The Others 'Ankara kimliğine kavuşacak'

'Ankara kimliğine kavuşacak'

14.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Ankara kimliğine kavuşacak'

Ankara kimliğine kavuşacak


"Yarışta kimin önde olduğunu tayin etmede alınacak kıstas parti değil aday olmalı. Yerel seçimlerin özelliği var. Seçmen partiden çok kişiye, projeye, hizmete, tasarıma bakarak oy veriyor yerel seçimde..."

Nilgün CERRAHOĞLU


MURAT Karayalçın, her zamanki gibi, iddialı. Modern bir başkent için çok önemli olan bir şey; "vitrin" istiyor her şeyden önce. Batılı bir ışık ve aydınlatma sistemi, kent girişlerine kapılar, "anı odaklarının korunması" gibi projeler bunlar. Ankaralıları, Ankaralı olmaktan gurur duyacakları bir kente kavuşturmak; kentleriyle özdeşleştirmek, "hemşerileştirmeyi" amaçlıyor bununla.
"Kentte katılımcı, demokratik yönetim", koyduğu bir başka hedef. Bu konuyu da Ankara hakemliği, Ankara yasası, proje demokrasisi gibi her biri ayrı yazı konusu olabilecek bir çerçeve içinde değerlendiriyor.
Ulaşım, organize et sanayi, çöp - katı atık projesi gibi klasik altyapı projelerinin yanısıra; Ankara'yı bir hoşgörü ve barış kentine dönüştürmek ve kimliğine kavuşturmak, önemsediği bir başka hedef. Tüm bunları "Ankara'yı metropolleştirecek" bir bütün içinde görüyor ve değerlendiriyor. Olaya geçit, kavşak, havuz, fiskiye perspektifinden bakmıyor.
"Kentlerde artık başkanlık sistemi var. Büyük kentler başkanlık sistemi ile yönetiliyor" derken, kastettiği işte tam da bu, belediye başkanının kent bütününe ve ruhuna attığı imza oluyor.
Ama 18 Nisan seçimlerinin zor ve çetrefil bir yarış olduğunun o da farkında. Aşağıda önünde uzanan bu çok engelli koşu üzerindeki görüşlerini bulacaksınız.

- FP ile Karayalçın dönemi arasında ne fark olacak?
- FP dönemi ile Karayalçın değil sosyal demokrat dönem farkı olacak. Kimliğine kavuşacak Ankara.
- Cumhuriyetçi kimliğine mi?
- Sade o değil. Ankara'nın bir geçmişi var. Koca Roma İmparatorluğu'nda İmparator Augustus adına dikilen 3 anıttan biri Ankara'da. MS 50 - 60'larda yapılmış. Hacı Bayram, Ankaralı. 1420'de camiini inşaa ettirirken; Augustus tapınağını yıkmıyor, duvarını cami duvarı olarak kullanıyor. Ankara'nın tabii cumhuriyetçi kimliği de var. Atatürk'ün damgasını taşıyor. 42 yaşında savaşı kazanıyor Atatürk, dile kolay... Ve Ankara'yı, Boğaz'daki sultan saraylarına tercih ediyor. Bozkıra, o yıllardaki bir İsviçreli gazetecinin deyimiyle "irice bir Asya köyü"nde yaşamaya geliyor...
- Sizin farkınız ne olacak?
- FP döneminden farklı olarak barış, huzur, hoşgörü ve kardeşlik olacak Ankara'da. TV kanallarında belediye başkanlarının asfalt kavgası ya da konser kavgası yaptığına tanık olmayacak Ankaralılar. Para verdin, vermedin tartışması yaşamayacaklar. Belediye başkanlığı üyeleri dövülmeyecek. Arabalarına binerken aniden arkalarından saldırıya uğramayacaklar...

