The Others ADALETİN GÖLGESİNDE GAZETECİLİK YAPMAK

ADALETİN GÖLGESİNDE GAZETECİLİK YAPMAK

15.08.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ergenekon, Balyoz, Islak İmza, İnternet Andıcı, Şike gibi Türkiye’yi sarsan dava ve soruşturmaları takip eden yargı muhabirlerine yönelik davalar çığ gibi büyüyor. Milliyet muhabirleri Esra Alus hakkında 40, Musa Kesler hakkında 15 dava açıldı. Alus hakkında isetenen hapis cezalarının toplamı 100 yılı geçiyor!

ADALETİN GÖLGESİNDE GAZETECİLİK YAPMAK

Gazeteci haber olmaz,haber alır! Yayımladığı haber nedeniyle de genellikle başı derde girer.Ergenekon’la başlayan, Balyoz’la devam eden ‘darbeye teşebbüs’ suçlamaları, 2007’den bu yana süren davalar, ifadeler, iddianameler derken son olarak şike soruşturması ‘yargı muhabirleri’nin de başına hayli iş açtı. 2009 sonu itibariyle gazeteciler aleyhinde açılan soruşturma sayısı 4.139 olarak kayda geçmiş. Geçen iki yılda bu sayının 5-6 bine çıktığını söylemek iyimser bir tahmin olur. Gazetecilere yönelik davalar çığ gibi büyüyor.Yargı muhabirlerinin işi gün geçtikçe zorlaşıyor. ‘Gizliliği ihlal’ davaları ‘demoklesin kılıcı’ gibi üzerlerinde sallanıyor.

Muhabirlik zor iş
Milliyet’in yargı muhabirleri Esra Alus ve Musa Kesler de bu süreçte başı derde girenlerden. Esra Alus hakkında açılmış 40 dava var ve istenen hapis cezası toplamı 100 yılı aşıyor. Ertelenen iki cezası var ve yeni bir ceza daha alırsa hapisteki gazetecilere katılacak.
Halen 70’den fazla gazetecinin tutuklu olması,basın özgürlüğü açısından Türkiye’nin demokratik sicilini bozuyor.Gazetecinin mesleğini yaparken bu denli ağır baskı altında kalması adaleti gölgeliyor. Musa Kesler de 15 davadan yargılanmakta. İki arkadaşımız,yargı muhabiri olmanın dayanılmaz güçlüğünü Milliyet Okur Temsilcisine rapor ettiler. İşte dava konusu örnekler:

Haberin Devamı

Fotoğraf yayınladın diye dava açtılar, fotoğraf yoktu
Esra Alus anlatıyor:
“Yargı muhabiri olarak adliyenin aslında hiç yavaşlamayan gündemi nedeniyle yıllardır geceli gündüzlü çalışıyorum. Toplandığında 100 yılı geçen hapis cezası istemiyle yargılanmama neden olan süreç ise 2007 yılında start aldı. Banka davaları, El- Kaide’nin İstanbul saldırıları, 301. Davaları ve örgüt davaları gibi kapsamlı dosyalarla zaten uğraşıyorken 2007 yılından itibaren yargı muhabirleri Ergenekon soruşturmasıyla tanıştı. Ergenekon dalgaları, iddianameleri, hukuki tartışmaları sürerken “Balyoz” “Islak İmza” “İnternet Andıcı ” konuları önümüze geldi. Şimdi de tüm bu soruşturmaların yanında elimizde Şike soruşturması var. Adliyenin yoğun gündemiyle doğru orantılı olarak yargı muhabirlerine açılan soruşturmalarında paralellik gösteriyor.
Hakkımızda açılan soruşturmalar bir yana açılan davaların sayısı da hayli fazla. Bu davaların caydırıcılık amacını taşıdığını düşünüyorum çünkü mahkemenin, hüküm kurarken eğitim durumumuzu göz önüne alarak ayrıca cezada arttırım uygulanması da bunun bir delili olarak ortada. Türk Ceza Kanunu’nda “gizliliği ihlal” ve “adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlarının düzenlendiği 285 ve 288.nci maddeler kapsamında yargılanıyoruz. Soruşturma kapsamını bir yana bırakın mahkemenin kabul ettiği iddianameden yaptığımız haberler için bile aynı kapsamda yargılanıyoruz. İddianameler ise bu kadar da olmaz dedirten maddi hatalarla dolu.
Geçtiğimiz ay gittiğim bir davamda, yargılanmama konu olan haberde sanığın fotoğrafını yayınlayarak suçlu ilan ettiğim belirtilerek savunma yapmam istendi. Ancak haberde fotoğraf yoktu. Yani suç yok. Savcıların Ergenekon davası gibi davalara bakan gazeteciler konusunda nasıl bir önyargıya sahip olduğunun bence bu açık bir göstergesi.
Ergenekon sürecinin başından Ekim 2009’a kadar gazetecilere toplam 4.139 soruşturma açıldı, 2011’deyiz ve bu sayının ne olduğunu artık düşünmek bile istemiyorum. Çünkü şu ana kadar sadece benim hakkımda 40’dan fazla dava açıldı ve hapis cezasıyla sonuçlanmış üç davam var. Bu cezalar yasa gereği ertelendi. Ancak herhangi bir ceza daha aldığım takdirde bende cezaevine giren gazeteciler arasında yerimi almış olacağım.

