The Others Avrupa hata yapıyor

Avrupa hata yapıyor

01.08.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Avrupa hata yapıyor

Avrupa hata yapıyor


İtalya'nın Türkiye - Ortadoğu uzmanı Stefano Silvestri'ye göre Avrupa hata yapıyor:

Nilgün CERRAHOĞLU


Profesör, gazeteci, Roma "Uluslararası İlişkiler Enstitüsü" Başkan Yardımcısı Stefano Silvestri; Türkiye'nin Avrupa'dan, Avrupa'nın Türkiye'den vazgeçemeyeceğini belirtiyor özetle ve başta İtalya olmak üzere Avrupa ile Türkiye arasında Öcalan - Kürt sorununa ilişkin olarak sık sık sertleşen inişli çıkışlı ortamın, Avrupa - ABD arasında patlak veren bir rekabet ve nüfuz alanı sorunu olduğunu ima ediyor.
Avrupa'nın çok ciddi bir siyasi hata yaptığına işaret eden Prof. Silvestri; bunu "PKK ve Öcalan'ı Kürt sorunuyla özdeşleştirmek" şeklinde tanımlıyor. Bu özdeşleşmenin bir şekilde mutlaka önünün kesilmesi gerektiğini düşünüyor Prof. Silvestri ve bu konuda yapılması gereken çıkışın Türkiye'den gelmesi gerektiğini söylüyor...
Çeşitli dönemlerde başbakan danışmanlığı ve savunma bakanı yardımcılığı gibi görevlerde bulunan İtalya'nın bu en tanınmış strateji ve güvenlik uzmanı ile bu kez geniş bir ufuk turu yaptık ve Türkiye'nin yalnız İtalya ve Avrupa'da değil; Atlantik'in öbür ucuna ABD'ye dek uzanan güç dengeleri içersinde oturduğu konumu tartıştık.

- Önce İtalyan parlamentosu "Apo'nun idamına karşı karar" çıkardı, ardından Avrupa Parlamentosu'nda aynı yönde karar alındı. Avrupa ile "Kürt sorunu ve Apo konusunda" yaşanan gerilim nereye varır?
- Avrupa Parlamentosu genelinde, İtalya özelinde tekrarlanan bir siyasi hata var: O da Kürt sorununu, PKK ve Öcalan'la özdeşleştirmek. Bunun çok ciddi bir siyasi hata olduğunu düşünüyorum. Pek çok sakıncanın yanı sıra bu hata Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu'da şiddete karşı olan demokratik Kürt hareketlerini de yaralıyor. PKK'nın Avrupa'da bu kadar öne çıkmasına yol açan neden; MED TV gibi bir TV kanalına sahip olması ve elindeki muazzam maddi imkanlar oldu. Bir de tabii Öcalan'ın uzun süre İtalya'da yani Avrupa'da kalmış olmasının etkisi var. Avrupalı paralamenterler bunu görmezlikten geliyorlar. Kürt meselesinin Öcalan'la özedeşleştirilmesini engellemek için çıkış yapmalı Türkiye. Bunun önünü kesmeli.
- Avrupa Parlamentosu kararları, İtalya ile tırmanan gerilimin üstüne geldi. Öcalan'ın idam kararının Yargıtay, Meclis ve Cumhurbaşkanı aşamaları var. Konu bir süre daha gündemde kalacak. Avrupa - Türkiye ilişkilerini ne ölçüde yıpratır bu?
- İdam meselesi sorun evet. Ama siyasi bir imaj sorunu bu. Türkiye'nin siyasi imajını yaralayan / yaralayacak bir konu. Avrupa'nın tutumu ise çok muğlak. Öcalan'ın akıbeti ile bu kadar ilgili idiyseler neden İtalya ya da Almanya'da yargılanması için bastırmadılar ve İtalya'dan uzaklaştırılmasına seyirci kaldılar? Bu soruların tatmin edici yanıtı yok.
- İtalyan ve Avrupa parlamentolarından çıkan kararların siyasi anlamı ne?
- Tipik parlamento faaliyetleri ve tekstleri bunlar. İçinde her şeyden biraz var. İtalyan parlamentosunun temmuz başında aldığı kararların çoğu, konuya ilişkin parlamentoda alınmış - ancak hükümetlerin takibe almadığı - eski bazı kararları da kapsıyor. Kürt sorununu BM Güvenlik Konseyi'ne götürmek bunlardan biri. Bu olanaksız, çünkü ancak güvenlik konseyi kararıyla gerçekleştirilebilecek bir proje. Parlamento hükümete "git bak mümkün mü, araştır" diyor. Hükümet meclise dönüp; "Baktım, mümkün değil" diyecek. Objektif olarak BM'nin böyle bir konferans toplama imkanı yok çünkü. Kürt kökenli insanların yaşadığı 5 ülkeyi bir konferansta bir araya getirmek imkansız denecek kadar zor. Kürt sorunu üzerinde uluslararası konferans Türkiye'den başka, İran, Irak, Suriye ve Hazar bölgesi için de sorun yaratır.

