Teknoloji Başka bir internet mümkün!

Başka bir internet mümkün!

18.12.2008 - 10:14 | Son Güncellenme:

Türkiye'de internet sitelerine uygulanan sansür meselesi hakkında çok yazıldı çizildi. Peki ya başka bir internet mümkün mü?

Başka bir internet mümkün

Çağatay Aktürk / PC Net Dergisi

Haberin Devamı

Geçtiğimiz gün bizim alışık olduğumuz ama Avrupa ülkelerinin pek alışık olmadığı bir haber yayımlandı. "Ülkenin sol partilerinden 'Die Linke'in ve Alman parlamentosunun üyelerinden Lutz Heilmann, kendisi hakkındaki makale ülke içinde faaliyet gösteren (ve pek hazzedilmeyen) gizli servis Stasi'de çalıştığını belirttiği için, VVikipedia hakkında ihtiyati tedbir kararı aldırdı." ()

Bizim alışık olduğumuz ihtiyati tedbir kararlarına pek fazla benzemiyor gerçi bu. Engellenmiş bir siteye erişmek için bizim attığımız DNS, İP taklalarına gerek kalmadan sitedeki bir URL sayesinde asıl siteye erişebiliyor; ne var ki zihniyet aynı olduktan sonra bence bunun hiçbir önemi yok. Bu yüzden bu karar hakkında Türk internet sitelerinde yapılan tartışmalarda gördüğümüz "engelleme dediğin böyle olur" zihniyetindeki kişilerin asıl oyuna geldiklerini düşünüyorum!

Haberin Devamı

Türkiye'de internet sitelerine uygulanan sansür meselesi hakkında çok yazıldı çizildi. En son bir TV kanalının maç yayınlarının Google'ın blog servisi olan Blogger sayfalarında yer alması yüzünden koca blogger camiasının kapısına kilit vuruldu. Önceki uygulamaları da biliyoruz; Youtube, Ekşi Sözlük, VVordpress ve daha birçok site bu sansür girişiminin kurbanı oldu. Durum öyle bir hal aldı ki; "sansür" ve Türkiye internet Kültürü arasında bir bağ kurulabilecek duruma geldik. Aslına bakarsanız iş internete gelmeden başlamıştı. Ülke topraklarımızda i medyaya uygulanan ilk sansür, 11 Ma- ' yıs 1876'da "Âli Kararnamesi" ile konuldu. Bu karar ile gazetelerde çıkacak , yazıların kontrol edilmeden yayımlanmaması emredildi.

Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçişten sonra da sansür uygulamaları devam etti. Şu an sansürden yakınan genç toplum özellikle 1980 Darbesi'nden sonra yasaklanan binlerce kitaptan, kesilip biçilmekten kuşa dönmüş filmlerden ne kadar haberdar? Biraz detaylara inersek; 1982 Anayasası 121. maddesi ile "radyo ve televizyon istasyonları ancak, devlet eliyle kurulur ve idareleri tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde kanunla düzenlenir" diyerek, radyo-televizyon üzerindeki devlet tekelini anayasal bir kurum haline getirmiştir. Bu Anayasa'nın 26. maddesi ile de düşünce ve haberleşme özgürlüğüne ait hükmün, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların, izin sistemine bağlanmasına engel olmayacağı açıklanarak bu konuda sansür uygulamasına açıkça olanak tanınmıştır.

Haberin Devamı

Sonuçlara gelirsek; 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Bunları neden hatırlatıyorum? Tüm bu geçmişi bilmeden şu an başımızın belası olan internet sansürü meselesini doğru yorumlayanlarız de ondan

SANSÜR İNTERNETİN RUHUNA AYKIRI

Sansürü ister kanuni bir düzleme koyun yasallaştırın isterseniz de kaba güçle uygulayın sonuçta amacı aynıdır; var olan egemen gücün denetimini sağlamlaştırmak, gücün kontrolünü sağlamak! Geçmişten günümüze bu şaşmadan süregelmiş bulunmakta. Elbette sansürü meşrulaştırmanın yolları var; burada üç temel dayanaktan söz edilebilir. Bunlardan birincisi, otorite sahipleri tarafından "yanlış" veya "tehlikeli" olarak değerlendirilen fikirlerin bastırılması veya cezalandırılması yolundaki inançtır. İkincisi, birincisini de haklı çıkarır mahiyette olan seçkinci bir tutumu ifade eder. Bu görüşe göre, eğitim, meslek veya gelir seviyesi gibi birtakım nitelikler bakımından toplumda daha üstün bir konumda olanlar, doğruyu yanlıştan ayırmada diğerlerine göre daha yeteneklidirler. Böylece doğruları bulma yeteneğinde olan kişiler, aynı kapasitede görülmeyen kişilerin fikirlerine sansür uygulayacaklardır. Toplumun benimsemediği, topluma ters gelen fikirlerin bastırılması düşüncesi de, sansür eylemini meşrulaştıran bir diğer yaklaşım. Bizim de sahip olduğumuzu düşündüğümüz özgürlükçü demokrasi, en doğru çözümlerin, kamusal çıkarlara ilişkin sorunların açıkça tartışılması ile bulunacağı inancını taşıyarak, kitle haberleşmesinin özgürce yapılmasını temel bir ilke olarak kabul eder. Ancak, bu, çağdaş demokratik rejimlerde, basın ve haberleşme özgürlüğünün hiçbir sınır, hiçbir denetim kabul etmediği şeklinde de anlaşılmamalıdır.

Haberin Devamı

Örneğin, İngiliz Basın Özgürlüğü, esas itibarıyla, "devleti tehlikeye sokma, genel ahlaka aykırı davranma ve hukuki bir neden olmaksızın kişilerin zararına hareket etme" durumları ile sınırlandırılmıştır. Amerikan Yüksek Mahkemesi ise, Amerikan Anayasası, basın özgürlüğüne ilişkin herhangi bir sınırlama getirmediği halde, çeşitli kararlarında, bu özgürlüğün "halen var olan ve açık tehlike" durumunda kanunla sınırlandırılabileceğini ortaya koymuştur.
Şimdi isterseniz bulunduğumuz noktaya bakalım!

Haberin Devamı

Youtube ve blog servislerinin kanunlarımızdaki kötü düzenlemeler sonucu bu kadar çabuk ve pervasız kapatıldığını tüm bilişim hukuku uzmanları söylemiyor mu? Bağıra çağıra söylüyorlar hem de! TBMM'deki sa¬yın milletvekillerimiz bu çağrıları duymuyor mu? Gayet iyi duyduklarına eminim. Peki, neden bu 'kötü düzenlemeler' bir türlü değiştirilmiyor? Cevabı sizlere bırakıyorum.