The Others 40 yıllık emek

40 yıllık emek

09.01.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

40 yıllık emek

40 yıllık emek

26 yıl boyunca müdürlük yapan ve mesleğini 40 yıldır ceza almadan, soruşturmaya uğramadan sürdüren Ali Yanık, "Başarımı öğretmenliği sevmeye bağlıyorum" diyor

Yedi çocuk babası olan Ali Yanık, "geçim" sırrını anlatırken, "Çok sade yaşadım. Gece hayatını bilmem. Birtakım şeylerden fedakarlık yaptım. Bir yandan da çocuklar yetişip destek oldu" diyor...

BUGÜN biraz nostaljiye takılalım, ya da düne bakalım. Hani, "Bugünü anlamak için dünü bilmeliyiz" derler ya, biz de öyle yapalım.
Gümüşhane Yatılı İlköğretmen Okulu'nun 1957'lerde ilk mezunlarından Ali Yanık Ağrı'nın Patnos ilçesi Dedeli nahiyesinde başöğretmenlik yaptıktan sonra 1959'da Sivas'ın Merkez Batı Kızılcakışla köyüne atanmıştı. Merkeze bağlı bir köy olduğuna göre yakındır, diye düşünüyordu. Sivas'a geldiğinde sordu; "Yakındır, 20 dakika çeker" dediler.
"Yirmi dakika yürüdüm, köye gittim" diye anlatıyor... Bugünün çiçeği burnunda emeklisi, 38 yıl öncesinin delikanlı öğretmenini anlatıyor:
"Gözüm okul arıyor. Köye öğretmen ya da bir devlet görevlisi gittiği zaman önce okulu arar. Okul binası hemen belli olur köyde.
Gözüm arıyor okulu, göremedi. Harman zamanı. Harman savuruyor köylü. Bir yıkık binanın yanından geçtim; savrulan harmanın sapları yıkık binayı iyice kaplamış. Gerçi büyükçe bir bina ama, üzeri yıkılmış, pencereleri yok, metruk (terkedilmiş) bir yer. Harman savuran köylüye yaklaştım, selam verdim. 'Köyünüze başöğretmen olarak verildim, dedim. Okulu göremedim, dedim. Burası, dedi; çenesiyle gösterdi. Benim yanından geçtiğim o yıkık yer.
Gidip binayı inceledim. Hava sıcak, herkes işinin başında; benimle pek ilgilenen, gel bir ayran iç diyen olmadı. Yürüdüm, tekrar Sivas'a geldim. Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gidip durumu arzettim. Başmuavin benim ortaokuldan hocam. 'Ali, dedi, sen okulu yapacaksın. Biz orada öğretmen tutamıyoruz, gönderdiğimiz öğretmenlerle köylü ilgilenmiyor, öğretmen kaçıyor."
Ali öğretmen okulu yapmak için gerekli maddi olanaklardan söz edince, Milli Eğitim Başmuavini yol gösterdi: Okulun çevresinde kavaklar var. Köylüleri topla, onları kestir, imece usulüyle okulu yaptır, gelip göreceğim.
Ali öğretmenin felsefesinde hayır demek yoktu ve hayatta dememişti. Başüstüne, deyip çıktı, köye gitti, muhtarı çağırdı, 'Bu işi beraber yapacağız' dedi. Ve bir buçuk aya varmadan okulu yaptılar, 5 sınıfta 33 öğrenciyle de öğretime başladılar."