Reel politik hesabı

- İtalya'da bu konu iki yıldır zaman zaman gündeme geliyor. Siyaseten bu kadar olanaksız bir proje, Türkiye ile sürekli gerilim yaratmak pahasına, niye ikide bir gündeme getiriliyor?
- Orada bir reel politik hesabı olabilir. "ABD Türkiye ile oturup Ortadoğu politikası yaparken, biz oturup bakacak mıyız diye düşünüyorlar ve hem ABD, hem Türkiye'ye "Yalnız Kürt sorununa değil, İran, Irak dahil Ortadoğu'daki tüm sorunlara biz de tarafız" demek istiyor; "bölgede biz de varız" mesajı vermek istiyorlar. Oyun mutlaka göründüğünden karmaşık.
- "Güneydoğu'da insan hakları ihlallerini incelemek için bir BM temsilcisi" ya da Bendit'in AP'de gündeme getirdiği üzere "AB temsilcisi göndermek" şeklinde fikirler uluslararası konferans önerisine alternatif seçenek şeklinde dillendirilmeye başlandı. Ne denli gerçekçi bu öneriler?
- İnsan hakları ihlalleri için niye yalnız Türkiye'ye bir BM temsilcisi gönderilsin? İnsan hakları ihlalleri yanlız Türkiye'de mi var? Böyle bir uygulamaya geçilecek olursa; Suriye, Irak, İran gibi ülkelere de birer BM temsilcisi gönderilmesi gerekir ki - bu olacak şey değil. Özel bir AB temsilcisine gelince, olsa olsa bu da Türkiye'nin AB üyeliğine aday olması halinde düşünülebilir. Ortada böyle bir durum yokken bu tür önerileri haklı gösterecek, ayakta tutacak hiçbir gerekçe gösterilemez.
- Türk kamuoyu Avrupa'nın bu konuya gösterdiği ısrarlı ilgiyi anlamakta zorluk çekiyor. Türkiye'nin AB adaylığı uzakken, Öcalan - Kürt sorununu Avrupa niye bu kadar kendisine iş edindi?
- Milyonlarca Türk yaşıyor AB ülkelerinde. Pek çoğu Kürt kökenli. Türkiye'de bu konu sorun oldukça, Avrupa'ya Türkiye'den akan Kürt göçü artıyor. Şu ya da bu şekilde, biz de olaydan etkileniyoruz. Ulusal sınır duvarlarının ülkeleri kesinkes birbirinden ayırdığı, küçük bağımsız adacıklar halinde ülkelerin varlıklarını sürdürdükleri bir düzende yaşamıyoruz artık. Yalnız AB değil NATO da başka ülkelerin "iç işlerine" karışıyor artık görüyorsunuz.

Kosova sonrası

- Kosova'dan sonra çok şey değişti deniyor. Nedir değişen?
- Kosova'ya yapılan askeri müdahale ya da savaşın hukuki bir teamül oluşturması zor. Fakat siyasi teamül oluşturduğunu da kabul etmek gerek. Egemen bir ülkenin yurttaşlarına yaptığı muamele bir savaş çıkardı. Kosova "iç işlerine karışmamak" tabusunu yıktı. Bu yeni bir durum. Egemen ülkelerin sorunlarına müdahale etmeyi, siyasi açıdan meşru hale getirdi Kosova. NATO ittifakı bunun meşru olduğunu kabul etti.
- "Egemenlik" kavramının geleneksel içeriği boşaldı mı?
- Bu, zamanla yeniden tanımlanacak bir kavram. Şurası gerçek ki, ulusların mutlak egemenliği artık yalnız bazı alanlarda geçerli. Macaristan NATO üyeliği talep ettiğinde önkoşul olarak bu ülkeden tüm sınır sorunlarını halletmesi istendi. Transilvanya, Voyvodina, Slovak Cumhuriyeti'nde yaşayan azınlık sorunları bunun içindeydi. Neden? Kimse Macaristan'ın çatışma konusu olabilecek sorunlarını NATO'ya taşımasını istemiyordu. Aynı şey AB için söz konusu. AB'ye de kimse istikrarsızlık ve sorun ithal etmek istemiyor. "Aramızda yer almak istiyorsanız, sorunlarınızı çözeceksiniz!" deniyor. Türkiye AB hedefinden vazgeçtiyse, o başka. AB ülkelerinin egemenlik alanları nerdeyse artık yalnız tarım ve ticaret politikaları ile sınırlı. Para politikasında bile egemenlik aşındı. Avrupa güvenlik ve savunma kimliğine gidildikçe savunma alanında da tam egemenlik kalmayacak.

