Gündem Tarımsal üretimde 2008’den beri Avrupa birincisiyiz

Tarımsal üretimde 2008’den beri Avrupa birincisiyiz

11.12.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Et ve süt ürünlerinde tüm tedbirleri aldıklarını söyleyen Bakan Eker, “Artık etlerde at ve eşek eti vakaları bitti. Kümes hayvanlarının etini ve kemiklerini birbirine karıştırıyorlardı. Bunu da yasakladık. Ette ve sütte içiniz rahat olsun. Gönül rahatlığıyla yiyin ve için” dedi

Tarımsal üretimde 2008’den beri Avrupa birincisiyiz

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in konuğu olduk. Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği arazisi içinde yer alan, Eker’in; toprakla, suyla, doğayla iç içe olabildiği, bir nevi “aslına rücu” etme şansını bulabildiği lojmanın bahçesindeydik. Sohbet de, “AOÇ markasının” donattığı masa da çok etkileyiciydi.
Kendisine, “Buğdayla koyun, gerisi oyun” diye özetlediği sorumluluk alanındaki konulara ilişkin çok soru yönelttim. Bugün, genel tarım-hayvancılık politikası ve yeme-içme alışkanlıklarımıza dönük saptama ve değerlendirmeleri aktaracağım.

‘Avrupa’da 1’inciyiz’

Yıllardır, “Türkiye dünyanın kendisine yeten 7 ülkesinden biri” denilir. Bu tanımlama ne kadar geçerli?
* Kendi kendine yeterlilikten kasıt hiçbir ürünü ithal etmemekse, o zaman bütün sınırları kapatıp kendi kendinize yetersiniz. Mesela Türkiye yağlı tohumları hep ithal etti. Ama sıralamadaki 6 ülke bile ürün ithal ediyor. Bugün biz dünyada biyoçeşitlilik alanında en zengin ülkelerden birisiyiz. Dünyadaki toplam 12 bin endemik bitki türünün 4 bin 200 tanesi Türkiye’de. 2008 yılından bu yana dünyada tarımsal üretim hasılamız bakımından Avrupa ülkeleri arasında birinciyiz, dünya ülkeleri içerisinde de bir ölçüme göre 6’ıncıyız.
Bir ölçüme göre de 7’nciyiz. Önümüzdeki ülkeler Çin, ABD, Brezilya, Hindistan, Endonezya. Balıkçılığı kabul edersek Japonya 6’ncı Türkiye 7’nci Balıkçılığı saymazsak Endonezya’dan sonra 6’ncı. Son 10 yıl içinde uygulanan politikalarla, verimlilik artışıyla buraya geldik. 2002’de bu sıralama Gayri Safi Tarımsal Hasıla değerine göre 11’di. Geçen yılki tarımsal hasıla rakamı 62 milyar dolar. Avrupa’da 4’üncüydük 1’inci olduk, dünyada 11’inciydik 7’nci olduk.

Bu ideal hedef mi? Eksikliklerimiz neler?
* Eksiklerimiz var. Hâlâ ithal etmek durumunda olduğumuz yağlı tohum mesela. Endüstrinin ihtiyacı var. Onun dışındakilerin hiçbiri ithal edilmese bugün Türkiye’de hiçbir sorun olmaz. 75 milyon kendini besleyebilir. Hollanda yılda 50 milyar dolar tarım ve gıda ithalatı yapıyor. Bunların bir kısmını katma değere dönüştürüyor, daha pahalıya satıyor. Tek başına ithalat, ihracatla ölçmek insanı doğru bir yere götürmez. Bana sanayiciler kaç senedir geliyor diyorlar ki, ‘Efendim bize kalitesiz buğday ihtal etme izni verin. Biz Uzakdoğu’ya bisküvilik un ihraç ediyoruz. Türkiye’nin buğdayları kaliteli olduğu için pahalı.’ Türkiye nereden nereye geldi.

Haberin Devamı



Tarımsal üretimde 2008’den beri Avrupa birincisiyiz

‘Çıldırdınız mı siz!’

