Siyaset Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dimdik ayakta durmayı başardık

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dimdik ayakta durmayı başardık

23.05.2019 - 15:22 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12. Çalışma Meclisi Toplantısı'nda konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küresel ekonomide en sert fırtınaların estiği dönemlerde dahi biz dimdik ayakta durmayı başardık" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dimdik ayakta durmayı başardık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün dünyada finans sektörünün, üretimin önüne geçmesi düşündürücüdür, kaygı vericidir. Paranın değeri izafidir. Yani ona atfettiğimiz önem kadardır. Halbuki üretim ve onunla birlikte gelen istihdam hem gerçektir hem de çok yönlü faydaya sahiptir. Türkiye olarak üretim merkezli bir büyüme stratejisi belirlememizin sebebi işte budur." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca ATO Congresium'da düzenlenen 12. Çalışma Meclisi açılış programında konuştu. Toplantının ülke, millet ve özellikle çalışanlar için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile ekibini, "Daha parlak bir gelecek için çalışmak" gündemiyle düzenledikleri bu toplantı için tebrik etti.

Bu toplantıların 1947'den beri devam etmesini önemli gördüğünü belirten Erdoğan, aynı şekilde Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) de bu yıl 100. kuruluş yıl dönümüne ulaşmasının takdire şayan olduğunu söyledi. Bağlı olduğu Birleşmiş Milletlerden (BM) çok daha eski bir kuruluş olan ILO'nun, dünyanın her yerinde istihdam ve istihdam şartlarıyla ilgili farkındalık oluşturma, standartlar belirleme ve bunların uygulanması konusunda dikkate değer faaliyetler yürüttüğünü anımsatan Erdoğan, Türkiye'de de çocuk işçiliği, kadın istihdamı, genç istihdamı, kayıt dışı istidamla mücadele, iş sağlığı ve güvenliği gibi konulara eğilen ILO'ya çalışma hayatına yaptığı katkılar için teşekkür etti.

'ADALETSİZLİK ÇALIŞMA HAYATINDA EN BÜYÜK SORUN'

Toplantı gündemi olan "Daha parlak bir gelecek için çalışmak" başlığının ILO'nun vizyonunu yansıttığını ifade eden Erdoğan, "Bugün dünya endüstri 4.0 gibi, toplum 5.0 gibi, yaşam 3.0, dördüncü devrim birey 4.0 gibi konuları tartışıyoruz. Bu başlıkların hepsi de üretim biçimlerinde ve dolayısıyla çalışma hayatında çok köklü değişikliklerin bizi beklediğini gösteriyor. İnsan gücünün yerini makine ve yazılım gibi unsurların aldığı bir dünyada istihdam konusunu yeniden tasarlamak gerekiyor." diye konuştu. Dünya nüfusunun hızla arttığı, eğitimin yaygınlaştığı, hayat standartlarının yükseldiği bir süreçte istihdam meselesinin giderek daha karmaşık hal aldığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Adaletsizlik, her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da en büyük sorundur. Biz 'Dünya 5'ten büyüktür' derken güvenlik kaygıları yanında yer küredeki insanların hayatının her alanını kuşatan bir adaletsizliğe işaret ediyoruz. Bir büyük şairimiz, 'Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa' diyor. İnsanlığın durumu da tam olarak böyle. Bir yanda tüketimin akıl almaz boyutlara ulaştığı Amerika ve Avrupa kıtaları, öte yandan açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen çocukların bulunduğu Afrika ve Asya kıtaları. Buralarda yaşayan insanların da kendi içlerinde çok büyük uçurumlar var. Sadece eşitsizlik denilerek geçiştirilemeyecek kadar vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Dünya böyle bir çarpıklığı uzun süre taşıyamaz."

İstihdam konusunun bu çarpıklığın en göze çarpan ve çözüm için ilk başlanması gereken noktası olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Birilerine 'Gel bakalım sen devasa bir fabrikatörsün, işte yanına 50 tane daha işçi alıver, 5 bin 10 bin çalıştırmak nedir bunun yanında 50 daha fazla eleman al' dediğimiz zaman rahatsız olanlar var. Bu bir gerçeği işaret ediyor. Demek ki burada eşitsizliği farklı alanlara taşırken işe buradan başlamak lazım. Onun için de teknoloji bir yandan geleneksel üretim biçimlerini tehdit ederken diğer yandan yeni faaliyet alanları oluşturarak istihdama katkıda bulunabilecek bir potansiyele de sahiptir. Devletlerin ve işletmelerin zenginliğinin topluma yansımasının yollarını ne kadar genişletebilir ve çeşitlendirebilirsek geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. İşveren olmazsa iş olmaz, iş olmazsa çalışan olmaz. Bireyler çalışamayınca da aşa, ekmeğe, temel ihtiyaçlara ulaşabilmeleri mümkün olmaz. Bu gerçek işverenlerin ve çalışanların birlikte hareket etmelerini kaçınılmaz hale getiriyor. Çalışma Meclisi toplantımızın bu konuda daha verimli ve etkin iş birliği zeminlerinin oluşmasına vesile teşkil etmesini diliyorum."