Aradan yıllar geçti, Ali Yanık meslek yaşamında 40. yılına ulaştı ve geçenlerde sorunlar altında bunalan genç bir okul müdürü kendisine sordu. Neyi mi sordu? Ali Yanık anlatıyor:
"Geçen gün genç bir meslektaşım, bunca yıl nasıl sabrettin, amacın neydi, ne çıkarın vardı?" diye sordu. Ben çıkar filan beklemedim. Zaten öğretmenlik bir sevgi mesleğidir. Çünkü insan yetiştiriyorsunuz. Sevgi olmadan fedakarlık da olmaz, bu kadar feragat da olmaz. Ben o sevgiyi sonsuz biçimde duydum. Niye bugüne geldim, niye çalışıyorum, başka taraflara gidip para kazanamadım diye hiçbir zaman düşünmedim."
Yöneticilikte başarısını "sevgiye" bağlayan Ali Yanık'ın 26 yıl müdürlük yaptığı Mecidiye Okulu'nun hiçbir öğretmeni soruşturmaya uğramamıştı. Kendisi de dahil olmak üzere okulunda isteyen öğretmenler de sendikalıydı ve böylesine rekorların sahibi bir yöneticiydi.
Ali Yanık'ın 7 çocuğu var. Enstitü mezunu olan eşi de ilk çocuklarının doğumundan sonra çalışmayı bıraktığına göre, Ali öğretmen bu medar - ı maişet motorunu nasıl götürmüştü?
"Çok sade yaşadım", diye anlatıyor Ali Yanık. "Gece hayatı bilmem. Cebine para koyup git gece eğlen deseler, yapamam, çünkü o kültürüm yok. Belki birtakım şeylerde fedakarlık yaptım, kıstım. Bir yandan da çocuklar yetişti; hem okudular, hem destek olmaya başladılar."
Peki, meslek yaşamında hiç sıkıntılarla karşılaşmamış mıydı? Hiç düş kırıklığına uğramamış mıydı?
Kırk yıllık eğitim yiğidinin yanıtı çok açık ve kesin:
"Düş kırıklığına hiçbir zaman uğramadım. Hayatta hiçbir zaman, ben bunu beceremem, demedim. Köyde olsun, kentte olsun, eğitimin birçok problemi var. Fakat bu nasıl yapılır, niye zorlanıyorum, demedim. Çünkü öğretmenlik yaratıcı bir meslektir.
Bugün araç - gereç yokluğundan yer yer yakınılıyor. Ama bence öğretmenin yaratım gücüyle bunlar aşılabilir."
"Eğitime katkı payı"nın olmadığı dönemlerin "binbir mahrumiyeti" içinden sıkıntıları inancıyla ve sevgisiyle aşıp gelen Ali Yanık'ın öğretmenin yaratıcı gücüne verdiği örneklerden biri:
"Köyde her zaman yazı tahtasını boyayacak bir boyayı öğretmen bulamaz. Soba kurumundan boya yapıp tahtayı boyar. Karatahta sözü oradan gelir. Sivas'ın Merkez Kızılca köyünde bunları yaptım, ben."
Evet, Ali Yanık Sivas'ın Kızılca köyünde bunları zorlanmadan yapmıştı. Ama 1967'de müdür olarak geldiği ve 1996'da müdür olarak ayrıldığı Mecidiye İlköğretim Okulu'nda bir konuda zorlanmıştı. Anlatıyor:
"1970'li yıllarda İstanbul'da okulun elektrik, su, yakıt giderleri özel idareden karşılanırdı. Seksenli yıllardan itibaren özel idare yetişemez oldu, okulların üzerine bırakıldı, çok büyük yük olarak. Hayatta gördüğüm zorluklardan biri odur. Yakacağı kendiniz alıyorsunuz. Elektriğe suya zaten yetişemiyorsunuz. Bu arada eğitime katkı payı çıkarıldı. Velilerden belli bir para toplanmaya başladı; velilerle okul idareleri karşı karşıya getirilmiş oldu. "Ben zaten devlete vergi veriyorum, bu eğitime katkı payı da ne oluyor?" diye bir sürü tartışmalar, sürtüşmeler yaşandı.
Ben bu paranın alınmasına hiçbir zaman taraftar olmadım. Benim sorunum az oldu. Çünkü ben orada yıllarca kalmışım, bütün halkı tanıyorum. Dün benim öğrencim olanların çocukları da bugün bizim okulda öğrenciydi. Bu bakımdan okulun ihtiyaçlarını fazla zorlanmadan onlardan karşıladım."

