtılmamış bir "denetçi raporu" var ki, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün federasyondan haksız aldığı 1.5 trilyondan bahsediliyor. Daha neler neler. İnsan medeni cesaretinden dolayı Kemal Onar'ı kutluyor. Gerçekleri söyleyene artık alışmalıyız. Bu kurul bu raporu tartışacak insanlardan oluşmalı. Ama yapabilirler mi? O nedenle aklıma pinokyo hikayesi geldi. Bir marangoz bir oyuncak adam yapar. Adı Pinokyo'dur. Buna akıl vermesi için Allah'a yakınır. Duası tutar. Ancak pinokyo yalancıdır. Yalan söylediğinde burnu büyür. Doğru konuşunca burnu normale döner. İddiaya göre o kadar çok yalan söylemiş ki sonunda "burnuna estetik ameliyat yaptırmış." Hem hesap vermekten hem de yalan yüzünden burnunun uzamasından kurtulmuş.

Yazarlar