08.09.2017 - 09:09 | Son Güncellenme:
Dünya, Myanmar hükümeti ve sivil işbirlikçilerinin Arakanla Müslümanlara yaptıkları karşısında şoka uğradı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 25 Ağustos tarihinden bu yana Myanmar'daki katliamdan kaçıp Bangladeş'e geçen Arakanlı Müslümanların sayısını 270 bin olarak güncelledi. Uluslararası örgüte göre, bölgedeki sığınmacı kamplarının kapasiteleri doldu ve yer kalmadı.
Bölgeye giden BBC muhabiri Jonathan Head, Arakanlı Müslümanların köylerinin ateşe verildiğini gördüğünü, konuştukları Budistlerin yangını başlattıklarını itiraf ettiklerini aktarıyor.
BBC muhabiri bölgeden şu haberi geçti: "Maungdaw'daki durumu yerinde görmek için Myanmar hükümetinin davet ettiği bir grup gazeteci içindeyim. Geziye katılmanın şartı gruptan ayrılıp kendi başına dolaşmamak. Ve sadece hükümetin seçtiği yerlere götürülüyoruz.
Yakında bile olsa, başka yerleri görme talebimiz, güvenlik gerekçe gösterilerek reddediliyor. Maungdaw'ın güneyindeki Al Le Than Kyaw kasabasından hâlâ dumanlar yükseliyor. Evler kısa süre önce yanmış.Polis Müslümanların kendi evlerini yaktığını söylüyor. Ancak bölgedeki Müslümanların çoğu, 25 Ağustos'ta Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu karakollara saldırdıktan sonra başlayan şiddetin ardından, evlerini terk etti.
Geri dönüş yolumuzda, genellikle yakınlarda bulunan bir köyün habercisi olan pirinç tarlalarının yanında uzanan ağaçların arkasında, büyük bir duman bulutu daha gördük.
Araçlardan inip tarlaların içinden geçerek dumanın geldiği yere ulaşmaya çalıştık. Köydeki evler yanıyordu. Çok kısa bir süre önce ateşe verilmiş oldukları açıktı çünkü bu tip köy evlerinin küle dönmesi ancak 20-30 dakika sürer.
Biz köye doğru yürürken, genç, kaslı, ellerinde pala, kılıç ve sapanlar olan bir grup erkeği köyden çıktığını gördük. Onlara soru sormaya çalıştık ama kamera kaydı almamızı istemediler.
Grubumuzdaki Myanmarlı gazeteciler onları kameralardan uzakta konuşmaya ikna etti ve gençler Arakanlı Budistler olduklarını söylediler. İçlerinden biri yangını başlattığını itiraf etti ve polisin de kendisine yardım ettiğini söyledi.
Biraz daha yürüdükten sonra köyün medresesinin çatısının yanmakta olduğunu gördük. Alevler yandaki eve de sıçradı ve ortalık 2-3 dakika içinde cehenneme döndü. Köyde başka kimse yoktu. Yangının failleri o gördüğümüz adamlardı.
Patikada etrafa dağılmış ev eşyaları, oyuncaklar, kadın kıfayetleri vardı. Yanlarında ise biri boş, birinin ise içinde hala biraz benzin bulunan iki bidon vardı. Köyden ayrılırken evler tamamen yanmış, geriye simsiyah harabeler kalmıştı."
İngiliz The Guardian gazetesi ise, Bangladeş'e kaçan Arakanlı Müslümanların tanık oldukları katliamları özel haberiyle dünyaya duyurdu. Bangladeş sınırındaki Tula Toli köyünden olan Müslümanlar, Guardian muhabiri Oliver Holmes'a Myanmar askerlerinin Naf nehrinden kaçmaya çalışan çok sayıda köylüyü gördükleri yerde vurduğunu anlattı. Köylülerin verdiği bilgiye göre, bazı siviller de nehre atlayıp kaçmaya çalışırken hayatını kaybetti.
