The Others Aslolan haber

Aslolan haber

26.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Seçilmiş - atanmış" ayrımı bir olaya "haber değeri" katan unsurlar arasında sayılır mı? Okur, haber ölçütleri konusunda da bilgilendirilmeli

Aslolan haber






Habercilik çeşitli ölçütlerle eleştirilebilir, eleştiriliyor da. Bu sayfanın varlığını gerekçelendiren de bu eleştiriler. Peki hangi eleştiriler, habercilik ölçütleri açısından ağırlık taşıyor, etkili oluyor?
Eleştirilerini gazeteye yansıtan okur, yeri geldikçe bu ölçütler konusunda "mutfak"tan bilgiler de almalı. Haberlere, birbirinin karşıtı noktalardan bakan okur mektuplarını, içerdikleri eleştirilerle, ancak habercilik ölçütlerinden de söz açarak okuyalım. Mehmet Şirin, IMF'nin hükümetle sıkı bir müzakere süreci içinde bulunduğunu belirterek, "Gazetenizde, bu heyet ne yapıyor, hiçbir haber yok" diyor:
"En ufak bir başarıda hemen popülizme kayılıyor. Asgari ücret artışı, emeklilere maaş zammı programdan sapma belirtileri. Biz hiçbir ekonomik programı sonuna kadar götüremeyecek miyiz? Bu sorunlar Milliyet'in gündeminde neden yok? Neden gereken önem verilmiyor?"
Şirin, bu konularda gazetede "hiçbir haber olmadığını" öne sürmekte haklı görünmüyor. Ancak IMF'nin kaygılarının sayfalara yeterince yansıtılmadığı iddiası doğru mu?
Ekonomi Servisi Şefi Murat Sabuncu, sadece kapak sayfasındaki bazı manşetleri özetleyerek yanıtlıyor:
"7 Ocak'ta, asgari ücret artışıyla bütçeye getirilen yük ve IMF'nin pozisyonunu içeren 'Bu hesap nasıl tutacak' başlıklı haber vardı. Ertesi gün, 'Önce parayı verdiler, şimdi kaynak arıyorlar' başlıklı haber manşetteydi. 10 Ocak'taki 'IMF de, Merkez de uyardı' başlıklı haberde, maaş zamlarının program açısından yarattığı kaygı yansıtılıyordu. 12 Ocak'ta 'Yerel seçime giderken ek yük yaratmayın' başlığıyla IMF'nin uyarısı verildi."
Sabuncu'nun yanıtı, yokluğundan yakınılan konuların gazeteye ayrıntılarıyla yansıtıldığını... Şirin'in mektubu da, bu haberlerin önyargının duvarını aşamadığını gösteriyor.
İkinci mektubumuz, Hasan Aktan'dan. Aktan, 15 Ocak'ta yayımlanan "Dinçer kavgası" haberinden "demokrasi âşığı bir okur" olarak rahatsız olduğunu belirtiyor. Cumhuriyet karşıtı görüşler içeren makalesi tartışma yaratan Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer'e ilişkin haberlerden yakınıyor:
"Ülkenin yetiştirdiği bir profesör neden bu kadar hor görülüyor? Bu ülkede düşünce hürriyeti yok mu? Daha fazla olsun diye AB'ye girmek istemiyor muyuz? Neticede bu bürokratı seçilmiş Başbakan atamadı mı? Genelkurmay yetkilileri mi seçimler geldiğinde bu ülkeye hesap verecek, Başbakan mı? Milliyet, demokrasiye mi hizmet edecek, derin devlete mi?"
"Habercilik ölçütleri" açısından ilk sıradaki yanıt, Aktan'ın son sorusuna. Milliyet, her şeyden önce "kamuoyunun haber alma hakkı"na hizmet edecek.
Bir olay, konusunun "seçilmişler" ya da "atanmışlar" olmasından çok daha başka ölçütlerle "haber" mertebesine yükselir. Meclis'teki iki partinin en sert tartışmayı Dinçer yüzünden yaşamaları önemli bir ölçüttür örneğin. Devletin zirvesindeki bir bürokratın, komutanlar ve hükümet üyeleri arasında tartışma yaratması, MGK'ya sunacağı brifingin sorun olması da dikkate alınması gereken bir ölçüttür.
Demokrasi "atanmışlar ve seçilmişler" arasına çekilen bir çizgiden ibaret olmadığı gibi, olaylara "haber" niteliği kazandıran ölçütler arasında da sayılamaz. Öyle olsaydı, ilk mektuptakine benzer eleştirilerin yanıtı, demagojinin sınırında dolaşan birkaç sözcükten ibaret kalırdı:
"IMF hangi sandıktan çıkmış ve hangi seçmene hesap veriyor!"