Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

22 Aralık tarihli yazının başlığını şöyle atmıştım.

“Beşiktaş geçmesi gereken bir eşikte...”

Hep aynı şeyleri konuşuyoruz, soruyor, düşünüyor ve sonuçlarını da merak ediyoruz.

Yıllardır aşmayı beklediği o eşiği geçebilecek mi yoksa gelip aynı yerde takılıp kalacak mı?

Sonucu belirleyecek futbolcu çıkarabilecek mi?

İki hafta önce Bilic çok tuhaf bir demeç vermişti. Takımını çok iyi tanıyor ve bu sonucun gelmesini bekliyordu; daha kötüsü ise "önlem" alamıyordu.

“…maalesef yorulmaya başladık, ne yazık ki diğer rakiplerimiz de kazanmaya devam ediyor…”

Haberin Devamı

Oysa zaten beklenen bir gelişme değil miydi, haftalar ilerledikçe takımların oyunları oturmaya başlayınca ortaya daha pozitif şeylerin çıkması?

Beşiktaş üst üste yedi hafta kazanınca diğerlerinin kaybedip, arayı açmayı düşünmüş olabilir ancak evdeki hesap tutmadı, üstelik belli ki zaten gerçek rakipleriyle baş edebilecek bir sinir yapısı, stres yönetimi de yoktu.

2 Kasım tarihinde Fenerbahçe’ye karşı kaybederken ortada futbol adına hiçbir şey görememiş olmamıza rağmen, Beşiktaş’ın maçı verilmemiş bir penaltıya ve kırmızı karta bağlaması sadece tuhaf değil, gerçeklerden de uzaklaşmak anlamına geliyordu. Ancak Beşiktaş zaten yıllardır hep burada takıldı kaldı zaten.

Galatasaray çok kötü oynadığı bir Fenerbahçe maçını kazandıran oyuncusu Sneijder’in usta işi iki güzel şutuyla kazanmasını bilirken yine bir başka gerçeği gösteriyordu.

Hiçbir şeyiniz yoksa bile maç kazandıran oyuncunuz olması bazen yeter!

Beşiktaş o eşiği yine geçemedi.

Beşiktaş’ı haftalardır sırtlayıp götüren Demba Ba, Sosa, Olcay, Gökhan’ı dün akşam sahanın içinde boşuna arayıp durduk.

Hep sanki bir mücadele içindeydiler ancak bitirici noktalarda yoktular.

Ya Veli Kavlak’ın kırmızı kartı? Evet, belki Sneijder da fazlasıyla artistik bir düşüş gösterdi hakeme ancak iş işten çoktan geçmişti bile.

Oğuzhan’ın akıl almaz derecede kötü vuruşlarla harcadığı pozisyonlar?

Beşiktaş daha ilk yarı bu maçı kazanamayacağını net bir şekilde göstermişti.

Galatasaray çok mu iyiydi? Hamza Hamzaoğlu’nun sihirli elleri etkili miydi?

Haberin Devamı

Bunun ne kadar irrasyonel bir yaklaşım olduğunu dün yine gördük. Ancak net bir gerçek var ki Galatasaray, Beşiktaş’tan çok daha olgun, tecrübeli ve nerede ne yapacağını çok iyi bilen futbolculardan oluşuyor.

Nerede düşeceklerini, hangi ortamda ayakta kalmalarını öğrenmişler.

Boşuna koşmadıkları gibi gerektiği yerde de depar atmasını biliyor.

Dün Galatasaray’da genel görüntüye uymayan tek oyuncu bir türlü takımla bütünleşememiş Hamit’ti. Ne yapmaya çalıştığı hiç anlaşılmadı.

Umut çok çalışkandı ancak olmadı.

Sneijder bu saha ve hava şartlarına göre tam bir profesyonel gibi sahada kaldı.

Burak Yılmaz’ın 90+5’teki 60 metelik koşusu bile Galatasaraylı futbolcuların Beşiktaşlılardan olaya ne kadar başka yaklaştıklarının göstergesiydi.

Birkaç metre mesafeyle başlayan koşuda Burak arayı her adımda açarken Motta ve daha on dakika önce oyuna girmiş İsmail yavaş yavaş koşmaktan vazgeçip, Burak Yılmaz’ı kalecileri Tolga ile baş başa bıraktılar.

Belki kalecilerine çok güveniyorlardı ya da Burak'ın o pozisyonda golü kaçıracağına.

Haberin Devamı

Peki Burak Yılöaz'ı bugünlere getiren şey böylesi pozisyonlardaki başarısı değil miydi?

Anlaşılır gibi değildi kuşkusuz. Çünkü futbolda tek bir golün hatta kurtarılan bir penaltının bile sezon sonunda nasıl belirleyici olduğunu yaşayarak gördük.

Ancak bu İsmail ve Motta için öğrenilmiş bir tecrübeye dönüşemiyor. Belki de onlar için sezon sonu da aynen bu şekilde gelecek?

Kim bilir?

http://twitter.com/uzaygokerman