Bir an için bu finalin galibinin kim olduğunu bir kenara bırakıp önce Wembley’de neden iki Alman olduğunun altını çizmek gerek...

Haberin Devamı

Bir an için bu finalin galibinin kim olduğunu bir kenara bırakıp önce Wembley’de neden iki Alman olduğunun altını çizmek gerek sanırım: Barcelona’nın 21’inci yüzyılın ilk bölümüne damga vurduğu “tiki-taka (bizim deyimimizle tık-tık) oyunu”, artık zirveyi Borussia’nın “gegenpressing (karşı pres) oyunu” yla paylaşıyor. Artık futbolda özenilen tek anlayış Barcelona gibi 70-80 pasta gole gitmek değil, Borussia gibi skor repertuarını geniş tutmak. Barcelona gibi topu hiçbir zaman rakibe vermemeye çalışmak değil, Borussia gibi topu kaybettiğin anda da presle kazanabilecek bir savunma sistemi (gegenpressing/karşı pres düzeni) oluşturmak.
Borussia’nın özellikle son iki yıla damga vuran “karşı pres” anlayışını harika taklit eden ve hatta geliştiren Bayern’le kapışması doğal olarak iki takımın da çok top kaybettiği/kazandığı, bol bol hızlı hücum şansının olduğu bir maç üretti. Kazanansa (en azından şimdilik) Borussia’nın bir üst sürümü -adeta Borussia v1.1- gibi duran Bayern oldu. Çünkü Borussia’nın harcayamadığı parayı Bayern harcıyor, Robben ve Ribery gibi doğuştan gelen beceriyle kader değiştirebilecek adamları Münih’e getirebiliyorlar. Çünkü Borussia’nın çözemediği savunma sorununu onlar çözmüşler, daha iyi bir kalecileri var ve rakiplerine göre çok daha az gol yiyorlar. Üstelik daha tecrübeliler ve son 4 yılda üçüncü Şampiyonlar Ligi finalini sonuna kadar hak ederek kazandılar.
Teknik adamlık kariyerinin finaline muhteşem bir zafer ekleyen Heynkces’e sonsuz tebrikler. Avrupa futbolunun kaderini değiştirmeye çalışan devrimci Klopp’a da içten teşekkürler, eğer büyük bir aksilik yaşamazsa o da önümüzdeki birkaç yıla bir-iki uluslararası kupa sığdıracak gibi.