The Others Anı dolu Anadolu

Anı dolu Anadolu

06.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Anı dolu Anadolu

Anı dolu Anadolu

6 Haziran Pazar günü (bugün) Kanal D'de yeni bir program başlıyor. "İyi, Kötü, Çirkin" adındaki bu program gizemli, şaşırtıcı, bilmediğimiz binlerce güzelliği içinde barındıran, toprağına ihanet edene acımasız, sadık kalana ise son derece cömert davranan Anadolu'yu konu ediyor. Nihat Sırdar (24) ve Güçlü Mete (27) adındaki iki gencin hazırlayıp sundukları program hem iyisiyle hem de görmek istemeyip sırtımızı çevirdiğimiz çirkin görüntüleriyle ülkemizi tanıtıyor.
Altı yıldır radyoculuk yapan bu iki genç matrak ve yakışıklı çocuklar olduklarından, bugüne kadar televizyon için pek çok teklif almışlar. Radyoda mizah ağırlıklı projelerde yer aldıkları için özellikle yarışma programlarını sunmaları önerilmiş. Ama onların idealinde Anadolu'yu tanıtmak amaçlı bir program yapmak her zaman varmış.
'İyi, Kötü, Çirkin'in projesini beraber kuran Sırdar ve Mete, sponsor için gidip Ford Otosan'ın kapısını çalmışlar. "Neden?" diyorum, anlatıyorlar: "Bizim akşam programımızın sponsoru Ford'un bir bayisi olan Motör Ticaret'ti. Oradaki insanlarla ilişkimiz çok iyiydi. Onların vasıtasıyla Ford Otosan'a gittik ve projeden bahsettik. Anadolu'nun dağı taşı Ford'dur. Orada Ford Transit'ten başka minübüs, Ford Kargo'dan başka kamyon göremezsiniz. Ayrıca yedek parçası da ucuzdur ve her yerde bulunur. Kars'ta Ermenistan sınırında bir köye gittik. Köy bakkalında Ford minübüs farı vardı. Tüm bu izlenimlerimizi yetkililere anlattık. Onlara bu kadar fazla benimsendikleri Anadolu için bir şeyler yapma önerisini getirdik. Büyük bir memnuniyetle kabul ettiler."
Anlaşmayı yaptıktan sonra Ford'dan bir Explorer 4x4 jeep ve Ford Transit özel yapım minibüs alan Sırdar ve Mete, bu iki özel arazi aracıyla başlamışlar Anadolu'da dağa, taşa tırmanmaya. İlk durakları Siirt olmuş.
"Muhteşem bir doğası vardı ama köyde ne öğretmen ne de içecek su bulunuyordu," diyorlar. Ancak oradaki insanların misafirperverliğini anlatmakla bitiremiyorlar. Özellikle de kıl çadırlarda yaşayan 'Göçerler' adında bir topluluğun kendileri için yaptıklarını... Elektriği olmayan, suyu dereden alan bu insanlar bile onları görür görmez ellerindeki tek malzeme olan un ve peynirle hemen bir lavaş yapmış ve çay ikram etmişler. "Hayatımızda içtiğimiz en güzel çaydı," diyorlar.
Tabii arada sırada köy zenginleri tarafından ağırlandıkları olmuş. Onlar hemen bir kuzu kesip çeviriyorlarmış. "Eğer ikramları kabul etmezsek çok bozuluyorlar," diyen Sırdar ve Mete'nin bu yüzden günde 40 bardak çay içtiği bile olmuş.
Programı yaparken her gittikleri yerde arkalarında bir şeyler bırakmak için Safran Boya'nın katkılarıyla, her köyde kendi seçtikleri ve izin aldıkları kötü durumdaki bir okulu boyuyorlar. Safran Boya'nın iki kişilik ekibi Hacı ve Kemal Usta'yla birlikte tulumları giyip boya yapan Sırdar ve Mete yaptıkları işten büyük zevk alıyorlar.
"Genç olmanızın ne gibi avantajları var?" diyorum. "İyisiyle kötüsüyle her şeyi çok net olarak ortaya koyabiliyoruz, dinamiğiz," yanıtını veriyorlar. Her ikisi de Nuray Yılmaz ve Barış Manço'nun yaptığı Anadolu programlarıyla büyümüş bir kuşak. Oraları ilk kez onlarla gezmişler. Bir ara programda Barış Manço'nun "Dere Tepe Türkiye"de yaptığı gibi gidilen her yerin tabelasına iki yapıştırmayı düşünmüşler sonra sömürüyle suçlanırlar diye vazgeçmişler. İyi ki de yapmamışlar. Çünkü benim çocukluğumun en vahim sorusuydu o: "Anneee kameraman ve diğer ekip nerede, neden Barış Abi yalnızca 1 yapıştırıyor?"

Kimler?
6 yıldır Best FM'de radyoculuk yapan Nihat Sırdar ve Güçlü Mete, radyocu olduklarını söyleyince, insanların "Yani DJ mi?" diye sorduklarını, bu soruda da başka bir sorunun gizli olduğunu söylüyorlar: "Yani yavşak mısınız?" Nihat Sırdar her sabah "Nihat'la Curcuna" ve her öğleden sonra "Nihat'la Sivrisinek" programlarını yapıyor. Güçlü Mete ise "Bungo Show", ve "Sarı Tramvay" adlı programları sunuyor.

Nihat anlatıyor
Erzurum'da çok büyük, inanılmaz modern bir Ford Plaza var. İçeride acayip teknik aletler var ve insanların hepsi çok güzel giyiniyorlar. Hemen yanında sanayi mahallesi var. Orada da 7 - 8 yaşında çocuklar çıraklık yapıyorlar. Bir gün onlardan birini yakaladım. "Senin ismin ne?" diye sordum. "Arka Damperci Muhammed," dedi. "O ne demek yahu?" dedim. "Arka damper tamir ediyorum abi, senin de damperini tamir edeyim mi?" dedi. Fırlamaydı ama daha sekiz yaşındaydı ve ayda 2 milyon kazanıyordu. Rize'ye gidip denize girmek istiyordu.