Skorer Uğur Dündar ve 'biz'

Uğur Dündar ve 'biz'

20.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Uğur Dündar ve biz

Bu ülkede dürüstlükle, tok gözlülükle, dik duruşla, onurla, nezaketle ve hatta merhametle gazetecilik yapılabileceğinin, başarılı olunabileceğinin, en yoğun popülariteden bile şaibesiz ve alın akıyla çıkılabileceğinin, üstelik yaşam boyu sürdürülebileceğinin belgesidir.Temiz Türkçe cabası. O yüzden nerede görsem okurum, izlerim.Dün gece sahur davulcusunun, hastası, öğrencisi, gayrimüslimi ile birlikte herkesi ayağa dikmesine az kala, Sky TV'deki "Araf" programında zapıma denk geldi; uykumdan bir saati seve seve feda ettim. Bakın, Dündar'ın genç televizyoncu Cansel Poyraz'a anlattığı bir anekdotu nakledeyim:"Bir uçak yolculuğunda ekonomi classda oturuyorum. Eksik olmasınlar hostes hanımlar Business'de yer var diye bana ikramda bulundular. Geçtim ama etrafıma bir baktım; yolsuzluk haberlerini yaptığım bir sürü beyefendi. Ne yalan söyleyeyim, ben gerilim bekliyordum ama yolculuk beyefendilerin elimi sıkıp takdirlerini sunmasıyla bitti."Birkaç yıl önce de Çeşme sahillerindeki sabah koşusu ıssızlığında, belgeleri bulup Susurluk sanığı olmasını sağladığı başka bir beyefendi ile karşılaşmış, "Siz görevinizi yaptınız" diye saygıyla uğurlanmış büyük usta.Sanki siz tanımıyorsunuz sayın Dündar'ı!.. Peki niye anlattım bunları?Kıssadan hisse...Bakın, Susurluk sanıklarının veya tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin, bizim futbol adamlarımızdan, milli futbolcularımızdan daha saygın daha adil insanlar olmasını bekleyemeyiz değil mi? Peki, neden başlarını derde sokmuş bir gazeteciye bile hürmet ediyorlar?Ve sporla ilgili insanlar, neden spor medyasını ekranda gördükleri reyting avcılarıyla aynı kefeye koyuyorlar?Ben bıktım şahsen bazı meslektaşlarımla boş zamanlarında bu işi yapanların kefaretini ödemekten. Ben bıktım "Spor yazarı değil misiniz" diye başlayan cümlelerden.Teknik direktörün ukalalığından... Milli futbolcunun terbiyesizliğinden... Milli takımın düşmanlığından da bıktım. "Onun yalakası", "Bunun yağdanlığı", "Avantacı" lafları ağır geliyor; ömür boyu tam tersini yaptığı için çocuğunun okul taksitini muhasebeden borç çekip ödeyen bana. Mesleğe üzülüyorum, kişisel olarak fena halde rencide durumda hissediyorum kendimi. O ukala, şu terbiyesiz, öteki küstah teşhisleri de kesmiyor beni. Temizliğe evimin önünden başlamak istiyorum!Ukalaya, terbiyesize, küstaha ceza, dava tamam da...Belki de mesleğe dışardan iliştirilmiş insanları, onların haksız rekabetine dayanabilmek için çıtayı yükseltmek zorunda kalan spor medyasını, "söylenmemişi söylemek"i "söylenmemesi gerekeni söylemek" sanan "kestirmecileri" masaya yatırma vakti gelmiştir. Bizim de bir Uğur Dündar'ımız olsa, genç jenerasyona "temiz" şöhret için örnek göstereceğiz ama... Sayın Uğur Dündar sadece bir meslek ustası değildir benim için! Bir ümittir... Bir belgedir. Ezberimizi bozdu Hilal Coşkuner!12 yaşında, bildiğimiz ne varsa külliyen yanlış olduğunu gösterdi, yetmedi bunu Dünya Fair Play Büyük Ödülü ile belgeledi.Ne yapacağız şimdi?Biz değişemeyeceğimize göre Hilal'i "adam" edelim: Kazanacağın yarışı bırakıp yere düşen rakibine yardım etmek ne demek Hilal?Anlaşılan sen hâlâ büyümemişsin. Hedefe kilitlenme, motivasyon, irade, kazanma azmi... Bunları sana öğretmedi mi Trabzon'un 24 Şubat İlkokuludaki hocan?Git al o ödülü. Al ve evinin duvarına as...Yıllar sonra üç kuruş maaşınla geçinmeye çalışırken bakar anlarsın nerede hata yaptığını. Günümüzde spor paradır kızım. Güçtür...Tek hedef kazanmaktır. Bırak yardımı falan, hile - çelme her şey mübahtır. Sanma ki fair play ödülü ile ihya olacaksın. Ulusal mulusal... Ben de var ondan. Tek kuruş faydasını görmedim. Fair Play ödülü neye yarar? Asla inanmamıştım sayın Yıldırım Demirören'in "saçmalayacağına" !Koskoca Beşiktaş başkanı Ankaraspor maçı ardından verdiği demeçe muhteşem bir girişle başlar, kötü futbol için futbolseverlerden özür dileyecek kadar rafine cümleler kurar ve konuşmayı "komplo teorileri" ile toparlayıp "yumruk"la bitirebilir miydi?Hadi kısacık konuşmanın orta yerinde tansiyonu fırladı falan diyelim...Peki, akrabalık bağları olan federasyon başkanı Haluk Bey'i şu zor günlerde daha da zora sokacak "tehdit içerikli" demeçlerle yıpratmak...Mümkün değildi. Bir kere komplo falan olamazdı hakemin vermediği Beşiktaş golünde. Komplocuların uzatma dakikalarını beklemesi hangi mantıkla izah edilebilirdi. Hem kimler, niye komplo kursunlar Beşiktaş'a?Federasyon'da komplo kurulabiliyorsa, en avantajlı olan federasyon başkanının akrabası Demirören değil miydi?Peki niye verdi yarısı muhteşem, kalanı saçma bu demeci sayın Demirören?İlk etapta Beşiktaş tabanına mesaj yollamak için sandım. Hani, "vurdu mu oturtan başkan" imajı... Veya "Türk Futbolunda klasik bir başkan konuşması"..."Galiba çok entel gittim, biraz düzelteyim" tezini bile ölçtüm biçtim. Hiçbiri tam olarak gerekçelendirmiyordu malum demeçi."Saçmaladı galiba" korkusuyla paniğe kapılmak üzereydim ki, Futbol Federasyonu'nun açıklaması geldi dün!Hayır... Sayın Yıldırım Demirören saçmalamamıştı. Sevgili akrabasına iyilik yapmak için giymişti o gömleği.Bakın, sayın Demirören'in durduk yerde yumruğunu masaya vurmasıyla Trabzonspor olayında iyice köşeye sıkışan ve şantaja boyun eğen bir başkan imajı edinen sayın Haluk Ulusoy'a bir söz hakkı doğmuştu. O da kullandı. "Kimseye diyet borcumuz yok" dedi. Düşünsenize, akrabasına bile posta koyabilen bir kahraman o artık. Replik Demirören'den, gol Ulusoy'dan.Ne saçmalaması, cin gibi hepsi. eguven@milliyet.com.tr Replik Demirören'den Gol Ulusoy'dan

Yazarlar