The Others Batı Menderes'i gözden çıkarmış mıydı?

Batı Menderes'i gözden çıkarmış mıydı?

27.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Batı Menderes'i gözden çıkarmış mıydı?

Batı Menderesi gözden çıkarmış mıydı


ABD'nin yayınlanan diplomatik yazışmaları, 27 Mayıs öncesinde Washington'la Bayar - Menderes hükümetinin ilişkilerinin yakınlığı ortaya koyuyor. Ancak, , ABD'nin Menderes hükümeti ile CHP arasındaki gerginlikten duyduğu rahatsızlık da belirginleşiyor.


Cüneyt Akalın
Galatasaray Ünversitesi Öğretim Görevlisi


Batılı büyük devletler diplomatik yazışmalarını çoğunlukla 30 yıl aradan sonra kamuoyuna açıklıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ile diplomatik yazışmalarını Dışişleri Bakanlığı'nca derlenen "Foreign Relations of the USA" (ABD'nin Dış İlişkileri) adlı yayınla düzenli açıklıyor. Amerikalılar bir süre önce 27 Mayıs 1960 dönemine ilişkin belgeleri de yayımladılar.
Bu belgeler ABD hükümetinin 27 Mayıs öncesi Bayar - Menderes rejimine karşı tavrını, muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'ne nasıl baktığını, 27 Mayıs hareketini nasıl değerlendirdiğini ortaya koyuyor.
1952'de NATO'ya giren ve kaderini Batı ittifakına ve özellikle bu ittifakın lideri ABD'nin kaderine bağlayan Türkiye'nin yakın tarihi açısından bu belgeler büyük önem taşıyor.

ABD - Menderes ilişkileri

Belgeler ABD'nin Menderes hükümeti ile yakın ilişkisini sonuna kadar sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Bu ilişkide siyasal ve askeri planda bir sorun olmamakla birlikte, ekonomik planda sorunlar olduğu görülüyor. Menderes'in Amerikan yardımını "har vurup harman savuran" tutumu, ABD'yi 1955 yılından itibaren tedirgin etmeye başlıyor. ABD hükümeti Menderes'i ünlü "4 Ağustos 1958" kararlarını almaya zorluyor. Kararlarla, ABD Doları'nın değeri 2.8 TL'den 9.00 TL'ye çıkarılıyor. ABD bütün bu süreçte Menderes'e baskı yapmayı sürdürüyor.
ABD hükümetinin başlıca uygulama kuruluşu "Operasyonlar Koordinasyon Kurulu"nun 19 Kasım 1958 tarihli "Türkiye İçin Operasyon Planı"nda, ABD'nin kısa vadedeki başlıca sorununun 4 Ağustos "istikrar tedbirlerinin kararlılıkla ve kesintisiz bir biçimde uygulanması için Türk yetkilileri ikna etmek" olduğu vurgulanıyor.
30 Aralık 1958 tarihinde yapılan Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında da, Türkiye tartışılırken, ABD Dışişleri Bakanı Anderson, isim vermeden Menderes'e laf dokunduruyor:
"Türkiye ve ekonomik güçlüklerle karşılaşan öteki ülkelerin yetersiz kaynaklarını kalkınma projelerine yatıracakları yerde ülkeyi bir yere götürmesi mümkün olmayan geniş caddeler gibi şık ve yüzeysel projelere yatırıyorlar."
Rapor "kötü yönetim ve aşırı tutkulu kalkınma çabaları dolayısıyla Türkiye'nin iflasın eşiğine geldiğine" dikkat çekiyor. Bütün bu örnekler ABD'nin Menderes'in ekonomik politikasına kuşku ile baktığını gösteriyor.
Buna karşılık, siyasal ve askeri planda ABD'nin Menderes hükümetine güveni tam. Bütün Amerikan raporları Türkiye'den "ABD'nin Ortadoğu'daki en güçlü dostu" diye söz ediyor.
Menderes her konuda ABD'ye çok yakın bir dış politika izliyor. 1 Mayıs 1960 günü İncirlik'ten kalkan bir U - 2 casus uçağının Sovyetler Birliği'nde düşürülmesi, dünya çapında bir skandala yol açıyor. O sıralar Paris'te toplanması planlanan "Dört Büyükler Doruğu"nu Kruşçev U - 2 uçağını göstererek baltalıyor. ABD'nin yanı sıra Türkiye'yi de ağır bir biçimde suçluyor.
ABD Elçisi Warren'ın 20 Mayıs 1960 günü Menderes'le baş başa görüşmesinde bu konu da gündeme gelir. Menderes olay hakkında Amerikan elçisinden bilgi aldıktan sonra Türkiye'nin dostluğunu bir kez daha ifade eder. Elçi Warren, Menderes'in bu sözleri üzerine raporuna şunları not eder: "Bundan daha iyi bir müttefik olamaz."