Aşure ambleme "hayır"

- Şimdi bir amblem tartışması yaşanıyor. FP amblemi değiştirmiş. Ambelm sağ - sol uzlaşması bazında seçilemez mi? Yıllarca bu böyle mi gidecek? Yani merkez sol Hitit güneşini alacak; onlar camiyi dayatacak...
- Mesele 30 yıldır Ankara'nın simgesi olan bir amblemi kullanmaya devam etmektir. Bu Karayalçın'ın getirdiği bir amblem değildi ki... Karayalçın'ın amblemi olsa, değiştirilmesini anlarım: O getiriyor da, ben niye getirmeyeyim diye düşünebilirsiniz. Ama 30 yıldır kesintisiz kullanılan bir amblem var...
- O amblem seçilirken kimse bize danışmadı şeklinde düşünüyor olmalılar...
Altunsoy, ANAP'ın belediye başkanı idi. Bu Altunsoy'u rahatsız etmedi de, bunları mı ediyor? Ya da niye rahatsız ediyor? Bunun kullanılmaması söz konusu ise Turizm Bakanlığı niye kullanıyor? Gelen argümanlara bakın: Amblemin içinde Ankara Kalesi, Hacıbayram, Anıtkabir olsun... Aşure bir amblem. Amblem basit olmalı. Türk - İslam eserlerinden bahsediyorlar. Ama aynı zamanda Ankara Kalesi de olsun diyorlar. Kale Türk - İslam eseri mi? Ankara tarihini bilmiyorlar. Hititler 600 yıl da bu topraklarda yaşamış; bir imparatorluk kurmuş. Anadolu'daki ilk siyasi birliği simgeliyor.
- Bu FP için çok soyut. Onlar somut, birebir, ideolojileriyle derhal özdeşleşecek bir simge arıyor...
- O arayışta olduklarını ben de görüyorum ve doğru bulmuyorum.
- 2000 yılında hala amblemini tartışan bir Avrupa başkenti var mı?
Amblem kullanan da yok. Maskot olarak hayvan kullanıyorlar. Mesele Pekin'in pandası, Berlin'in ayısı, bilmem nerenin kartalı var. Kampanyamda ben de Ankara keçisini kullanıyorum. ANKİ taktık adını. Şirin bir sembol olarak, kampanya projelerine işaret ediyor... Amblem tartışması yeni çıktı. Bunlar çıkarttı. Amblemi değiştirdiler ve tartışmayı gündeme getirdiler. Zaten hep böyle yapay bir tartışma açıyorlar.

Aydınlığa özlem

- İstanbul'da Taksim camii gibi...
- Evet, evet. Sembollerle tartışmayı başlatıyorlar; sonra dönüp: "Yahu niye sorunları değil, bunları tartışıyoruz. Niye hoşgörüsüzsünüz?" diyorlar. Allah Allah! Yani hem bunu yapıyorsun, hem bunu söylüyorsun. Bu nedenle ben bir Ankara yasası hazırlamak istiyorum. Belediye Meclisi'nden geçirdikten sonra, hükümete sunacağız - ki başka ülkelerde olduğu gibi konu bir daha tartışmaya açılmasın.
- Ankara yasası başka neleri içerecek?
- Ankara belediyesine yeni yetkilerin verilmesini gerekli görüyorum. Kentteki anı odaklarının korunması gerekiyor. Hemşeriliğin gelişmesi ancak böyle olur. Dedemin gittiği Özen Pastanesi yok. Gençliğimin Piknik lokantası yok. Hepsini yitirdik. Böyle hemşerileşemeyiz. Belediyenin elinde yetki olsaydı, korurdu oraları. Trafik Ankara'ya bağlanmalı. Kentin ne kadar aydınlatılacağına mutlaka Ankara belediyesi karar vermeli.
- Gece uçaktan baktığınızda karartma var hissine kapılıyorsunuz. Moskova ve Kahire, Ankara, İstanbul'dan daha iyi ışıklandırılmış...
- Sormayın. Benim de içim kararıyor. Kent aydınlatılması tüm Türkiye'de çok zayıf çünkü 3 aylığına, 5 aylığına görev yapan memurun elinde. Ankara yasası mutlaka bize bu yetkileri vermeli...

