The Others AFfedersiniz

AFfedersiniz

25.12.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

AFfedersiniz

AFfedersiniz

AFfedersiniz

MELİH ARAT

Amerikan şirketlerinden bazıları hata yapanları cezalandırmayı bıraktı; daha ötesi hata yapmayanları işten çıkarıyorlar. Batı dünyası hatadan korkup risk almama yerine, hata pahasına risk alma ve hatalardan öğrenme kültürünü insanlara kazandırmaya çalışıyor.
Türkiye’de ise, hatalara ve suçlara yaklaşımımız oldukça eski moda. Klasik olarak 'Hata yapan cezalandırılmalıdır' diye bakıyoruz. Ortada bir hata varsa, ilk sorulan soru 'kim yaptı?' sorusudur. Beyaz Nokta Vakfı Başkanı Tınaz Titiz’e göre, bu verimsiz bir sorudur. Çünkü 'hata' yapanı işten çıkarmanız ya da cinayeti işleyen katili cezaevine koymanız, hatanın veya suçun tekrarlanmasını önlemez. Ortada bir hata varsa, bu hata 'neden oluştu?' diye sormak ve sorunun kökünü ortadan kaldırmak gerekir.

Affa evet/hayır körleşmesi
Türkiye’de sıcağı sıcağına yaşadığımız, son olarak Cumhurbaşkanımızın da seçeneksiz kalması sonucu onayladığı af konusundaki öncü ’’evet’’ ya da ’’hayır’’ tartışmaları da oldukça yersizdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli birkaç yetkiliden aldığımız bilgiye göre, cezasını tam olarak çekerek dışarı çıkan hükümlülerin yüzde 90 kadarı aynı suçu tekrar işliyor. Bu bilginin anlamı şudur: Bugün cezaevindeki hükümlüler affedilse de, affedilmeyip cezalarını zamanında tamamlayarak hapisten çıksalar da önemli bir kısmı yeniden suç işleyecektir. Bu sonuç açısından bakıldığında affetmekle affetmemek arasında fark yoktur. Daha da vahim olanı, Türkiye’de hükümlülerin hapisten çıktıktan sonra suç işleme oranının yüzde 100’e yakın olmasına ilişkin bilgi, Türkiye’deki ıslah edici hukuk sistemimizin hiçbir işe yaramadığını gösteriyor; anlaşılan o ki şimdiki sistemde kimse ıslah olmuyor.

Hataları düzeltme, önle!
Toplam Kalite Yönetimi’nin temel anlayışı, hataları düzeltmeyi değil, hataları önlemeyi öngörür. Bazıları önleyici kalite çalışmalarını pahalı olduğunu zannetse de, düzeltici kalite çalışmaları çok daha pahalıdır. Tüketiciye ulaşan hatalı ürün oranı yüksek olan bir şirket, garanti maliyetlerine, bakım servis teşkilatı maliyetlerine, bozulan ürünlerde değiştirilme ihtiyacı olan parçaların stok maliyetlerine, bozuk ürünler dolayısıyla yıpranan şirket imajını düzeltmek için yapılan reklam ve promosyon maliyetlerine katlanmak zorundadır ve bu maliyetlerin toplamı, bir ürünü doğru şekilde yapmak için girişilecek kalite çalışmalarının maliyetinden kat kat fazladır. Türkiye’de de suçları önlemek için yapılacakların maliyeti; suçluların yakalanması, muhakeme edilmesi, cezaevinde konaklatılması, yeme içmelerinin sağlanması, korunması maliyetlerinden düşüktür.
Temel sorun birilerini hatalarından ötürü affetmek ya da affetmemek değildir, hatta suçluları yakalamak ve onları adil şekilde muhakeme etmek de değildir; sorun 'suçların önlenmesi' sorunudur. ABD’de Houston’da, semt ahalisi ve Polis Şefi Lee Brown, Semt Sakinleri Odaklı Polislik Sistemiyle suç oluşumlarını düşürmüşlerdir. Polis suç olaylarıyla ilgilenmenin yanı sıra semt sakinleri suçun altında yatan problemlerin çözümünde işbirliği yapmıştır.
Örneğin, evsiz gençlerin hırsızlık yapmasını engellemenin yolu daha çok polis ya da daha iyi hapishaneler değil, bu çocukların iş bulabilecekleri meslek kazanmaları, zamanlarını harcayabilecekleri spor tesislerinin olması ve toplum tarafından da insan yerine konmasıdır.

