Skorer Suat Hoca'nın dramı

Suat Hoca'nın dramı

28.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Suat Hoca'nın dramı

Suat Hocanın dramı


Spor Panorama


       Ahmet Suat Özyazıcı, futbola ve doğup büyüdüğü kente gönül vermiş adamdı. Onu zincir, çivi, ateş küreği ve dondurma külahı sattığı dükkanından çıkarıp antrenör yaptılar. Antrenörlükte hiç iddiası yoktu. Hele hele "Cooper testi", "İnterval", "Anaerobik kapasite", "Ergotrop ve trofotrop sistem" gibi yeni yetmelerin dilinden düşmeyen bilimsel sözcükleri hiç kullanmaz, kırk yıldır ne yapmışsa, onu uygulatmaya çalışırdı. Futbolcuları krosa gönderir, dönüşte eşek veya motosiklet kiralayarak koşuyu tamamladıklarını bilmezden gelir, onlarla dalgasını geçerdi.
       Trabzonspor da yörenin yetenek harikası delikanlılarıyla Ahmet Suat Hoca'yı fazla uğraştırmıyor, ama Türkiye Ligi'nin şampiyonluk abonesi üç büyüklerine kök söktürüyordu. 1976'da Ahmet Suat Özyazıcı ve futbolcuları lig şampiyonluğu ünvanını ilk İstanbul dışına taşıdılar...
       Deplasmanda bir, içeride iki...
       İşte Suat Hoca'nın taktiği, felsefesi!
       Öylesine basit, o kadar kolay... Anlaşılır ve net!
       İki puanlık sistemin, savunma futboluna prim tanıyan dönemin şampiyonuydu Ahmet Suat hoca... Trabzon'un ve ülke futbolunun tarihini değiştirmişti. Bordo - Mavili takımı beş kez şampiyon yaptı. Türkiye Kupası kazandırdı, Cumhurbaşkanlığı kupalarına el koydu.
       Özkan Sümer ile sessiz ve derin rekabetleri, kulübe önce yarar, sonra zarar verdi.
       Yıllar geçti... Sarıyer, Bursaspor ve Vanspor'da değişik unvanlarla görevler aldı. Para kazandı ama kariyerinden kaybetti, başarılı olamadı.
       Yıllarla birlikte lig de değişiyordu. Bir yandan havuz gelirleriyle güçlenen İstanbul dışındaki küçük kulüpler... Bir yandan işin ucunu bırakmaya hiç de niyeti olmayan, her yıl en azından biri - ikisi lige asılan üç büyükler, Trabzonspor'u sıkıştırmaya başladı. Küçüklerden alamıyor, büyüklerden çalamıyordu Trabzonspor...
       Eskisi gibi parçalayamıyordu.
       Ülke ekonomisinin en sıkıntılı kentlerinden biri olan Trabzon, sanayileşememenin, zenginleşememenin bedelini Trabzonspor'a ödetiyordu.
       Türkiye Ligi'nin altı kez şampiyonluk tacı giymiş kulübü, elverişsiz koşullarda mucize yaratmaktan yorulmuş, kurumlaşamamıştı.
       Sırayla zenginlerin, iş adamlarının sırtına yük oldu. En sonunda Mehmet Ali Yılmaz'ın sırtına yapıştı, kaldı.
       Yanlış tablo Yılmaz ve arkadaşlarının yönetim yanlışlarıyla iyice karıştı...
       Esprileri, zekası, ince kişiliği, kariyeriyle unutulmaz hizmetlerin ve şampiyonlukların mimarı olan Suat Hoca da elbet yanlışlar yaptı.
       Şu son İstanbulspor beraberliği, ipleri iyice kopardı...
       Ahmet Suat Özyazıcı ile Trabzonspor yol ayrımına geldiler.
       Bir çuval yanlışı Suat Hoca'nın sırtına yükleyip bedelini ödettiler. Suat Hoca elbette köşesine çekilip dinlenebilir... Hatta tek hatasının vefa duygusuyla mesleğe dönmek olduğu da söylenebilir... Sonra her şey unutulur, Suat Hoca şampiyonluklarıyla anılır.
       ... Ve Trabzonspor için vuslat, başka baharlara kalır!

Birinci Lig'de Haftanın Altın Onbiri

       SHORUNMU * (Beşiktaş)
       Futbolda kalecinin önemini, Bursaspor maçındaki inanılmaz kurtarışlarıyla bir kez daha ortaya koydu.

       FARUK (Ankaragücü)
       Altay karşısında savunmadaki kusursuz oyunu ve attığı golle parladı, farklı galibiyetin ortağı oldu.

       ZEKİ (İstanbulspor)
       Kendi kalesine gol atma talihsizliğine rağmen savunmasını çok iyi yönetti, beraberliği garantiledi.

       MEHMET * (Gaziantepspor)
       Modern bir stoperin oyuna katacağı güzellikleri attığı şahane golle sergiledi, takımını ateşledi.

       ALİ TANDOĞAN (Denizlispor)
       Antalya'ya attığı golle deplasman beraberliğini sağladı, sağda savunma - hücum rollerini paylaştı.

