The Others Ağca'ya ikinci af olmamalı

Ağca'ya ikinci af olmamalı

15.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ağca'ya ikinci af olmamalı

Ağcaya ikinci af olmamalı


İpekçi ailesinin Avukatı Turgut Kazan'a göre Ağca'ya zaten idam cezası 10 yıla indirilerek bir armağan verildi


       Abdi İpekçi cinayetinden hüküm giymiş Mehmet Ali Ağca Türkiye'ye iade edildi. İpekçi cinayetini ve Ağca'nın bundan sonraki durumunu, İpekçi ailesinin avukatı ve Abdi İpekçi cinayeti dosyasını yakından takip eden eski İstanbul Baro Başkanı avukat Turgut Kazan ile konuştuk.

       *Ağca'nın İtalya tarafından Türkiye'ye gönderilmesini değerlendirir misiniz? İtalyan Cumhurbaşkanı, mübebbet hapis cezasına çarptırılmış bir hükümlüyü, iyi halinden ve hafıza kaybına uğradığı için, öyle deniyor, affetmiştir. İade gerçekleşti. Ağca'nın cezası Özal'ın çıkardığı yasayla 10 yıl hapise çevrildiği yani idam hükmü ortadan kalktığı için iade mümkün oldu.
       İtalya'daki prosedürün kurallara uygun işlediğini sanıyorum. Ancak bir soru işareti İtalya açısından da söz konusu. Bunun İtalya'da tartışılacağı anlaşılıyor. Eğer bir terör suçlusu affedilecekse, öteki terör suçluları ne olacak? Çünkü İtalya'da tek terör suçlusu yok! Kızıl Tugaylar'dan tutun da değişik eğilimlerde şiddete başvurmuş failler, hükümlüler var.

       *Ağca'nın durumu bundan sonra ne olur?
       "Bundan sonra ne olur" sorusunu, "Bundan sonra ne olmalı" şeklinde anlamalıyız. Çünkü, "Bundan sonra ne olur"u kendi seyrine bırakırsanız, olacağı şudur: Birilerinin büyük bir "kahramanı" gelmiştir. Ağca'yı "Hoşgeldin, gözün aydın Türkiye. Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganlarıyla karşılayanlar olacaktır. Bunun için olaya, "ne olur" değil, "ne olmalı" diye bakmalıyız. Kamuoyu şunu düşünmeye başlamalı: İtalya'da bir suikast girişimi için bir hükümlü 19 yıl yattı. Oysa Türkiye'de örneğin bir başka suikast girişimi hükümlüsü, Kartal Demirağ bu kadar yattı mı?
       Bir siyasal nitelikli suikast girişimi İtalya'da 19 yıl infazı gerektiriyorsa, tasarlanarak işlenmiş İpekçi gibi bir cinayet suçlusu Türkiye'de bakalım ne kadar yatacak? Gözümüz bu davanın üzerinde olmalıdır.

       *Adalet Bakanı'nın açıklamaları için ne diyorsunuz?
       Ağca, ben inanıyorum ki, gündemde tartışılan af yasasının bir yerine sokulacaktır. Gerçi Sayın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, "Parlamentodan geçen yasa metninde, tasarlayarak adam öldürenler af dışı tutulmuştur" açıklamasını yaptı. Bu doğru, ama bu yasa metni cumhurbaşkanı tarafından geri çevrildi. Şimdi artık hangi metnin geçeceğini bilmiyoruz.
       Kaldı ki, tasarlayarak adam öldürme af dışı tutulmuş olsa da, o metnin 11'nci maddesinin 2'nci fıkrasında, tasarlayarak 7 kişiyi öldürenlere, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en insanlık dışı, vahşi ve kanlı cinayetini işleyenlerin lehine bir imkan da yaratılmıştı. Sadece birileri, evet birileri için bu imkan yaratılmıştı. Ağca da bu birilerine benzeyen biridir.
       Bu nedenle kamuoyunun gözü Ağca'nın üzerinde olmazsa, çıkacak bir af yasasından yararlandırılabilir. Özal'la verilen bu armağanın, yani 10 yıla indirilen bu yasal düzenlemenin ötesine geçilmesine engel olunmalıdır. Bu ceza mutlaka ve gerçekten, cezaevinde imparatorluk kurularak değil, İtalya'da nasıl çektirildi ise öyle çektirilmelidir.
       Bunu neden söylüyorum. Ceza zaten çektirilir. Çok umudum yok ama İtalya'daki gibi cezasını çekerse konuşması, hatta delilleriyle birlikte konuşması belki sağlanabilir. Demokrasimiz ve hukuk devletimiz için, çözülmesi gereken bu cinayetin perde arkası belki aralanır.
       Yoksa hepimiz biliyoruz, bazı kirli eller Abdi İpekçi cinayetinin çözülmesini istemiyorlar ve cinayet gününden beri de bunu engellemeye çalıştılar.
       Biz, hazır Ağca Türkiye'ye getirilmişken, "acaba olayı çözebilecek imkanlar doğar mı" umuduyla, cezanın doğru bir biçimde infaz edilmesini istiyoruz.