Bireysel yarış

- Bir yanda Gökçek var; bir yanda da siz ve Taşdelen. Solu bölmemek adına "kim gerideyse o adaylıktan çekilsin!" dediniz. Neden?
- Geçen seçimlere baktığımızda, pratikte bunun önem taşıdığını görüyoruz. O seçim 1200 oyla yitirildi. Bunun tekrar yaşanmaması gerekiyor. Seçmenler arasında yaygın bir kaygı bu.
- Kim geride kim ilerideyi, kim, nasıl tayin edecek? Anket yok...
- Bunu projelendirerek dile getirmedim. İki aday anlaşacakları bir kamuoyu kuruluşuna bir anket verebilir. Noter önünde falan gibi... Ben genel bir düşünceyi yansıttım ve çağrıda bulundum.
- Taşdelen tabii hemen: "CHP geride o gitsin" dedi...
- SHP birinci partiyken DSP seçimlere katılmamış mıydı? O dönemde kullanılmayan bir argüman, bu dönemde de kullanılamaz.
- Bu "geride kalan çekilsin!" önerisiyle çelişki olmuyor mu?
- Hayır olmuyor. Çünkü bu önde olanın nasıl belirleneceği ile ilgili. Önde olan - ya parti olarak görülebilir ya kişi... Hangisini kullanacaksınız?
- Hangisi kullanılmalı?
- Bireysel olmalı. Yerel yönetim seçimlerinin bir özelliği var. Seçmenler yerel yönetim seçimlerinde Türkiye'de daima daha çok kişiye, projeye, hizmete, tasarıma bakarak oy verir. '50'ler, '60'lardan beni böyle bu. Bu seçimde ayrıca her zamankinden büyük bir bloklaşma söz konusu. Ankara özelinde bugünkü yönetim ve bugünkü yönetime karşı olanlar bloklaşması... Yalnız sol seçmen değil, laik demokrat seçmen de bu değerlendirmeyi yapıyor...
- ANAP ve DYP'nin laik oylarından da size bir kayma olabilir mi?
- Evet tabii.

Kente "başkan rejimi"

- Geçmiş söyleşilerinizden birinde "Mümkün olsa başbakan olmak isterim" diyorsunuz. Hedef mi küçültünüz?
- Siyasetçinin gönlünden geçirdiği ile toplumun siyasetçi için gönlünden geçirdiği aynı olmuyor. Niyetim ('94'te) bir dönem daha belediye başkanlığı yapmaktı. İnönü genel başkanlıktan çekilince, SHP Genel Başkanlığı'na gelmem için bir talep belirdi. '94 yerel seçimlerinde de sosyal demokratların bölünmüşlüğü yüzünden büyük kentler kaybedilince bu kez birleşme gündeme geldi. Bu da güçlü bir toplumsal talepti ve ilk kez görülen bir örnekle herşeyi bıraktım. Hükümetten, partiden çıkıp gittim. Şimdi talep, belediye başkanlığım yönünde. Gereğini yerine getiriyorum. Kimileri bunu bir tenzili rütbe, iddiaların yitirilmesi olarak görüyor. Belediye başkanlığını icraat açısından çok operasyonel. Türkiye parlamenter demokrasi ile, kentleri de başkanlık rejimi ile yönetiliyor. Kentlerinde başkanlık rejimi var.
- Yani merkezi yönetimde yapılamayan, yerel yönetimde yapılabiliyor...
- Daha başarılı ve hızlı biçimde yapılabiliyor. İnsanların merkezi yönetimden beklediği projeler çekiciliğini yitirdi üstelik. Eskiden baraj, köprü yapıldığında önemsenirdi. Merkezin elinde artık - hızlı tren dışında - yapabileceği çok proje yok. Herşey yapıldı çünkü. İlgi yerele kaydı.
- Başkent belediye başkanlığının ağırlığı başka. İşte Chirac! Paris Belediye Başkanlığı ardından başbakan, cumhurbaşkanı oldu.
- Ben iddialarımı bir makama talip olarak değil, projelerimi yaşama geçirmek şeklinde ortaya koymak isterim. Benim ki siyasi bir düşüncenin yaşama geçirilmesi iddiası. Olanak olursa tabii başbakan olmak isterim. Ama iddialarımı yaşama geçirebilmek için kullanabileceğim yetkileri en çok nerede şekillendirebilecek ve sergileyebileceksem, orada kullanmak isterim. Benim projelerim var. Önemli olan o projelerin yaşama geçirilmesi. Başbakan olarak olanaklı olursa, başbakan olarak yaşama geçirilmesi.
- Bir de genel başkanlık var. Bir gün gene CHP'nin başına geleceğinize dair bir dipduygu var mı içinizde?
- Olanak olursa zevkle bu göreve talip olmak isterim. Ama koşulları zorlamam. Hizipleşerek değil; koşulların elverişli olması durumunda bunu düşünürüm. Ben iddiası olan bir siyasetçiyim. Türkiye ile ilgili iddialarımız var. Bunu uygulayacağımız yer neresiyse, oraya talip olmak isterim. Siyaseti de zaten böyle tanımlıyorum.