'ZENGİNLİK İNSANLARA YANSIYORSA DEĞERLİDİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışını tüm çalışmalarında kendine rehber edinmiş bir siyasi hareketin mensupları olduğunu ifade ederek, insanı merkeze almayan, "önce insan" demeyen hiçbir yaklaşımın başarı şansı olmadığına inandıklarını söyledi. Bu hareket tarzının en çok da çalışma hayatı için önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Büyümek önemlidir ama insana faydası varsa anlamlıdır. Gelişmek, kalkınmak önemlidir ama insan hayatına katkıda bulunduğu oranda kıymetlidir. Zenginlik önemlidir ama tüm insanlara yansıyorsa değerlidir. Bizim medeniyetimiz istifçiliği, yani sadece biriktirmek için kazanmayı yasaklıyor. Medeniyetimizin bize tavsiyesi kazancı sürekli üretme, istihdama, faydaya dönüştürmektir. Bugün dünyada finans sektörünün üretimin önüne geçmesi düşündürücüdür, kaygı vericidir. Paranın değeri izafidir. Yani ona atfettiğimiz önem kadardır. Halbuki üretim ve onunla birlikte gelen istihdam hem gerçektir hem de çok yönlü faydaya sahiptir. Türkiye olarak üretim merkezli bir büyüme stratejisi belirlememizin sebebi işte budur. Elbette üretimin asıl katma değerinin fiziki imalattan zihni tasarıma doğru kaydığını görüyoruz, biliyoruz. Buna rağmen reel üretimin gücünün asla azalmayacağı bir gerçektir. Fiziki ve zihni üretimin birlikte yürümesi halinde çok daha büyük bir güce dönüşeceğine inanıyoruz. Bunun için ne klasik sanayi üretimini ne yüksek teknolojiyi ne tarımı ne inşaatı ne de hizmetler sektörünü ihmal etmiyoruz."

Her alanda en ön sıralarda yer almak için çaba gösterdiklerini belirten Erdoğan, "İhracatımızı 36 milyar dolar seviyesinden 170 milyar dolar sınırına getirmiş olmamız üretim gücümüzün ne derece arttığını gösteriyor." dedi.

Milli teknoloji hamlesiyle ülkeye savunma sanayisinden yazılıma kadar her alanda çağ atlattıklarını ifade eden Erdoğan, "En büyüklere baktığımızda dünyanın 5 önemli inşaat firmasından birinin Türkiye'den çıktığını görüyoruz. Tarımsal üretimde Avrupa'da ilk sırada, dünyada 7. sıradayız. Devam eden sulama yatırımlarımızı devreye aldıkça tarımdaki yerimiz daha da güçlenecek. Bütün bunlar aynı zamanda iş demek, istihdam demek, gelirin paylaşılması demek, zenginliğin artması demektir. Türkiye son 17 yılda istihdamda yaklaşık 9 milyonluk artış sağladıysa işte bu sayededir." diye konuştu.

'ÇALIŞMA HAYATIMIZIN TÜM TARAFLARIYLA BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların gençlerin ve engellilerin iş gücüne katılımında son 17 yılda, daha önce hiç olmadığı kadar büyük oranlarda gelişme sağlandığını söyledi. "Küresel ekonomide en sert fırtınaların estiği dönemlerde dahi biz dimdik ayakta durmayı başardık." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bugün de maruz kaldığımız tüm ekonomik saldırılara rağmen hedeflerimize doğru yürümeye devam ediyoruz. Üretim, büyüme ve istihdam odaklı bir ekonomi programıyla ülkemizi dünyanın en büyük on devletinden biri haline getirmekte kararlıyız. Bunu çalışma hayatımızın tüm taraflarıyla birlikte başaracağız."