Haberin Devamı

Bunları özensizce İddianameye koyanlar
Bu arada Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin yakın zamanda telefon dinlemeleriyle ilgili aldığı kararda dikkat çekici. Karara göre; iddianamede yer alan dava konusu dışındaki özel telefon konuşmalarının haber olarak yayımlanması hukuka uygun değil ve bu tür davalar tazminatla sonuçlanacak. Bu kararı basın özgürlüğünün kısıtlanması olarak değerlendirmiyorum. Evet hukuk hepimize lazım. Bu görüşmelerin haber yapılması kamu yararı taşıyorsa evet haber yapılır ve cezası da çekilir. Ancak bunları özensizce iddianameye koyan yetkililerin de sorumlu olduğunun unutulmaması gerektiği kanaatindeyim.

Haberin Devamı

ADALETİN GÖLGESİNDE GAZETECİLİK YAPMAK

Musa Kesler 15 ayrı davadan yargılanıyor.

‘Özel konuşmalar iddianamede’ dedim
Musa Kesler anlatıyor:
“ Hakkımda ‘Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek’ ve “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamalarıyla açılmış 15 dava var. İki davadan beraat ettim. Diğer davalarla ilgili yargılamalar devam ediyor. Bu süreçte yeni davalar da açılıyor tabii...
Hukuk teorisyenleri “Kötü kanun yoktur, kötü uygulayıcı vardır” der. Bir örnek vereyim. Ergenekon davası sanıklarından Yarbay Mustafa Dönmez’le ilgili bir haber yaptım. Bu haberde, Yarbay Dönmez’in suçla ilgili olmayan özel konuşmalarının dava dosyasına girdiğini ve bunun da hukukçular tarafından eleştirildiğini yazdım. Haberde ne telefon konuşmalarının içeriği ne de hukukçuların eleştirileri yer alıyordu. Sadece 80 kelimeden oluşan 4 cümlelik bir haber.
Bakırköy Basın Savcılığı bu haberle ilgili olarak hakkımda “Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek” ve “Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerini yayınlanmak” suçlamasıyla 4 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. İddianameyi okuduğumda çok şaşırdım. Çünkü soruşturmanın gizliliğini ihlal etmem söz konusu değildi; zira Yarbay Dönmez’le ilgili soruşturma bitmiş, dava açılmıştı. Haberde soruşturmayla ilgili değil dava dosyasıyla ilgiliydi. Ayrıca, haberim söz konusu kişinin “suçlu olarak damgalanmasını sağlayacak” hiçbir unsur yoktu. Aksine, Yarbay Dönmez’in mağdur olduğunu vurgulayan bir haberdi.
Bir basın savcısının 80 kelimelik haberi okuduktan sonra böylesi iki vahim hukuk hatasını nasıl yaptığına hale akıl erdiremiyorum. Hukuku bir kenara bırakıp sadece Türkçe bilgisini kullanarak bile bu habere baksanız, bu haberin kanunda belirtilen suç kapsamında olmadığını kolayca anlayabilirsiniz. Bu davadan beraat edeceğim fakat bu dava basın savcılarının nasıl çalıştığına çok acı bir örnektir. Böyle yüzlerce dava açılır ve gazeteciler aylar süren yargılamalardan sonra beraat eder. Hem gazetecilerin zamanı heba olur, hem mahkemelerin iş yükü artar hem de açılan davalar Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü siciline kara bir leke olarak geçer.

Haberin Devamı

CEZADAN YANA TAVIR ALIYORLAR
Bu durum kanun metinleri kadar kanun uygulayıcılarının durumunun da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Çok geniş takdir yetkisine sahip savcı ve hâkimler, birey özgürlüğünden yana değil cezalandırmaktan yana tavır alıyorlar. Böyle olunca netice de iyi olmuyor. Dolayısıyla, savcı ve hâkimlerin değerlendirmelerini değil; objektif ve somut kriterleri öne çıkaran düzenlemeler yapılmalı. Türkiye bu ayıplardan kurtarılarak, bizlerin de daha rahat, daha özgür hareket edebilmesi sağlanmalı.”