Buğdayın anavatanı bir ülke buğdayı niye ithal ediyor hâlâ?
* Bizim ihtiyacımız buğdayda 17-18 milyon ton arasında. 75 milyonun karnı doyuyor, tohumluk ihtiyacı ve yemlik. Üçünün toplamı bu. Üstü ihracata gidiyor. Sanayicimizin ihtiyacı var, bizimkini kullanıyor, ‘Ben dünyaya mal satıyorum, izin ver, hammadde alayım, ihraç etmek üzere içeride işleyeyim’ diyor. Muhalefet ‘Siz buğday bile ithal ediyorsunuz’ diyor. Siz benim yasaklamamı mı istiyorsunuz? Çıldırdınız mı? Alıyor ithalat rejimi listelerini, ‘Türkiye semizotu, mandalina, salatalık ithal ediyor’ diyor. Siz adama 150 milyon dolar tarım ürünü satıyorsunuz, o da karşılık olarak ‘Sen de benden bir şey alacaksın’ diyor.

Türkiye’ye hâlâ bir tarım ülkesi mi?
* Dünyanın hiç bir gelişmiş ülkesinin milli geliri içerisinde tarımın payı yüzde 5’den fazla değildir. Yüzde 1’dir, 1.5’dur. Bugün hâlâ Türkiye’de 100 çalışandan 25’i tarımda çalıyor. İhracatın 150 milyar dolar olacağı varsayılıyor. Tarımda 19’a çıkacak.
İthalatın yüzde 7.3’ü tarımdan geliyor. İhracatımızın yüzde 11-12’sini tarım sektörü karşılıyor.

Türkiye’de kişi başına milli gelir 10 bin 500 dolar, tarımda bu rakam 3 bin 600 dolar
* Amerika’da adamın 35 bin dolardır milli geliri fert başına, tarımda çalışanın ki diyelim 10 bin dolardır. Orada kente geliş bitmiş. Bizde çalışan 4 kişinin 1’i tarımda. Avrupa’da 100 kişide 4 kişi. Eğer siz mesela Yeni Zelanda gibi; 24 saat yağmur yağan ama sele yol açmayan yerde yaşıyorsanız, tesissiz, ahırsız hayvanlar otluyorsa ne âlâ. Amerika’da 99 kişi 1 kişiyi destekliyor. Avrupa’da 96 kişi 4 kişiyi. Türkiye’de 75 kişi 25 kişiyi.

Haberin Devamı


Tarımsal üretimde 2008’den beri Avrupa birincisiyiz

‘En büyük sorunum Medeni Kanun’

En temel yapısal sorununuz nedir?
* Tarım Bakanı olarak tek başıma söz sahibi olamadığım problemler var. Benim en büyük sorunum Türk Medeni Kanunu. Türkiye’de tarımsal verimliliğin önündeki en büyük engel ölçek ekonomisi meselesidir. Türkiye bölük pörçük 23 milyon parselde tarım yapıyor. 3 milyon 100 bin işletme, her işletme 7 ayrı parselden oluşuyor. Ama daha feci olan şu: 1926 tarihli Medeni Kanunu İsviçre’den tercüme ederken, federal yapıda, orada kantonlara devredilen şeyi, burada kanton olmaması nedeniyle dikkate almamış, getirmiş tarım arazisini menkul mal hükmüne koymuş neredeyse. Adamın 100 dönüm arazisi var, ölüyor, 4 çocuğundan her birine 25’er dönüm. Onların da her birinin 2 çocuğu var, etti mi sana 12.5 dönüm. Medeni Kanun’da bunun miras yoluyla bölünmesinden kurtarılması lazım. Bölünmeyecek. Dünyanın hiçbir akıllı ülkesinde böyle bir şey yok. Her ülke şartlarına göre bir çözüm bulmuş. AB ülkelerinin tamamında evlad-ı ekber kuralı var. Vatandaş vefat edince arazinin sorumluluğu en büyük evlada veriliyor. Arazi bölünmüyor.
Bizde bölüne bölüne şu anda 2 milyon hektarı kullanılamaz halde. Medeni Kanun değişmek mecburiyetinde. Türkiye, dünya ile rekabet edecekse bu sorunu çözmek zorunda. Arazi toplulaştırması da bunun bir parçası. Biz bir yandan bu bölünmüş yapıyı toplulaştırmaya çalışıyoruz ama Medeni Kanun’da bu hüküm dururken sizin toplulaştırmanızın bir anlamı yok. Çünkü iki jenerasyon sonra o da o hale gelecek. Bu çözülmeden Türkiye tarımda güvende değil.

