Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

3 Temmuz’dan kısa bir süre sonra UEFA’nın Fenerbahçe ile ilgili açıklamalarında masumiyet karinesine atıfta bulunulmuş, Şampiyonlar Ligi’nde oynamasının önünde bir engel olmadığının altı çizilmişti.

Kuşkusuz bu UEFA’nın yaşanılmış ve öğrenilmiş tecrübelerinden ortaya çıkmış bir müktesebattı.

Ancak; operasyon Türkiye ölçeğinde daha önce benzeri yaşanmamış bir durumdu ve merkezinde Fenerbahçe vardı. Şimdi geriye dönüp olup biteni hatırladığımızda o günlerin nasıl yangın yeri olduğunu görebiliyoruz.

Bir an önce sonuç alınması için hemen herkes baskı uyguluyor, haber ve provokasyon yapıyordu. Daha iddianamesi bile hazırlanmamış bir davanın yargılaması bitmiş, cezalar kesilmişti.

Haberin Devamı

Zaman her şeyin net olarak görünmesini engelleyen tortunun dibe çökmesine yardımcı, önemli bir boyuttur. 3 Temmuz gecesi ellerindeki tapelerle televizyonlarda boy gösterenlerin bu yargılamayı yapan yargıçlar olduğunu ortaya koyduk. Bu kadar hazırlıklı ve donanımlı olmaları sürecin geri planındaki düşüncenin göstergesi niteliğindeydi.

Bir taraftan kamuoyu bilgi kirliliği ve karşı tarafın ne dediğine bakılmaksızın suçlamalarıyla yönlendirilmeye çalışılırken; diğer taraftan da UEFA ve FIFA’ya yoğun bir baskı başlatıldı.

Öyle ki UEFA, Şampiyonlar Ligi’nin yakınlaştığı dönemde artık Türkiye’ye bir gözlemci göndermek ve durumun içine müdahil olmak zorunda kaldı.

O gözlemcinin daha sonra CAS’a sunduğu raporunda anlattığı detaylar aslında TFF’nin ve bir takım kişilerin ne türden faaliyette olduğunun ispatı niteliğindeydi. Aslında UEFA ve onun adamı Cornu’ya Fenerbahçe’nin bu bakımdan bir teşekkür borcu olduğunu da düşünüyorum.

Görülmemiş bir uygulama ile Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesi aslında uluslar arası hukuk kurallarının da yerle bir edilmesi anlamına geliyordu.

Bu süre boyunca hep UEFA’nın Türkiye’ye yapacağı yaptırımlarından söz edildi duruldu. Ama UEFA’yı kimin ve neden bu kadar işin içine soktuğunu hiç tartışmadık.

Sanki sürekli bir yerlere yetişme telaşı içindeydi herkes. Bu da hiç kuşkusuz Fenerbahçe’nin bir an önce cezalandırılmasından başka bir anlam ifade etmiyordu.

Haberin Devamı

Kimin ve neden bu kadar acelesi vardı?

Adalet dünyanın hiçbir yerinde bu kadar hızlı hareket edemezdi; çünkü hukuk olan biten sürecin tam olarak anlaşılmasının önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılmasıyla yolunu bulabilirdi. Bu da birçok etkenin, olayın, ilişkinin, kanıtın bir arada değerlendirilmesiyle mümkün olabilirdi.

Fenerbahçe’nin %1 bile masum olabileceği ihtimalini kimse masaya yatırmadı bile; aksine tersi savunuldu. Bunu yapanların hukuk veya adalet mekanizmasının tamamen dışında kişiler ve taraf olması ise en büyük trajediydi.

TFF hala süreci bir an önce tamamlamak için çırpınıyor. Üstelik daha yargılama bile yapmadan cezaların niteliği ve niceliği üzerinde tartışıyor. Bunun için UEFA’nın görüşünü alıyor. Ricalarda bulunuyor. Genel kurul topluyor.

TFF bir 58. madde fenomeni yaratıp bütün herkesi bunun bir parçası haline getirmeye çalışıyor.

Yani daha savunmalar bile alınmadan insanların ve kurumların suçu sabit görülüyor.

Haberin Devamı

Ancak Fenerbahçe’den kaynaklı futbolun ekonomisinin önemli derecede zarar göreceği endişesi yine Fenerbahçe üzerinde bu sefer çok daha büyük bir manipülasyon yapılmasına dönüşüyor.

İddianamede ve ek klasörlerde o kadar çok kişi, konuşma, iletişim, ifade, ilişki var ki bunu çözebilmenin, bunların arasında sanık-tanık farkını ayırt edebilmenin kıstası bile yargılamanın esasına geçmeden usul yönünden belki aylarca tartışılması gerekecektir.

Soruşturma sırasında herkese neden aynı soruların ve eşit şiddette sorulmaması bile çok önemli bir detaydır.

Diğer taraftan da bu ligin gazozuna bile oynanmadığı ve hiçbir değeri olmadığını iddia eden insanlar var. Üstelik bu kişilerin sesinin volümü o kadar yüksek ki diğerlerinin ne dediği duyulmuyor bile.

TFF bu süreci kesinlikle kötü yönetmekle kalmamış karma karışık hale sokmuştur. Panik, tecrübesizlik ve kasıtlı davranış çok merkezli bir dava mekanizması yaratmıştır.

Oysa sakin olunabilmeliydi.

TFF’nin yapacağı tek bir şey vardı ki zaten süreç onu oraya götürüyordu; ceza davasının sonucunu bekleyeceğini ilan edip ortamın yüksek enerji seviyesini ortadan kaldırmalıydı.

Çünkü kendi soruşturmasının tamamlaması için bile sanık pozisyonundaki kişilerin savunmalarını almak, onları dinlemek zorundadır. O kişilerin bugün cezaevinde olmaları bu sürecin tamamlanmasındaki en büyük engeldir.

Ayrıca TFF geçen sezonu kendi gözlemci ve hakem raporlarına göre izlemiş, karara bağlamış ve tescil etmiştir. Eğer sahaya yansımış olağanüstü bir durum var ve TFF tarafından değil de devletin adli kurumları tarafından tespit edilmiş bir soruşturma ile ortaya çıkmışsa doğası gereği açılan yolun doğrultusunda hareket edilmelidir.

Yarattığınız her yol sizi ve çevrenizdekileri bambaşka yerlere götürebilir.

Bu davanın içeriği televizyonlarda 30 kameranın çektiği 10 kusurlu hareket veya disiplin talimatlarına aykırı görüntüleri izleyip karar verilecek bir basitliğe sahip değildir. Bu kurumlardaki kişilerin kim olduğu, nitelikleri ve yeterlilikleri bile çok önemli detaylardır.

Unutulmamalıdır ki hem UEFA hem de TFF Fenerbahçe ile CAS’ta birbirleriyle mahkemelik olmuşlardır. Yani hukuksal olarak taraf pozisyonuna geçmişlerdir.

Yarın toplanacak genel kurul kaos üretmekten başka hiçbir işe yaramayacağı gibi ortaya bambaşka sorunlar açacaktır.

TFF’nin inatla süreci bir an önce tamamlamaya çalışma çabaları hayra alamet gözükmüyor.

http://twitter.com/uzaygokerman