Gündem Tarih yazan ama tarihin yazmadığı bir kadın

Tarih yazan ama tarihin yazmadığı bir kadın

10.12.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:

‘Kadın Olmanın Günahı’, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 84. yıldönümünde, bu uğurda mücadelesine rağmen tarih sahnesinden silinen bir isme, Nezihe Muhiddin’e armağan.

Tarih yazan ama tarihin yazmadığı bir kadın

Ümran Safter’in yönettiği, Ahsen Diner’in senaryosunu yazdığı ‘Kadın Olmanın Günahı’, Osmanlı modernleşmesinden Cumhuriyet’e geçiş sürecinde kadın hareketinin öncüsü Nezihe Muhiddin’in unutulan hikayesini yeniden gün ışığına çıkarıyor. 60 dakikalık, animasyon ve kadın akademisyenlerle röportaj destekli bir anlatıma dayanan belgesel, kadınların 1934’de seçme ve seçilme hakkını elde edişinin arkasındaki zorlu mücadeleye odaklanıyor. Başrolde, erken yaşlardan itibaren kadın sorunlarıyla ilgilenen, dernek ve toplantı faaliyetlerinin yanı sıra dönemin kadın gazetelerinde yazan Nezihe Muhiddin var.

Nezihe Muhiddin, 15 Haziran 1923’te Türkiye’nin ilk kadın partisi Kadınlar Halk Fırkası’nı kuruyor. Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan dahi erken bir çabanın ürünü olan bu partinin kuruluşuna izin çıkmayınca, tüzüğe “siyasetle alakası yoktur” maddesi de eklenerek Türk Kadınlar Birliği’ne (TKB) dönüştürülüyor. Aynı dönemde, kadınlara siyasi haklar tanınması yolunda yazılar kaleme aldığı Kadın Yolu dergisini çıkaran Muhiddin’in mücadelesi, erkekler tarafından Cumhuriyet’in geçiş sürecinde karşılaşılan siyasi meselelerin yanında “ciddiyetsiz” bulunuyor. Başta Nezihe Muhiddin olmak üzere, kadınların siyasi hak taleplerini “gülünçleştiren” karikatürler, kadınların siyasetten anlamayacağı yönünde yorumlar yayınlanıyor. TKB’nin 1927’de Cumhuriyet Halk Fırkası listelerinden aday olma teklifi de reddedilince, pro-feminist bir erkek aday bulunuyor: Avukat Kenan Bey. Seçim sürecinde bıyıklarını kesen Kenan Bey, alaylar üzerine dayanamayıp adaylıktan çekiliyor.

Tarih yazan ama tarihin yazmadığı bir kadın

Bu süreçte Nezihe Muhiddin, hakkında çok sayıda davanın açıldığı, TKB’den ihraç edildiği, yolsuzluk iddiaları da dahil bir karalama kampanyasına hedef olduğu yıpratıcı bir süreç yaşıyor. Kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkının tanındığı 1930’da Suat Derviş’le birlikte Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan aday olsalar da başarı elde edemiyorlar. 1934’de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesi üzerine TKB, amacına ulaştığını söyleyerek kendini feshediyor. Muhiddin yılmayıp 1935’teki seçimlere de bağımsız aday olarak katılıyor ancak seçilemiyor ve bundan sonrasında adeta köşesine çekildiği, küskün bir dönem yaşıyor. Kadınların siyasi haklarını kazanmasının bedelini ödeyenlerden biri olmasına rağmen, hayatının son yıllarını hazin bir yalnızlık ve dışlanmışlık içinde geçiriyor. Bu dönemde yazdığı yine kadın konulu romanlar dahi sessizlikle karşılanıyor. Romanlarından biri ‘Yurdumdaki Gurbet’in bu anlamda kendi yaşamından izler taşıdığı da belgeselde yer verilen yorumlar arasında. 1958’de yalnız bir şekilde hayata veda ediyor.

‘Vefa borcu’

Nezihe Muhiddin, tarihin yazmadığı kadınlardan. Hakkında ulaşılabilen bilgi, belge çok sınırlı. İlgili akademik tek çalışma ‘Kadınsız İnkılap’ın yazarı Yaprak Zihnioğlu, belgeselin ana danışmanlarından. Yönetmen Ümran Safter, hazırlık sürecinde adeta iğneyle kuyu kazdıklarını anlatıyor: “Sadece Nezihe Muhiddin değil, o dönem zorlu bir mücadele vermiş müthiş bir kadın kuşağı var. Bu belgesel de onlara bir tür vefa borcu. Umarım bundan sonra başkaları da başka isimleri çalışır. Birileri bu kadınları tarihten siliyorsa biz de kendi kahramanlarımızı daha fazla anlatmalıyız diye düşünüyorum.”

Tarih yazan ama tarihin yazmadığı bir kadın