‘Kauçuğu tarım ithalatı sayıyorlar’

Türkiye’de tarım nitelikli ve pahalı mı? Yoksa niteliksiz ve pahalı mı?
* Türkiye’de üretim maliyeti yüksek. Su bir maliyet. Gübrenin yarısını, kalanının hammaddesinin yüzde 95’ini ithal ediyoruz. Dünyadaki petrol fiyatlarının artışıyla Türkiye’dekini karşılaştırın, çiftçinin mazotu açısından. Doğru; Türkiye’de vergi alınıyor ama yapılacak bir şey yok. Tarım destekleri vergilerden çıkıyor. Biz ‘GAP’ ve ‘KOP’ projelerini tamamlamadığımız sürece bu ithalat devam edecek. Kauçuk, kereste, kâğıt hamuru gibi bazı girdilerin ithalatı tarımda, ihracatı sanayide görünüyor. ‘Türkiye’nin şu kadar tarım ithalatı var’ diyorlar. Be vicdansız, o tarım ithalatı değil ki, sanayinin hammaddesi. Ama 7 milyar tutuyor. Böylece bazen ithalat fazla geliyor.

Çin’den fasulye, ABD’den fındık, Türkmenistan’dan portakal, İspanya’dan marul mu alıyoruz?
* Fındığın bir gram gerçekleşmesi yok. Doğru değil bunlar. İthalat rejiminin kitabını alıyorlar. Türkiye’ye girişi serbest ürünlerin listesi var. Bunlar hep ondan çıkıyor. Dışarıdan bunları almıyoruz, doğru değil. Türkiye’nin marula ihtiyacı yok ki marul alsın. Fındığa var mı ki fındık alsın? Dünyaya mal satıyorsan alacaksın.
‘Et yüzde 25 ucuzladı’

Türk insanı artık kırmızı et yiyor mu?
* Türk insanı artık daha çok kırmızı et yiyor çünkü et üretim miktarında artış var, hayvansal ürün miktarı ve hayvan sayısında artış var.

Kırmızı et tüketiminde rakamlar nasıl?
* Avrupa ile mukayesede haksızlık yapılıyor. Avrupa’da kırmızı etin yarısı domuz. Bizi eleştirenler ‘Avrupalı kişi başına 30 kilo et yiyor, biz 5 kilo yiyoruz’ diyor. 26 Nisan 2010 tarihini baz aldım. O gün Türkiye’ye et ithal etme kararı aldık. O gün marketlerin ortalama kıyma kilo fiyatı 24 lira 24 kuruş iken, 9 Aralık 2012’de 21 lira. Değişim yaklaşık yüzde 10. Enflasyon dahil yüzde 25 düşüş var et fiyatlarında. 2002 yılında kişi başına kırmızı et tüketimi 6 kilogram, 2011’de 10.4 kilogram. Beyaz ette 22 kilogram. Süt tüketiminde 122 litreden 201 litreye çıktık. AB ortalama et tüketimi 19 kilo ama domuz faktörü var. Dünya et tüketimi kişi başına ortalama 12 kilo. AB süt tüketimi ortalama 305 litre. AB lıkır lıkır süt içiyor, biz lıkır lıkır ayran içiyoruz.