       YASİN (Beşiktaş)
       Kritik bir dönemden geçen Beşiktaş'ın orta alanında beklenen performansı nihayet gösterdi.

       OĞUZ * (Adanaspor)
       Kocaelispor önünde tüm oyunun baş yönetmeniydi. İsabetli ve yaratıcı paslarıyla alkışlandı.

       ABDULLAH (Fenerbahçe)
       Oyun sistemi nedeniyle eleştirilen takımında kendisinden beklenenleri gerçekleştiren tek oyuncuydu.

       CAFER (Ankaragücü)
       Takımının en renkli oyuncusuydu. Gol attı, penaltı kaçırdı, ikinci penaltıyı gole çevirdi, alkışlandı.

       OKTAY * (Gaziantepspor)
       Samsunspor'a attığı üç golle yeteneklerini sergiledi, form kazandığını gösterdi, üç puanı getirdi.

       SERKAN (Samsunspor)
       Ligin sessiz golcüsü... Futbolunu oynuyor, birbirinden güzel goller atıyor. Gaziantep'te attıkları gibi.

Haftanın Hakemi

       OĞUZ SARVAN
       Gaziantepspor - Samsunspor maçını dikkatli, soğukkanlı ve kararlı kişiliğiyle yönetti. Yardımcılarıyla kusursuz işbirliği yaptı, maça düdüğüyle kalite kattı. Skor zenginliğine yardımcı oldu.

Haftanın Takımı

       GAZİANTEPSPOR
       Sakıp Özberk ve futbolcuları, Samsunspor gibi zor rakip önünde futbol gösterisi yaptılar, birbirinden güzel gollerle üç puanı kaptılar. Zirvedeki iddialarını korudular.

Kırmızı yok, sarı var!

       Hayır, bu işi yanlış yorumlayıp futbolcularımızın yeni milenyumda (bu sözcüğü moda diye kullandık) daha centilmence mücadele edeceğini sanmayın sakın. Ligin 14. haftasında tek kırmızı kart yok! Ama 42 sarı kart var. Maç başına 4,6 kart düşüyor... Bunların hemen hepsi sert faullere dayanıyor. Kırmızı kart gösterilmemesinin en önemli nedeni, centilmenlik değil, eyyamcılık! Örneğin Mustafa Çulcu'nun Ankaragücü - Altay maçında en az iki kırmızı kart göstermesi gerekirdi. Galatasaray - Vanspor maçında da Cem Tosyalı'nın Hasan Şaş'a bodoslama giren Mevlüt'ü oyunda tutması hataydı.

Koş Oktay, koş!

       Oktay Derelioğlu, nihayet beklenen patlamayı yaptı. Gaziantepspor formasıyla koştu, coştu ve hat - trick (üçleme) yaptı. Birbirinden güzel goller attı. Oktay'ı eleştirdiğimiz zaman darılır, kırılır, alınır. Övdüğümüz zaman hiç ses çıkarmaz, çaktırmadan kasılır! Bırakalım, hem gollerini atsın, hem de kasılsın! Haziran ayında da Milli Takım'daki formasını kapsın. Onun yeteneklerine hiç toz kondurmadık, golcülüğüne inandık. Haydi Oktay, başladın sakın bırakma... Türkiye'nin sana ihtiyacı var, unutma!

Vural'ın öfkesi

       Yılmaz Vural, Türkiye Ligi'nin en heyecanlı antrenörlerinden biridir. Şov yapar, iddialı demeçler verir, taraftarı gaza getirir. Bursaspor'daki sıkıntılı günler, hocanın keyfini kaçırdı. Taraftarlarla ilişkileri bozulur gibi oldu. Beşiktaş maçından sonra bir futbolseverin istifa davetine fena halde bozuldu. Ağzından çıkan sözcükleri peşpeşe sıraladı. Neyse ki ertesi gün kendini toparladı. Taraftara çiçek, yönetime sitem attı.

Vay Bre - rezilyalı!

       Trabzonspor, golcü diye sahaya sürdüğü Brezilyalı Oliviera yüzünden gol kazanmak şöyle dursun, kazandığı golden oldu. Vugrinec'in İstanbulspor kalesine şut attığı sırada Brezilyalı pasif ofsayttaydı. Burnunu - pardon ayağını - pozisyona sokmasa, karışmasa tıngır mıngır kaleye giden top, takımı galibiyete götürecekti. Gelin görün ki Oliviera Vugrinec'in golüne askıntı olup göğüs kontroluyla tamamlamaya (!) kalkışınca hakem de - haklı olarak - iptal etti. Ayıp be Oliviera... En basit kuralı bile bilmiyorsun... Üstelik patentin Brezilya!

Cim - Bom'da yeni idol

       Her çocuğun gönlünde bir idol yatar. Büyüyünce onlar gibi olmak, onlar gibi oynamak, onlar gibi yazmak - çizmek, şarkı söylemek isterler. Hep idollerin peşinde koşar kitleler. İşte Galatasaray'ın yeni idolü Sergen... Daha ilk maçında golünü atamadı ama, ufaklığın tribünden atlayıp peşine takılmasını sağlayacak kadar gösterisini yaptı.