Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Takımlara yazık... Futbolculara yazık... Ekran başındakilere yazık... Güzel oyun, futbola yazık... Hep birlikte işkence çektik. Galatasaray ile Kasımpaşa, Aslantepe’nin “pirinç tarlasına” dönen zemininde doğal olarak futbol oynayamadılar; çamur banyosunun içinde güç gösterisi yaptılar.
Pandemi fırtınası sürerken, yaz sezonunda Avrupa Şampiyonası finalleri olduğu için ligin erken bitmesi gerekirken, Süper Lig’i futbola ihanet eder gibi 21 takıma çıkartırsan, o zaman maçı erteleyecek haftayı da, erteleyecek günü de bulamazsın.
Bu maçta; takımları, hocaları, futbolcuları eleştirmeyi insafıma ve vicdanıma sığdıramam, içime sindiremem... Sadece şunu sorarım: Avrupa bizden daha şiddetli kış mevsimi yaşıyor. Saha zeminleri neden böyle “kepaze” bir duruma gelmiyor.
Fatih Hoca, saha koşullarınız düşünerek mi “ezber bozan” bir on bir çıkarttı bilemem. Ama doğrunun doğrusunu yaptı. Marcao’nun yanına “kapı gibi” Luyindama‘yı koyması, sol savunmada daha dirençli Ömer Bayram‘ı kullanması, özellikle orta alanda Etebo ile Gedson Fernandes‘e şans vererek takımın mücadelesini ve sertliğini arttırması yerinde hamlelerdi. Hava ve saha şartları sana uymuyorsa, sen o şartlara uyacaksın. Fatih Hoca bunu son derece iyi yaptı.
Galatasaray’da maçın başlaması ile birlikte alışılmadık bir durumu yaşadık. Maç başladı, ilk dakika ile birlikte Galatasaray’ın şut bombardımanı da başladı. Ben Galatasaray’ın şimdiye kadar böyle bir şut bombardımanı ile maça başladığını hiç görmedim.
Kerem üç metreden vurdu, kaleci Ertuğrul karşıladı, Etebo füzeyi fırlattı, Ertuğrul duvarına tosladı. Bir füze de Babel’den geldi, Ertuğrul’un ellerinde eridi. Gelen vurdu, giden vurdu. Gol olan vuruşu arka direkte Kerem yaptı.
Bu Kerem’de “hayat” var. Çok çabuk, kıvrak, hareketli, tek yöne gidiyor; o da kaleye... Her fırsatta vurmaya, şut atmaya çalışıyor. Bu maçta şansı, sahanın hiç olmazsa çamur deryasından uzak kenarlarında oynamasıydı.
Kasımpaşa, zaten her maçta futbol oynamaya çalışan bir takım... Ancak aynı anlayışı bu berbat zeminde de sürdürmeye kalktılar. Olur mu? Doğayı kim yenmiş, siz yeneceksiniz? Ya sürmeye çalıştıkları toplar, ya futbolcuların kendileri, sıkça çamura saplandılar.
Kasımpaşa’nın ikinci yarı ile birlikte Thelin ile kazandığı golde, gözlerime inanamadım. Ben, siz, hepimiz gözümüzde ve yüreğimizde artık “yaşayan efsane” olan kaleci Muslera’nın topa böyle boşa çıkacağına asla inanamayız. Ama oldu bu... Muslera boşa çıktı. Acaba yükselince altında kalan Marcao nedeniyle hamle de geç mi kaldı?
Golün hemen sonrasında Galatasaray ceza alanı içindeki Varga-Kerem mücadelesi elbette bir “penaltı” çağrısı yaptı. Bu kadar ağır bir sahada ve futbolcuların çamur banyosu yaptığı bir ortamda penaltı çalmak açıkçası bir hakem için çok kolay değil... Buna rağmen hakem ve VAR, “penaltı” dese, daha doğru karar vermiş olurdu.
Fatih Hoca, beraberlik sonrasında elinde kim var, kim yok hepsini sahaya sürdü. Nitekim bu çamur deryasında bile Onyekuru çabukluğu, Galatasaray’a önce penaltıyı, sonra golü kazandırdı.
İlginçtir, ilk yarıda sadece ilk on beş dakikada “fazla mesai” yapan kaleci Ertuğrul, ikinci yarıda Galatasaray baskısına rağmen sıkıntı çekmezken, belki bir saniyelik gecikmenin bedelini penaltıyı yaparak ödedi. Belki de bu pozisyonda Onyekuru çabukluğunu hesaplayamadı.
“Onyekuru daha erken niye girmedi?” diyenler olabilir. Kazandırdığı penaltı sonrası bu konuda haklı da olabilirler. Ama saha koşulları düşünüldüğünde Galatasaray’ın başlangıç on biri en azından yanlış değildi. Sonuçtan bağımsız, iki takım oyuncularını da, bu “futbol işkencesine” tahammül ettikleri için tebrik ederim. Bize bu sahaları layık görenlere de “yazıklar olsun” mesajımı gönderirdim.