Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen salı günkü yazımızda, Suriye ile ilgili son gelişmelerin Türkiye, Rusya ve İran arasında “yeni bir eksen”in oluşumuna işaret verdiğini ve Moskova’daki “üçlü zirve”nin bunun gerçekleşmekte olup olmadığını göstereceğini belirtmiştik.
Dışişleri bakanları düzeyindeki
bu üçlü toplantıda varılan mutabakat, böyle bir eksenin oluşma sürecine girdiğini doğruluyor.
Bu sürecin bundan sonraki aşaması, Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılması planlanan zirve olacak.
Moskova’daki toplantının sonunda yayımlanan ortak deklarasyon ve
üç Dışişleri bakanının açıklamaları,
şu konularda mutabakata varıldığını
ortaya koyuyor:
1) Barışçı bir çözüm için Esad rejimiyle muhaliflerin bir araya gelmesi sağlanacak ve üç ülke bunun garantörlüğünü üstlenecek.
2) Ateşkesin genişletilmesine çalışılacak, sadece IŞİD ve El Nusra terör örgütleri bunun dışında tutulacak.
3) Öncelik rejim değişikliğine -yani Esad’ın devrilmesine- değil, terörle -yani yukarıda sözü edilen örgütlerle- mücadeleye verilecek.
4) Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü esas alınacak.
Rus barışı
Moskova’daki bu toplantıyı ve mutabakatı, Rus diplomasisinin başarılı bir hamlesi olarak görmek gerek. Rusya’nın Türkiye’yi yanına alması, buna karşılık ABD’nin şimdilik de olsa bunun dışında tutulması, inisiyatifin Putin’in elinde olduğunu ve Suriye meselesinde
fiilen bir “Rus barışına” doğru gidildiğini gösteriyor.
Astana’da yapılması planlanan zirvenin daha önce kararlaştırılan BM gözetiminde 8 Şubat’ta yapılacak Cenevre Konferansı’na bir rakip veya alternatif olup olmayacağı merak konusudur.
Ancak şimdilik denklemin dışında kalan ABD’nin, 20 Ocak’ta Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra harekete geçmesi
ve Rusya ile bu konuda bir diyalog
kurması beklenebilir.
Türk stratejisi
Moskova’daki toplantının ışığında, Türkiye’nin Suriye stratejisinde bazı önemli gelişmeler göze çarpıyor:
Ankara “Esad’ın gitmesi”ne verdiği öncelik alanında geri adım atmış, Rus-İran pozisyonuna yaklaşmıştır.
Türkiye yeni oluşmakta olan ve şimdilik ABD’yi dışlayan üçlü eksende yer alıyor ve bu şekilde Suriye’de çözüm çabalarına katılıyor.
Türkiye, PYD/YPG uyuşmazlığı yüzünden ABD’den uzaklaşırken,
askeri ve siyasi stratejisinde giderek Rusya’ya meylediyor.
Moskova deklarasyonunda PYD/YPG’den söz edilmiyor. Buna karşılık Rusya’nın, TSK’nın El Bab operasyonuna karşı çıkmadığı söyleniyor.
n Ankara, bu “üçlü eksen” içinde İran’ın frenlenmesine çalışıyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu açıkça İran’ın Hizbullah’a desteğinden vazgeçmesini istemesi bunun bir göstergesi sayılabilir.
Hâsılı, Suriye’de Türk stratejisi, bölgesel dengeleri etkileyecek
şekilde, yeniden şekilleniyor.