REFET Angın, eğitimin bir çınarı. Tam 62 yıllık eğitimci. Bugün İstanbul Milli Eğitim müdürlüğü'nde, kapısında "Bakanlık Danışmanı" yazan odasında her gün görevi başında dimdik çalışıyor.
Siz söyleyin, 83 yışındaki Refet Hoca bir eğitim çınarı değil de nedir?
Refet Hoca'nın öğrencilerinden birkaç isim: Uğur mumcu, Aydın Güven Gürkan, Prof. Mürüvvet Bilen, Sümerbank eski Genel Müdürü Erkan Tapan, Güneri Cıvaoğlu, Menkul Kıymetler Borsası başkanı Osman Birsen vd.
1932'de ilkokul öğretmenliğinden başlayıp 1982'de lise öğretmeni olarak emekliye ayrılan ve 15 yıldır da MEB Danışmanlığını sürdüren Refet Angın ile söyleşimizden kulağa küpe olması gereken bazı bölümler sunmakla yetineceğiz.
* "Benim öğrencilik devremde öğretmen, o zamanki adıyla Muallime Hanım ya da Muallim Bey son derece değerliydi; kaymakamın yanıda... Valinin yanında... Paşanın yanında... Belediye Başkanının yanında o... Cumhuriyet balolarında öğretmen en başta.
Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışına... (bir türkücünün adını söylüyor) gidiyor, ben gidemiyorum. Cumhurbaşkanı Cumhuriyet Bayramı'nda, yılbaşında resepsiyonlar yapıyor, bütün sanatçıları davet ediyor, bizden öğretmen olarak çağrılan yok."
* "Öğretmenin çok değer kazandığı o devirde, önce imtihana giriyorsunuz, kazanırsanız sizinle mülakat yapılıyor, ondan sonra öğretmen okuluna girmek hakkınız oluyor. Öğretmen okuluna girdiğiniz andan mezun oluncaya kadar 6 yıl boyunca devamlı size işlenen öğretmenlik formasyonudur. Öğretmen Okulu'nu bitirince ilkokul öğretmeni oluyorsunuz. Dört yıl daha Yüksek Öğretmen Okulu'na giderseniz ortaokul, lise öğretmeni olabiliyorsunuz.
Gerek ilköğretmen okulu, gerek yüksek öğretmen okulu 1950'den sonra havasını kaybetti. Hele 1970'ten sonra bu okullar tamamen hüviyetini değiştirdi. 1980'den sonra bu okullar üniversiteye bağlanınca öğretmenlik özelliğini kaybetti: Bugün Çapa Anadolu Lisesi'ne gidin, hiçbir şekilde öğretmenlik formasyonu verilmiyor. Bunun için bugün öğretmen yok artık."
* "Bir sorun da emeklilik furyasıdır. Emekli olanlara birçok imkanlar tanındı. Bir yandan da özel dershanelere, özel okullara gitme imkanı arttı.
Bir "çift maaş" tutkusu var bugün. Emekli oluyor ikramiyemi alayım işleteyim, başka bir işte çalışıp çift maaaş alayım diye düşünüyor gençler, 40 yaşında emekli oluyorlar."
Ne diyorlar televizyonlarda?..
Yarın Kütahya'dayız, bizi izlemeye devam edin.

Öğretmenim küçük bir köyde,
Buram buram toprak kokan çevresi,
Küçük bir okul, öğrencilerim ve ben,
Öğretmenim küçük bir köyde.
*
Hayal gelir bana lüksler, konforlar
Hayal gelir o şahane dekorlar,
Mütevazı bir hayat, doğa ile ben
Öğretmenim küçük bir köyde.
*
Memleket davası benim isteğim,
İlham kaynağımda yalnız mesleğim,
Hayatım, emeğim, her şeyim ve ben,
Öğretmenim küçük bir köyde.
Ali YANIK
(Atatürk'ün 100. doğum yılı nedeniyle
1991'deki yarışmada derece alan şiir)

Yarın: Self servis eğitim