"Askerlerin komutanı bize 'Etrafta Arakan'da askerler insanları öldürüyor diye dedikodular yayılıyor. Ama siz balıkçılık ve çiftçiliğe devam edin. Sizden tek istediğimiz, askerleri görürseniz kaçmayın. Kaçarsanız sizi vururuz' dedi.
Bu konuşmadan sonra askerler Arakanlı Budistlerle beraber ev ev dolaşıp altın, nakit para, kıyafet, patates, pirinç, bulabildikleri her şeyi aldılar. Dedikoduları yaymakla suçladıkları üç dört kişinin evlerini yağmaladılar. Budistler onlara burada isyancılar olduğunu söylemişti ama aslında yoktu."
Petam Ali, 30, pirinç dağıtımcısı
Petam Ali, Myanmar askerlerinin yaktığı 16 kişinin yaşadığı evi kül olurken, ormanın içinden çaresizce izlediğini anlatıyor:
"Askerlerin kuzeye yani evimize doğru nehir üzerinden geldiğini öğrendim. Ailemi bırakıp ormana koşarak askerlerin yerini saptamak istedim. Sabah saat 8'e kadar bekledikten sonra koyu yeşil üniformaları içinde buraya yürüdüklerini gördüm.
Roket güdümlü el bombaları atıp, evleri kibritlerle yaktılar. Geri döndüğümde evler kül olmuştu. Yolda komşumu ölü yatarken gördüm. Çenesinden vurulmuştu. 85 yaşındaydı."
Ali, evinin enkazı altında başı ve bedeni ayrılmış bir ceset gördü. Yerde yatan 75 yaşındaki büyükannesiydi.
Kabir Ahmed, 65, pirinç üreticisi
Ahmed isimli Arakanlı çiftçi, ailesinden sekiz kişiyi kaybettiğini, ikisinin de kayıplara karıştığını söylüyor:
"Ordunun kuzeye saldırdığını duyduğumda 10 ve 12 yaşlarındaki oğullarımla beraber nehre atladık. Üç yaşındaki ve bir yaşındaki torunlarım Makarra ve Abul Fayez'i nehre attılar. Ben nehrin güneyinde saklanıyordum. Köydekileri toplayıp buradan gitmelerini söylediler. Sonra da hepsini vurdular. 40 metre ötemde, nehrin öbür tarafında cesetleri nehirden toplayıp kumlara gömdüler ve yaktılar."
Ahmed, ölenlerin arasında 50 yaşındaki eşi Rabia Begüm, en küçüğü altı aylık çocukları ve torunları da olduğunu belirtti.
Guardian'da yer alan habere göre, Tula Toli'den kaçan göçmenler Bangladeş'te ağaçları keserek ve çadırlar kurarak bir kamp yaptılar.
Yüzlerce insan camilerin dağıttığı kıyafet ve gıda bağışlarının olduğu kamyonetlere akın ediyor, çocukların çoğu çadırlarda çamurların üstünde uyurken, aileleri ishal ya da grip olacaklarından korkuyordu.
Buradaki kampa sığınanlardan Muhammed İdris, evden kaçmadan önce beyaz bir çuvala pirinç, un, şeker ve yağ doldurduğunu anlattı:
"(Bangladeş sınırındaki) Naf nehrine geldiğimizde Myanmar ordusu ateş etmeye başladı. Nehre atlayıp sonra bir sığlıkta saklandım ama askerler üç gün taşıdığım çantama ateş edip içindeki her şeyi aldı."
İdris kamptaki günlerinden birinde, yerde bulduğu güneş enerjisiyle çalışan tozlu cep telefonundan arandığını anlattı. Sınırın diğer tarafındaki Arakanlı bir göçmen, kolundan vurulmuş bir kadını bulmuştu. Kayıp kız kardeşinin eşkâline uyuyordu: "Rabia olabileceğini umdum ama bir başkasıydı. Öldü mü, yaşıyor mu bilmiyoruz. Sadece umut ediyoruz."