       *Bu cinayetin aydınlanması neden istenmiyor? Cinayetin arkasında kimler var?
       İpekçi cinayetini, Ağca'nın ve yanındaki Malatya'dan gelmiş birkaç delikanlının, ne ideolojik ne de kişisel bir nedenle karar verip işlemesi mümkün değil. Bu ekip, bu işe sürüldü. Tabii ki birileri bazı hesaplar yaptılar. Bu hesabın ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz.
       Ağca, duruşmalar sırasında, konuşma tehdidini yaptığı oturumdan sonra davaya çıkarılmadı ve bu arada da kaçırıldı. Ağca, duruşmada, "konuşurum ha!" dedi. Aslında "konuşurum" dediği oturumdan önce, hastaneye sevk sırasında bir kaçma girişimi tesadüfen önlenmişti.
       Kaçırma olayı önemlidir: Kaçıranlar, evden eve taşıyanlar, cebine para ve pasaport koyanlar, sınıra götürenler yani müthiş bir ekip onu korudu, destek verdi. Onu koruyan ekibin Susurluk'ta ortaya çıkan ekiplerle, isim isim bağı var. Buradan anlaşılıyor ki, cinayete karar veren merkez, konuşmasın diye Ağca'yı önce iran'a kaçırdı, sonra da Bulgaristan'a geçirdi.
       Ağca davasının çeşitli soruşturma aşamalarında delillerin ortaya çıkmaması için her şey yapıldı. O kadar yapıldı ki, Türkiye'nin en önemli birimleri, aileyi arayarak, hem teselli niteliğinde konuşmalar yapıp, hem iz üzerinde olduklarını belirtip, ama bu arada da aile acaba bir şey duymuş mu, bunu da öğrenmeye çalışarak, bir ilişki sürdürdüler. Sonradan böyle bir ilişkiyi sürdürenlerin, devletin en önemli birimlerinde olanların, hangi ilişkiler içinde olduğu ortaya çıktı.

       *Yeni delillerin bulunması halinde dava yeniden açılabilir mi?
       Bazı insanlar için açılabilir. Örneğin Oral Çelik, yalçın Özbey için davaya dönüştürme imkanı vardır. Başkaları için yoktur. Birçoğu için zamanışımı dolmuştur.

       *Ağca için yeniden dava açılabilir mi?
       Sayın Hikmet Sami Türk, basın toplantısında bunu niye tartışıyor, anlamıyorum. Ağca, "Ben bunu işlemedim" mi diyecek, bu da yeni delil olacak ve yeniden yargılanacak? Lehine yeni delil bulunursa bu düşünülebilir, iadeyi muhakeme söz konusu olur, ancak şimdi böyle bir tartışma yok. İdamdan öte bir ceza mı var ki, aleyhine yeni delil çıkarsa yeniden yargılansın. Ağca'nın yeniden yargılanması düşünülemez. Hüküm değişmez.

Cinayetin açığa çıkması engellendi

       *Abdi İpekçi cinayetiyle ilgili Yalçın Özbey'in, Almanya'da yakalandıktan sonra, Türk istihbarat birimleri tarafından ifadesi alındı. Bu ifadelerden ne çıktı?
       İpekçi cinayetinin açığa çıkmasının engellenmesinin en somut örneğini Yalçın Özbey olayında yaşadık. "Abdi İpekçi cinayetini kim gizliyor" sorusu bu olayın içinde yatıyor. Yalçın Özbey, bu cinayetin en önemli faillerinden biriydi. Nasıl kaçtı, kaçırıldı, bunu bir tarafa bırakalım. Bu işin içinde olan herkes aynı zamanda uyuşturucu imparatorluğuna da soyunmuştu. Yalçın Özbey de, Oral Çelik gibi uyuşturucu trafiğinin içindeydi. Almanya'da cezaevine düştü. Cezaevindeyken Özbey, Türk yetkililerine her şeyi anlatmak istediğini söylemiş. Dışişleri görevlileri durumu Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bildirmişler. O zaman ki Emniyet Genel Müdürü, en anlı şanlı, her şeyin içindeki birisiydi. Tabii ki bu olay Türk kamuoyundan ve bizden gizlendi.