Erdoğan, adil ve hakkaniyetli bir çalışma hayatının inşasının da yine birlikte yapılacağını vurgulayarak, "Elbette rızkı veren Allah'tır. Ama buna vesile olanları da asla unutmayacağız. İşverenlerimizi ihmal etmeyeceğiz." ifadesini kullandı. Girişimcileri desteklemeyi sürdüreceklerinin altını çizen Erdoğan, emeğin, alın terinin, bereketin, gayretin, huzurun yerini hiçbir şeyin tutamayacağı bilinciyle çalışanların yanında yer almaya devam edeceklerini bildirdi.

'TÜRKİYE 82 MİLYON VATANDAŞIYLA BİR BÜTÜNDÜR'

"Her vesileyle tekrarladığım gibi Türkiye 82 milyon vatandaşıyla bir bütündür." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İster işveren olalım, ister çalışan, ister kendi hesabına çalışan olalım, ister evinde oturan. Hepimiz bu büyük çatının altında yaşamaya devam edeceğiz. Ülkemizin gücü her birimizin gücüdür. Ülkemizin zenginliği her birimizin zenginliğidir. Ülkemizin itibari her birimizin itibarıdır. Fert fert verdiğimiz emeklerin toplamı ülkemizin büyüklüğünün ifadesidir. Aynı şekilde fert fert yaptığımız yanlışların toplamı da ülkemizin işini zorlaştırır. Her kim şu ya da bu sebeple ülkesinin aleyhine sonuçlar doğuracak bir işe kalkışırsa bilmelidir ki 82 milyonun her birine zarar vermiştir.

Yine her kim bilgisiyle, kabiliyetiyle, sermayesiyle, çabasıyla ülkeye bir katkıda bulunursa bilmelidir ki 82 milyonun her birine fayda sağlamıştır. Siyaset de yapsak ticaret de yapsak çalışan da olsak meseleye böyle bakmak zorundayız. Bunun için aramızdaki farklılıkları asla husumete dönüştürmemeliyiz. Rekabet daha iyi ve güzele ulaşmak için yapılırsa iyidir. Ama iş karşı tarafı yok etmeye dönerse felakettir."

'DAYANIŞMAYI DA REKABETİ DE TECRÜBE ETME İMKANI BULDUM'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, işçilikten işletmeciliğe, ticarete ve sivil toplum faaliyetinden siyasete kadar hayatın çok farklı alanlarında yer aldığını anlatarak şunları kaydetti:

"Dayanışmayı da rekabeti de tecrübe etme imkanı buldum. Bir başka deyişle yeri geldi işçi oldum, yeri geldi işveren oldum. Neticeten masanın neresinde olursa olayım adaleti, vicdanı, hakkı, hakkaniyeti gözetmeden başarılı olunamayacağını gördüm. Buna ekonomi literatüründe 'sürdürebilirlik' deniliyor. Başarılı olmak yaptığınız işi sürdürülebilir kılmak istiyorsanız bu değerlerden asla şaşmayacaksınız."

Çalışma hayatının taraflarına tavsiyelerde bulunan Erdoğan, "Toplumu yaptığı işlere göre sınıflara bölmek, bunların çatışmalarından sonuçlar çıkarmak, oradan ideolojik kuramlara sıçramak gibi hususların bizim dünyamızda bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde yeri yoktur." dedi. Bir fabrikada patron ile işçiler aynı iftar sofrasında buluşuyor, camide aynı safta namaza duruyor, mezarlıkta aynı sırada yatıyorlarsa ahlaken orada sınıf ayrımının olamayacağını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Paranın çokluğu azlığı başka bir meseledir. Bunun içinde kabiliyet vardır. Gayret vardır, tevafuk vardır, hepsinden önemlisi nasip vardır. Asıl mesele hayatı paraya göre tasnif etmemektir. Asıl mesele her ne iş yapıyorsan onun en iyisini yapabilme iradesine sahip olmaktır. Asıl mesele helalinden kazanarak kendinin ve ailenin geçimini sağlamaktır. İnşallah şu mübarek günler vesilesiyle Rabbim ülkemize ve milletimize her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da bolluk, bereket, esenlik, huzur verir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını 12. Çalışma Meclisi toplantısının 'hayırlara vesile' olmasını temenni ederek bitirdi. Konuşmasının ardından Erdoğan'a, Bakan Selçuk tarafından günün anısına, tarihte bilinen ilk toplu iş sözleşmesi niteliği taşıyan 1766 tarihli Kütahya Fincancılar Esnafı Anlaşması'nın yer aldığı tabloyu takdim etti. Daha sonra katılımcılarla aile fotoğrafı çektirildi.