The Others "AB için yasa değil, kafayı değiştirelim"

"AB için yasa değil, kafayı değiştirelim"

26.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

"AB için yasa değil, kafayı değiştirelim"

AB için yasa değil, kafayı değiştirelim


SERHAT OĞUZ


       Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin bu yılki Basın Özgürlüğü Ödülü'nü, felsefe dünyasından Hacettepe Üniversitesi Felsefe Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi aldı. İnsan hakları konusundaki çalışmalarıyla ödüle layık görülen Kuçuradi'ye göre, ödülün en büyük anlamı, "felsefenin işe yaradığını kanıtlaması". Yaşamını felsefeye adayan, yüzlerce öğrenciye felsefe eğitimi veren Prof. Kuçuradi, 20 yıldır felsefeyi yaygınlaştırmak için çabaladı. 1974 yılında Türkiye Felsefe Kurumu'nun temelini attı. Birçok sorunun temelinde kavram karışıklığının yattığını belirten Kuçuradi ilk olarak, ödülünü aldığı Basın Özgürlüğü kavramına açıklık getirdi:
       "Basın özgürlüğü, yayınladıkları ne olursa olsun basına karışılmaması, sansür edilmemesi değil, bir kurum olarak amaçlarını gerçekleştirmek için yayın yaparken engellenmemesidir."
       Aynı kavram sorununun, Türkiye'nin AB sürecinde de yaşandığını belirten Kuçuradi'ye göre, yasa değişiklikleri yeterli değil:
       "Şüphesiz değişmesi gereken yasalar var. Ancak asıl sorun, yasalarımızda değil kafalarımızdadır; insan haklarıyla ilgili sorunlarımızı bir bütün ve birbiriyle bağlantılı olarak ele alamamamızdır. İnsan haklarını, sadece hakları ihlal edilmiş insanlar ve yakınlarının sorunları olmaktan çıkarmamız gerekiyor. İnsan hakları hepimizin görevidir."

       Felsefeye adanmış bir ömür
       Rum asıllı bir aileden gelen İoanna Kuçuradi, 4 Ekim 1936 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü bitiren Kuçuradi, yaşamını felsefeye adadı. 1979 yılında Türkiye Felsefe Kurumu Başkanlığı'nı üstlendi. Kuruluş tarihi olan 1969 yılından bu yana Hacettepe Üniversitesi Felsefe Anabilim Dalı Başkanlığı'nı yürütüyor. İnsan Hakları Eğitimi 10 Yılı Ulusal Komitesi Başkanı da olan Kuçuradi, 1996 yılında Almanya'da Goethe Madalyası'na ve Yunanistan'da Girit Üniversitesi Onursal Felsefe Doktorası'na layık görüldü. 1998 yılında Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu Başkanlığı'na seçildi. "Nietzche ve İnsan", "İnsan ve Değerleri", "Etik", "Sanata Felsefeyle Bakmak" "Çağın Olayları" adlarıyla yayınlanmış kitapları bulunuyor.

       * Ödülün bir felsefeciye verilmesinin önemi nedir?
       Felsefenin işe yaradığını gösteriyor. Bu ödül benim için şu açıdan önemli. Ben yaptığım işlerden hiçbir şey beklemiyorum; kendilerinin gerçekleşmesinden başka. Bunun görülmesi beni çok sevindiriyor.

       *Türkiye'de felsefeye ilgi var mı?
       Bir yandan insanlar felsefenin ne işe yaradığını bilmiyor; diğer yandan, felsefe bazen havalarda dolaşıyor. Yaşama hizmet edecek, karşılaştığımız problemi daha insanca ele alacak şekilde felsefe yapılmıyor. Bu sadece Türkiye'ye özgü değil, dünya genelinde böyle.

       * İnsan haklarıyla, felsefe arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
       Kavramlar konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Kavramları açıklığa kavuşturacak olan felsefedir. Felsefe eğitimi alanlar, başkalarının farkemediği detayları görürler. Bu insan hakları kavramı için de geçerlidir.

       * Felsefeden nasıl faydalanabiliriz?
       Kavramlardan faydalanabiliriz. Kavramlardan hukuk doğuyor. Bu kavram konusu Avrupa'da da açık değil. Örneğin, benim uluslararası belgelere çok itirazım var. Kendi içinde çelişkiler taşıyor. Eğer siz meseleye açık kavramlarla bakmazsanız, tartışma başka yöne gidiyor. Ama ben iddia ediyorum ki, bir bütün içinde insan hakları kavramları daha açık olursa, şu anda birçok problem, en azından başka türlü çözülür.
       Özgürlükleri belli şekilde ele almanız, ortaya çıkacak sonuçları da değiştirir. Din ve düşünce özgürlüğünü beraber anlarsanız gideceğiniz yer başkadır. Düşünce ve inanç kavramlarını ayırmazsanız gideceğiniz yer daha başkadır.

       * Siyasetçilerin felsefeye ilgileri nedir?
       Herhalde farkındalar. İçişleri Bakanımız, "birçok sorun felsefesizlikten kaynaklanıyor" diyor. Ben umutluyum, inatla umutluyum.

       *Avrupa Birliği ile ilgili tartışmalarda azınlık hakkı kavramı sık sık gündeme geliyor. Siz bu kavramı nasıl kullanıyorsunuz? Yoksa daha çok insan hakları kavramını mı tercih edersiniz?
       Azınlık haklarından söz edildiği zaman grup haklarından söz ediliyor. İnsan hakları ise birey haklarıdır. Azınlık kelimesini sevmiyorum. Ben resmi bir azınlığa ait olmama rağmen bu kavramı sevmiyorum. Bunun yerine tam yurttaş ve insan hakları kavramını kullanmayı tercih ediyorum.

       *Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu'na 1998 yılında başkan seçildiniz. 2003 yılında Dünya Kongresi Türkiye'de toplanacak. Bunun Türkiye için önemi nedir?
       En azından iki bin felsefeci Türkiye'ye gelecek. Bu bizim kültürel durumumuzu görmelerini sağlayacak. Başka faydaları da olur ama benim için önemli olan kültürel bakımdan nerede olduğumuzun geniş çapta gösterilmesidir.

       *Felsefe eğitimi alanlar, sadece felsefeyle ilgilenerek yaşamlarını sürdürme olanaklarına sahipler mi?
       Ben öğrencilerimi, basına, kitle iletişim araçlarına yönlendirdim. Çok da başarılılar.