Kabul edelim, Dortmund-Galatasaray maçı öncesi beklentileri dün gece fena halde çuvalladı: Beklenenin aksine Dortmund, bu müsabakayı çok ciddiye aldı. Klopp, Almanya’nın en formda iki takımı Bayern ve Gladbach maçlarının arasına bu fikstür denk gelmesine rağmen tek bir riske dahi girmedi. Sakat Hummels’in yerine Subotic değişikliği mecburiydi, onun dışında Bayern 11’i aynen korundu. Hatta Bayern maçına göre daha serttiler: Münih’te ilk 45 dakikada tek bir faul yapan Dortmund, Galatasaray’a karşı hiç risk almadı, 8 kez faule başvurdu.

Haberin Devamı

Dortmund’un bu kadar ciddi ve istekli olduğu bir günde Signal Iduna Park’tan puan çıkarmak istiyorsanız hemen herşeyi kusursuz yapmanız gerek. Enteresandır, Galatasaray’ın da maça başlangıcında büyük sürprizler yok: Eğer Bayern maçında Subotic’in çıkarken yaptığı şaşkınlıkları izlemişseniz, zaten onun karşısına pres silahı Umut’u koymanız gerektiğini bilirsiniz... Bu maçta kullanılan 4-4-1-1 de, Sneijder’ın en rahat ettiği formasyon. Sağda Tarık-Hamit ikilisi Reus’a karşı hiç fena başlamadılar, 20’de Kagawa ile yer değişikliğine zorladılar hatta. Eğer sol kanat da şeffaf adam Dzemaili’ye emanet edilmeseydi, Galatasaray’ın oyuna daha uzun süre tutunma ihtimali olabilirdi.

Müsabakaları tek bir oyuncu üstünden okumak genelde doğru değildir; ama Dortmund gibi, parçalarının her biri işini tam yapan bir bütüne karşı sizin de herhangi bir parçanızın vazifesini eksik yapma hakkı yoktur. Birinci golde sağ bek Piszczek çıkarken, onu sol kenar Dzemaili karşılamalıydı. Sokratis’in biri direkten dönen, biri gol olan iki duran top aksiyonunda da bakın onunla eşleşen Dzemaili ne yapıyor? Direkten dönen topta sıçramıyor, Sokratis’i formasından çekerek durdurmaya çalışıyor. Golde ise izliyor sadece...

Dzemaili’nin bu hali bana bir anekdotu hatırlattı: Trabzon’da bir maçta ilk yarı bitiyor, Lemi de diğer arkadaşları gibi yorgun adımlarla soyunma odasının yolunu tutarken Özkan Sümer’in ona seslendiğini fark ediyor:

-Lemi, ısın oğlum, ikinci yarıda oyuna giriyorsun!
-Ama hocam ben oynuyorum zaten.
-Öyle mi, hiç fark etmemişim!

Haberin Devamı

Dzemaili’nin hiç fark edilmediği 11’inci maçtı bu. İsviçreli oyuncu bırakın oyuna girmeyi, Türkiye’ye hiç gelmemiş gibi adeta! Ve belli ki Prandelli ona hiç “oyuna girmesi” gerektiğini hatırlatmıyor, üstelik transferi oyuncuyu telefonla arayarak direkt kendisi yaptığı için onu sürekli oynatma mecburiyeti hissediyor.

Lâkin Galatasaray’da iyi performansın karşılığı forma, kötü performansın karşılığı kulübe olmadığı sürece, radikal bir düzelme olmasını da beklemek hayal gibi.