Avrupa'sız yapamazsınız

- ABD, Türkiye - Avrupa arasındaki gerilimi nasıl karşılıyor?
- Şimdiki halde ABD olaya seyirci. Türkiye'ye Washington da "Asıl müttefikin biziz; İsrail'le Ortadoğu'da bak sıkı bir güç dengesi kurduk, AB'ye nasılsa giremezsin, sen bölgesel güçsün, Avrupa'ya boşver sen!" diyenler var. Ankara'ya bu telkinleri yapanlar, Türkiye'nin Ortadoğu dışındaki çıkarlarını unutuyorlar. Türkiye'nin ilgi alanındaki Balkanları unutuyorlar örneğin. AB'nin Balkanlar'daki ağırlığı, ABD'nin ağırlığından çok fazla. Kosova'daki müdahalede ABD idi itici güç evet. Ama bölgenin yeniden inşasında AB, ABD'den çok daha tayin edici. Türkiye'nin AB ile güçlü ticari ilişkileri var. Bu ilişkilerini Rusya, Japonya ve Çin'e kaydırması mümkün değil.
- "AB, Türkiye için vazgeçilmezdir!" mi demek istiyorsunuz?
- Türkiye'nin Avrupa dışında da seçenekleri olabilir ama ekonomik, sosyal açıdan bunların ne denli ciddi seçenek olduğu tartışma götürür. Şurası gerçek ki AB'nin en önemli aktör olduğu bir bölgede yaşıyor Türkiye. ABD'nin hedefi belli: Ortadoğu'da hegemonya kurmak. Türkiye'yi, İsrail'le bu politikanın piyonu olarak yapıyor ABD. Türkiye - Avrupa geriliminin ABD'yi ilgilendiren tek yanı NATO olabilir. NATO içinde dengeler bozulmadığı sürece, gerilim beni ilgilendirmez diye düşünüyor.
- Öcalan meselesiyle Avrupa ile yaşanan gerginlik NATO dengelerini nasıl etkileyebilir ki?
- Türkiye açısından önemli bir konu var. O da Avrupa savunma kimliği ile ilgili. Avrupa güvenlik ve savunma kimliğinin parçasına dönüşmek istiyor Türkiye. Tam üyelik söz konusu olmasa da BAB'la kurduğu ilişkiye benzer bir ilişki kurmak istiyor. AB, Türkiye ile bu tür bir bağ sağlayabilmek için formül arayacağına dair angajman aldı. Başta İtalya, AB ülkeleriyle ilişkiler sertleşirse ilerde bu konuya ilişkin sorunlar çıkabilir.
- Nasıl?
- Köln zirvesi sonuçlarına göre BAB'ın içi boşaltılacak. Ve AB içinde yeni bir savunma kimliği yaratılacak. BAB 2000 sonunda AB ile bütünleşecek ve BAB olmaktan çıkacak. BAB bünyesindeki ilişkiler, AB yapısına transfer edilecek. Bu başlı başına Türkiye için kayıp. Ancak 50. yıl NATO zirvesinde AB üyeleri, aynı jüridik yapı içinde olmasa da, Türkiye ile savunma ve güvenlik konularında benzer bir ilişki sürdürmek istediklerini söylediler. Türkiye ve AB arasında pazarlık konusu olacak bu.
- Türkiye'nin pozisyonu ne?
- "Beni Avrupa savunma kimliğine alacaksın" diyor Türkiye. "Almazsan" diyor, "Yeni savunma kimliğini oluşturamazsın; ben bunu NATO'da vetolarım". Bu gerçekçi bir tutum değil. Türkiye bunu ABD desteği almadan yapamaz. ABD Türkiye ile AB'a tavır koymaya karar verirlerse, tabii işin rengi değişir. Ancak bunu yapacağını sanmam. Türkiye, ABD için ne kadar önemli bir müttefikse; AB de bir o kadar önemli. Türkiye'nin ABD'yi AB'yle karşı karşıya getirme olasılığı yok denecek kadar az. Şunu söylemeye çalışıyorum: Türkiye - Avrupa ilişkileri aşırı ölçüde gerilirse Türkiye'nin Avrupa savunma kimliğine girmesi de güçleşebilir.