ABD'nin DP'nin muhaliflerine karşı tavrı

ABD hükümeti Menderes'i sonuna kadar desteklemekle birlikte, siyasal ortamın gerginleşmesinden, Menderes'in muhalefete karşı sert tavrından, kaygı duyar. Bu gerginliğin muhalefeti güçlendirdiği tespitini de yapar. (Foreign Relations, 1958 - 60, s. 784 - 786, s. 804 - 805)
ABD yetkilileri DP liderlerinin ana muhalefet partisinin faaliyetlerini sınırlandırmaya çalıştığını merkeze rapor ederler. Ancak Türkiye'deki Amerikan misyonu bu olayların dışında kalmaya, yansız görünmeye özen gösterir.

Kraldan fazla kralcı

Menderes'in ABD ile ilişkilerde dikkatini çeken bir başka özelliği de "kraldan fazla kralcı" davranmasıdır. Menderes 18 Aralık 1957'de Paris'te Başkan Eisenhower'le görüşmesinde Suriye'deki Arap milliyetçisi rejimi şikayet eder ve Suriye'ye müdahale için ABD liderinin ağzını arar. 8 Ekim 1957 tarihli ABD Ulusal Haberalma değerlendirmesinde, "Türkiye'nin ABD desteğini sağlamadan harekete geçmesinin çok uzak bir olasılık olduğu" tespiti yapılmakla birlikte "Türkiye'nin (Suriye'ye karşı) aniden harekete geçme olasılığının gözardı edilemeyeceğini" vurgulanıyor.

Menderes - ABD ve komünistler

50'li ve 60'lı yıllarda Türkiye hakkında kaleme alınan tüm Amerikan raporları "Türkiye'nin bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve hür dünya ile bütünleşmesinin korunması"nın yanı sıra "komünist işgale ve yıkıcılığa" özellikle dikkat çekiyor. Bu, doğal olarak, soğuk savaşın bir göstergesidir.
Ne var ki Menderes bu alanda öteki benzerlerinden kat be kat ileri gidiyor.
6 - 7 Eylül 1955'de İstanbul ve İzmir'de patlak veren, giderek yağma ve talana, dahası Rum yurttaşlarımızın canına yönelen olaylardan sonra, hükümet asıl suçluları değil, komünistleri tutuklatır. Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü 12 Eylül 1955'te Meclis'te yaptığı konuşmada, komünistleri suçlarken, Menderes de 14 Eylül'de görüştüğü Amerikan büyükelçisine aynı adresi verir: "İnancım odur ki, ayaklanmalar (6 - 7 Eylül olayları) büyük ölçüde komünistlerin etkinliklerinin sonucudur. (a.b.ç.) (Foreign Relations, 1955 - 57)
Kimi tarihçiler (örneğin Mete Tunçay) 14 Nisan 1960'da Sovyetler Birliği'ni resmen ziyaret edeceğini açıklayan Menderes'in, ABD'nin şimşeklerini üzerine çektiğini öne sürerler. ABD belgelerinde bu iddiayı doğrulayan, ABD'nin Menderes'i gözden çıkardığını akla getiren bir ipucu yoktur."


ABD'nin 27 Mayıs'tan haberi oldu mu?