Hayvancılıkta tersine dönüş sonuç verdi mi?
* Türkiye’nin coğrafyasının önerdiği hayvancılık modeli küçükbaş hayvancılık. Bizi suçluyorlar, ‘Hayvan ithal ediyorsunuz’ diye. Türkiye ilk büyükbaş hayvan ithalatını 1935’te yapmış. Büyükbaş hayvan demek yüksek maliyet demek. İlk defa küçükbaş hayvancılığı tarihimizde ben destekleme kapsamına aldım. 32.3 milyona çıktı. Büyükbaş hayvancılıkta 10 yılda yüzde 25’in üzerinde bir artış var. Bugün saf kültür oranı yüzde 40, geri kalanı da melez. Verimi, kalitesi yüksek. Yerli neredeyse hiç kalmadı. Sarıkız, karakız; bunları özel sınırlarda tutup sahiplerine para veriyoruz. Ekonomik değerleri yok. Gen kaynağıdır, birgün lazım olur diye.

Haberin Devamı

Ekmeği artık az tüketiyoruz

Haberin Devamı

Ekmeği çok yiyor muyuz hâlâ?
* Yiyoruz ama buğday kötü bir şey değil. Kişi başına yıllık toplam buğday tüketimimiz 213 kilo. 2002-2003’te kişi başına tüketim 230 kilo. 16 kilo kadar düşmüş. Ekmek yememiz lazım ama kaliteli yememiz lazım. Sebze tüketimi de kişi başına arttı.

Gıda güvenliğinde teşhir gibi adımlarla önemli mesafe katetti. Sonuç istediğiniz gibi mi?
* Artık Belçika vatandaşının sahip olduğu standart ne ise Türkiye’de Bursa’da yaşayan vatandaşın standartı aynı. Bir kısmı AB’nin üzerinde. Bunun sürdürülebilir kılınması için tüketicinin de sahip çıkması lazım. Alo Gıda Hattı’nın bir örneği dünyada yok. 2012 Mart’a kadar 94 bin 635 çağrı var. Yılda 30 bin şikâyet geldi. Ürünü hemen alıp, analizini yapıp isterse ihbar edene bilgi veriyoruz. Şikâyette bulunanın kimliğini gizli tutuyoruz.

‘Sütte de içiniz rahat olsun’

Et yerken içimiz tamamen rahat olmalı mı? At eti, eşek eti vakaları bitti mi?

* Evet. Bunu gayet net söylüyorum. Biz alınabilecek bütün tedbirleri aldık. ‘Mevzuata aykırı hiç bir şey olmaz’ demek mümkün değil. Ama Türkiye’de bir yaygınlık yok. İşlenmiş et ürünlerinde yüzde 60’ı hindi, yüzde 40’ı kırmızı et, üzerinde ‘yüzde 100 dana eti’ yazıyordu.
Teşhir ettik. Bu firmalar yeni yatırım yaptılar. Çıkardığımız yeni tebliğle karışımı yasakladık. Müeyyidesi ağır. Kümes hayvanlarının etini makina sıyırıyor ve kemiği de alıyordu. Yüzbinlerce ton ediyordu, karışım ürünlere giriyordu. MDM dediğimiz olay. Bunları da yasakladık. Sessiz sedasız yaptık. Ette de içiniz rahat olsun, sütte de. Gönül rahatlığıyla yiyin.

Haberin Devamı

Buckingham’a Napolyon kirazı

Tarımda 2023 vizyonunuz nedir?
* 2023’te Türkiye’de 14 milyon hektar arazi toplulaştırılmış olacak. DAP, KOP ve GAP tamamlanacak. 150 milyar dolarlık bir tarımsal hasılayı hedefliyoruz. Medeni Kanun değişikliği bir, toplulaştırma iki, sulanacak alanların sulanması üç. İhracat hedefimiz 40 milyar dolar. Türkiye’nin çok avantajlı alanları var. Meyve-sebze. Mesela kiraz son 10 yıl içinde büyük gelişme gösterdi. Düşünün Buckingham Palas’a Türkiye’den kiraz gidiyor. Hem de Napolyon kirazı. Bizdeki adı Ziraat900’dür. Sıralamada 5’inci sırayı hedefliyoruz.

Yarın: Küresel ısınmaya karşı bakanlığın önlemleri neler? Eker, GDO’lu ürünler ve organik tarıma nasıl bakıyor? Doğrudan satışta vatandaşa uyarılar. Gıda Bakanı ne yiyor, ne içiyor?