       *O dönem Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar'ı mı kastediyorsunuz?
       Evet. Bu Emniyet Genel Müdürü, bu durumu, Yalçın Özbey'ın dosyasını elinde tutan savcıya bildirecek yerde, kendisi MİT'le birlikte ifade aldırıyor. Halbuki bu ifadeyi savcının alması gerekiyordu. Bunun için Abdi İpekçi cinayetine vakıf bir görevli gönderilmeliydi. Zaten, Almanya'dan dışişleri görevlilerinin gönderdiği yazıda da "cinayete vakıf" birisi isteniyor. Ankara'dan Tuğ imzalı Dışişleri Bakanlığı'na görevli gönderildiği yolundaki yazıda da "Abdi İpekçi cinayetine vakıf bir görevli gönderilmiştir" deniyor.
       1995 yılının şubat ayında Yalçın Özbey'ın dört tam gün ifadesi alınıyor. bundan kimsenin haberi yok. İfadeler buraya gönderilmiş yine kimsenin haberi yok.
       Sonra Yalçın Özbey tahliye olunca, tesadüfen bir gazetedeki küçük bir haberden Türk yetkilileri ile görüştüğünü anladık. Bunun üzerine İfadelerini istedik, "İçinde önemli hiçbir şey yoktu, imha ettik" diye cevap aldık. Peki, ifadeyi alan görevliyi dinliyoruz, o diyor ki, "Ben toplantıya katılmadım. toplantıya MİT'çiler katıldı."
       MİT'çileri dinliyorsunuz, o da ne, iki tane köylü karşımıza çıktı. "Biz Abdi İpekçi filan hatırlamıyoruz. Biz zaten Yalçın Özbey'in Abdi İpekçi cinayetinden arandığını da bilmiyorduk" dediler. Emniyetin, Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği resmi yazıda, "Abdi İpekçi olayının her türlü bilgisine vakıf görevli gönderiyoruz" diyorlar, adamları dinlemeye kalkıyorsunuz, iki tane köylü çıkıyor karşınıza.
       Bütün bunlar gösteriyor ki, birileri bu cinayetin çözülmesini, tetiği çektiren ellerin bilinmesini istemiyor. Gazeteciler Cemiyeti, 9. Cumhurbaşkanı'ndan cinayetlerin aydınlatılması için Devlet Denetleme Kurulu'nun çalıştırılmasını istedi. Şimdiki cumhurbaşkanından da bunu istiyoruz.

       *9. Cumhurbaşkanımızın tavrı ne oldu?
       Nail Güreli'ye, "Bu yargıya intikal etmiş bir iştir. Devlet Denetleme Kurulu'nun görev alanına girmez" anlayışını ifade etti yani çalıştırmadı. Oysa biz, birilerinin bu işin delillerini yargıya intikal ettirmediğini söylüyoruz. Biz, "Soruşturmayı tıkayan eller var, bunlar ortaya çıkarılsın" diyoruz. Yargı, bu koşullarda ne yapabilir ki!
       Ayrıca ben, Yalçın Özbey'in ifadesinin imha edildiğine asla inanmıyorum. Hem MİT, hem İçişleri Bakanlığı arşivlerinin bir yerlerinde bu ifadelerin durduğu kanaatindeyim. Daha temiz bir el Türkiye'nin yönetimine damgasını vurduğu zaman, o ifadeyi de oralarda bulacaktır.

Yargıya delil getirilmiyor

       *Oral Çelik'in İpekçi cinayetiyle bağlantısı nedir?
       Devletin istihbarat birimi onun rolünün ne olduğunu mahkemeye bildirdi. Ama raporun altında, "bu belge delil olamaz" diye bir not var. Doğrudur, diyelim ki delil olamaz, ama bu onun üzerine gitmemenizi açıklamaz ki! İstihbarat birimi hem söz konusu kişinin bu işteki rolünü biliyor, hem de Yalçın Özbey'in ifadesini de büyük bir cüretle "imha ettik" diyebiliyor ve yargıya hiçbir delil getirmiyor. Bunun da bana göre baş sorumlusu Mehmet Ağar'dır. Ama hiçbir soruşturma Mehmet Ağar için işlemiyor.

       *1980 öncesine dönersek, İpekçi neden hedef alınmıştı?
       Ancak tahminlerde bulunabilirim. Bir koalisyon çağrısı yapması halinde, iki büyük partinin buna uymak zorunda kalacağı etkinlikte bir isimdi. Bu olursa birilerinin Türkiye için yaptığı planlar bozulabilirdi. Kargaşa yaratmak isteniyordu. Askeri bir müdahale için ortamı hazırlamak istiyorlardı. Bunun için önemli yankılar yapacak cinayetleri işlemek gerekiyordu. Yoksa Malatyalı bir gencin nereden aklına gelecek İpekçi'yi öldürmek!