ABD'nin 27 Mayıs hareketinden haberinin olup olmadığı bugüne kadar çok tartışıldı. "Mutlaka ABD'nin haberi olmuştur" tezini savunanlar, görüşlerini Türkiye'nin özellikle NATO dolayısıyla ABD ile iç içe oluşuna ve CIA'nın iyi haber alan kaynaklara sahip oluşuna dayandırıyorlar.
ABD'nin Türkiye'deki görevlileri Nisan 1960'da Demokrat Parti'nin "Tahkikat Komisyonu"nu kurması üzerine gerginleşen iktidar - muhalefet ilişkilerini kaygı ile izlerler.
Elçi Warren 19 Nisan 1960'da Ankara'dan ABD'ye yolladığı raporda DP'nin "Meclis'te sahip olduğu büyük çoğunluğu partizan emellerine alet etmek üzere cepheleşmeye ve yasama alanında CHP'nin varlığına yönelik bir saldırıya giriştiğini" yazıyor.
Aslında Menderes'e çok yakın bir kişi olan ABD Elçisi Warren, gerginleşen ilişkilerden her iki tarafı da suçluyor, "her iki tarafın da kaçınılmaz olarak Amerikan çıkarlarına zarar verdiğini" yazıyor.
ABD elçisi o sırada İstanbul, İzmir ve İskenderun'daki konsolosluklarını uyararak, "taraflardan birinin yanında görünmekten kaçınmalarını" istiyor. (For. Rel., 1958 - 60, s. 830)


CIA'nın CHP raporu

1957 seçimlerinden sonra giderek gerginleşen iktidar - muhalefet ilişkileri ve karşılıklı suçlamalar, ABD yetkililerini CHP konusunda araştırma yapmaya iter. CIA Başkanı Allen Dulles 22 Ocak 1959'da Başkan Eisenhower'e kuruluşunun yaptırdığı raporu yollar. Raporda Eisenhower'in parafı olduğuna göre, başkan bu raporu okumuş olmalıdır. İnönü'nün tarihsel kişiliğini anlatarak söze başlayan rapor şöyle devam eder:
"Son birkaç yıl içinde Menderes'te görülen keyfi eğilimler eskiden onu destekleyenleri kendisinden uzaklaştırdı ve CHP'yi güçlendirdi... CHP ülke çapında bir örgütlenmeye ve büyük bir halk desteğine sahiptir... Menderes rejimine karşı hoşnutsuzluk 1950 seçimlerinden sonra nerdeyse can çekişir duruma düşen CHP'yi yeniden güçlendirdi". (Foreign Relations, 1958 - 60, s. 789)
CIA'nın İsmet İnönü'nün "canına kastedilmesi" durumunu bile öngördüğü, bunu senaryolardan biri olarak düşündüğü anlaşılıyor. CIA Başkan Yardımcısı General Cabell 13 Mayıs 1959'da Ulusal Güvenlik Konseyi'ne şu raporu sunuyor:
"DP ana muhalefet partisinin faaliyetlerini sınırlandırıyor... hükümete eleştiriler artıyor, direnişler ve karışıklıklar giderek sıklaşıyor. Muhalefet partisi iktidarın İnönü'yü linç ettirmeye çalıştığını iddia ediyor... Eğer İnönü öldürülürse, Türkiye'de ayaklanma patlak verir."
ABD'nin ana muhalefet partisi CHP'yi dikkatle izlemesi ve DP'nin sıkça başvurduğu "bunlar anti - Amerikan" suçlamasına kapılmaması, kendi açısından çok doğaldır. "İnönü'ye suikast" girişimine gelince... CIA'nın neden böyle bir rapora ihtiyaç duyduğu sorusuna yanıt verebilecek durumda değilim. Ancak, ateş olmayan yerden duman çıkmadığı da bir gerçektir.

Menderes, Zorlu için ABD'den izin ister

Menderes 1957 seçimlerinden sonra hükümet kurmaya hazırlanırken Dışişleri Bakanlığı için Fatin Rüştü Zorlu'yu düşünür. Ancak Amerikalılar'ın Zorlu'ya tepki duydukları yolundaki söylentiler Menderes'i rahatsız eder. 13 Kasım 1957'de Ankara'da ABD elçisi ile baş başa görüşmesinde Zorlu'nun bakanlığının ABD'yi rahatsız edip etmeyeceğini ABD elçisine danışır. Elçi yuvarlak ama olumlu bir yanıt verir. Menderes bununla yetinmez ve sorusunu bir kez de ABD Dışişleri Bakanlığı'na iletmesini elçiden ister.
Bir gün sonra Washington'dan gelen yanıtta, Elçi Warren'e, ABD'nin Zorlu'ya "çok değer verdiğini" Başbakan Menderes'e bildirmesi talimatı verilir.
Zorlu, ABD'nin onayı ile bakanlık koltuğuna oturur. (For. Rel. 1955 - 57, cilt XXIV, s. 745)



Yarın: Washington Ankara'yı izliyor