The Irishman ile özlenen sinemaya dönüş
The Irishman, "şampiyonlar ligi" gibi kadrosuyla süper kahramanlardan bunalan, "bitsin artık bu furya" diyenlerin imdadına ilaç gibi yetişiyor. Martin Scorsese'nin yeni başyapıtı Robert de Niro, Al Pacino ve Joe Pesci gibi oyuncularla sinemanın eski güzel günlerini hatırlatıyor.
The Irishman yaşayan en büyük yönetmenlerden biri olarak kabul edilen hatta şahsi görüşüme göre en iyisi olan Martin Scorsese'nin uzun süredir beklenen filmiydi. 2006'da yayınlanan ve konusu Japonya'da geçen Silence filminden bu yana merakla beklenen The Irishman, neredeyse durma aşamasına geldikten sonra devreye Netflix'in girmesi ve yapımcılığı üstlenmesiyle sonunda tamamlanıp gösterime hazır hale geldi.
Martin Scorsese'nin 1990 yapımı Good Fellas (Sıkı Dostlar) filminden sonra Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci'yi yeniden bir araya getiren The Irishman, sinemasal anlatıma gönül vermişlere bir süredir hasret kaldıkları bir tadı hatırlattı.
Sinema endüstrisinde oldukça revaçta olan ve bu yüzden de auteur yönetmenlerin son dönemde sıklıkla eleştirdiği Marvel ve DC Comic filmlerinden sıkılanlar veya zaten hiç sevmeyenlerin imdadına The Irishman hızır gibi yetişti.
208 dakikalık film Robert De Niro üzerinden bir karakter inşa ederken izleyicileri artık unutmaya başladıkları sabıra davet ediyor. Elbette bunun mükafatı da muhteşem bir sinemasal anlatım. Günümüz şartlarında uzun sayılabilecek böylesi bir filmi Martin Scorsese dışında çekmeye kalkışacak yönetmen bulmak da pek kolay değil.
Amerika'da 1950-1960 yıllarında mafyayla iç içe girmiş sendikalar üzerinden ilerleyen Martin Scorsese anlatımı, Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci'nin eski filmlerine de yer yer göndermeler yapmakta. Robert De Niro ve Al Pacino'yu aynı karede görebilmek bir sinefil için en özel anlardan biri olsa gerek.
Sinema salonlarının yanı sıra yarından itibaren Netflix'te de izlenebilecek olan The Irishman'de Robert De Niro için uygulana gençleştirme makyajına hayran kalmamak imkansız.