AFfedersiniz
Thomas Edison’un 999 hatası
Thomas Edison’a 1000’inci deneyinde ampulü bulmasıyla ilgili şöyle bir soru yöneltmişler: '999 defa hata yapmanıza rağmen, bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?'
Edison şu anlama gelen bir cevap vermiş: 'Ampulün icadı, bin aşamalı bir süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama, bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle doluydu.'

Hataları olmasa, 3M belki de olmayacaktı!
Dünya buluşlar tarihini inceleyenler, sayısız buluşun kazayla hata sonucu bulunduğunu göreceklerdir. 3M şirketinin ofislerde kullandığımız Post - it’leri (kenarı yapışkanlı not kağıtları) örneğin, büyük bir hata sonucu ortaya çıkmıştır. 1900’lerin başında 3M şirketinin yöneticileri, Ar - Ge bölümüne dünyanın en güçlü yapışkanını geliştirme talimatını verir. Yapılan uzun çalışmalardan sonra Ar - Ge bölümü bir yapışkan geliştirir; ancak buldukları yapışkan dünyanın en güçlü değil, en zayıf yapıştırıcısıdır. Öyle ki, küçük bir bebek bile yapıştırılan nesneyi iki parmağıyla hafifçe çektiğinde nesne kolaylıkla gelmektedir. 3M şirketi, eğer Ar - Ge ekibini hatasından ötürü cezalandırsa ve bulduklarını çöpe atsaydı; bugün 3M’i tüm dünyaya tanıtan ve müthiş cirolar getiren en ünlü ürünleri Post - it not kağıdı olmayacaktı.

Bir hatayı iki defa yapma
Barlan Şirketler Grubu Koordinatörü Tanju Argun’a göre liderlik, bir öğrenen organizasyon yaratmak anlamını taşıyor. 'Öğrenmekse, deneylere ve hatalara açık olmak ve ders çıkarabilmek demek’’ diyen Tanju Argun ekliyor, 'sayısız defa farklı hata yapabilirsiniz; ama aynı hatayı iki kere yapmayın’’. Dünya yönetim literatürü, hata yapmayı ve hatalardan öğrenmeyi teşvik ediyor. Örneğin, İDEA Danışmanlık tarafından Türkçe’ye çevrilen Kaosun Eğişinde Rekabet isimli kitabın yazarlarına göre, doğru zannedilen bir hareket biçimine takılıp kalmaktansa, birkaç hareket yapıp ne olduğuna bakmak gerekli. İşe yarayan hareketler hangisiyse bu hareketler bir tutuma dönüştürülmeli. Kitap, kısa vadede verimlilikten (hep doğruyu yapma arayışından) vazgeçmek gerektiğini belirtiyor. Çünkü zaman zaman yanlış pazarlara girilecektir. Hatalar yapılacaktır. Geri adım atılacaktır. Bazen de doğru hareketler yapılacaktır. Bunlar bazen de rastlantılar sonucu ortaya çıkacaktır. Bir şirket, belirli bir zaman diliminde en kazançlı ya da en verimli şirket olmayabilir. Ancak girip çıkılan alanlardan birinde verimliliğin ötesinde, en etkili alan ya da hareket bulunacaktır. Yönetim otoritesi Tom Peters’in belirttiğine göre AT&T, 2000 yılı içinde satın aldığı 300 kadar yeni kurulmuş teknoloji şirketinin (start - up) sadece bir ya da ikisinin başarılı olmasını diğerlerinin de başarısız olmasını bekliyor.

Hataların kaynağı insan değil, sistem
Kalite hareketinin dünya çapındaki mimarlarından Edwards Deming, Krizden Çıkış isimli kitabında, yaptığı araştırmalara dayanarak hataların yüzde 85’inin insanlardan değil, sistemden kaynaklandığını belirtiyor. 1993 yılında yaptığı bir açıklamaya göre ise bu oran yüzde 85 değil, yüzde 95’e yakın. Bu yaklaşıma göre Türkiye’de suç varsa, bu insanların hatası olmaktan öteye toplumsal sistemin bir sonucu. Dengesiz gelir dağılımı, gelir düzeylerindeki uçurumlar, öğrenme süresinin düşüklüğü, bölgesel gelişimlerin dengesizliği, mesleksizlik ve daha birçok neden suçların oluşumuna zemin hazırlıyor.