The Others Bir cinayetin anatomisi

Bir cinayetin anatomisi

31.03.2008 - 03:47 | Son Güncellenme:

Ankara’da bir genç kızın profesör annesini öldürmesi olayındaki ayrıntılar, intihar haberlerini vermeyen Milliyet’in cinayet sonrası ‘kurbanın korunması’ konusunda da aynı duyarlılığı göstermesini zorunlu kılıyor

Bir cinayetin anatomisi

Medyada bu hafta ‘anneler ve kızları’nı içeren cinayet haberleri vardı. Ankara ve Konya’da gerçekleşen olaylar ve özellikle üniversite öğrencisi genç kızın annesini öldürmesi haberindeki kimi ayrıntılar rahatsız ediciydi.
Örneğin Milliyet’te bıçak darbelerinin anneyi ne hale getirdiği birinci sayfa spotlarında bir ‘korku filmi’ fragmanı gibi verilmişti. Haberde ise Star televizyonunun haberine dayanarak, annesini öldüren üniversiteli gencin ‘Satanist’ olduğu iddiası ara başlık yapılmıştı.
Gazete ertesi gün ‘Her şey 3 - 4 saniye sürdü’ başlığıyla bu kez cinayetin ardındaki ‘aile trajedisini’ işlerken genç kızın ‘anne babasının boşanmasının ardından antidepresan kullandığı’nı açıklıyordu.
Tıp fakültesinde profesör bir annenin üniversite öğrenci kızı tarafından gece yarısı öldürülmesi kuşkusuz haber değeri taşımaktadır. Ancak ‘O gece’nin öyküsünü vermeye çalışırken, ‘Genç ve güzel bir kız’ üzerinden olayın sansasyonel tarafları öne çıkartılırken, ‘kurbanın ve trajediye dahil olanların yanı sıra, bireylerin korunması’ gibi bir etik sorumlulukla karşı karşıya olduğumuz gerçeği de gözden kaçırılmamalı. Kaldı ki Milliyet, intihar haberlerini vermeyerek ‘kendisinin ya da bir başkasının canına kıymayı’ özendirecek betimleme ve çağrışımlardan toplumu korumaya çalışıyor.  

Haberin Devamı

Boşanmış anne babalar
Milliyet Okur Temsilcisi’ne gönderilen bir mektup (ismini saklı tutuyoruz) bu tür haberlerin üzerinde fazla düşünmediğimiz sakıncalı etkilerini yansıtması açısından çarpıcıdır:
“Eşimle aramızdaki evlilik kurumunun gerektirdiği saygı bağının kalmaması evin içinde tartışmalara, tatsız olayların yaşanmasına neden oldu. Bu konuda yetkin uzmanların tavsiyelerine ve kendi sağduyumuza güvenerek; çocuğumuzun anne - babasının tartıştığı, birbirlerine gerekli güven ve saygıyı duymadıkları, daha ileri boyutlara gittiğinde şiddetin dahi yaşanabileceği bir ortamda büyümesini doğru bulmadık ve boşanma kararı aldık.
Kızım benimle birlikte yaşıyor. Babasıyla görüşmeleri mahkemenin kâğıt üzerinde belirlediği zaman dilimlerine değil, tamamen kendi arzularına bağlı. Kızımın babasıyla artık zorunlu bir birlikteliğimiz olmadığı için aramızdaki ilişki de düzeldi. Tartışmalar ve gerginlikler yani evlilik kurumu içinde yaşanan tüm olumsuzluklar, yerini kızımızın ruh ve fiziksel sağlığını korumaya yönelik işbirliği yapmamıza bıraktı.

Haberin Devamı

Hata mı yaptık?
Ancak gazetelerde çıkan pek çok olumsuz olayda, haberin spotunda veya girişinde ilk verilen anne babası boşanmış bir çocuk veya genç olduğunu vurgulama yönünde. Gözümüze sokulurcasına parçalanmış aile çocukları olduğu belirtiliyor.
Bu gençler veya çocukların, katil olmalarındaki neden sanki anne-babalarının boşanmaları. Oysa satır aralarında anlıyorsunuz ki neden boşanma değil. Boşanma sonrası ailenin sağlıksız ilişkisi veya çocuğa yaşatılan travmalar. Anne veya babanın sorumluluğu kendinde değil, çocukta araması veya benzeri nedenler. Bunun böyle olduğunu bilmeme rağmen her haberde kendime soruyorum ‘hata mı yaptık?’
Bu haberleri kaleme alanlara da soruyorum:
‘Çocuğumun katil, hırsız, olmaması için tartışmaların yoğun olduğu, huzursuz bir ortamda mı büyümesi gerekiyordu?’
Eğer cevabınız ‘hayır’sa lütfen kaleminizi oynatırken spota sığması için kısaca ‘boşanmış anne baba’ kelimesini yerleştirmeyin. Konunun asıl gerekçesini yazın. Yok eğer spota sığmıyorsa ‘boşanmış’ sözünü de ilk nedenmiş gibi yazmayın. Satır aralarına yerleştirin.
Çocuğunun, kendisinin ve yıllarını verdiği eşinin en az zararla hayata devam etmesi için boşanma kararı alan ya da alacak olan aileleri bu şekilde zedelemeyin.”

Haberin Devamı

İlaç adının verilmesi
Nilgün İlhan da genç kızın psikolojik tedavi gördüğü ve ilaç kullandığının belirtilmesini eleştiriyor:
“Haberlerde ilaç ismi verilmesinin hiç bir haber değeri ve faydası yokken, ilaç ismi tırnak içine alınarak daha da belirgin hale getirilmiştir. Gazeteden ismini öğrendiği ilacı doktora danışmadan kullananlar olabileceği gibi, istenmeyen başka sonuçlar da olabilir. Bu nedenle benzer haberlerde ilaç isimleri verilmemeli.”

Prof. Nilüfer Narlı’dan eleştiriler
Sosyolog Nilüfer Narlı da Milliyet Okur Temsilcisi’ne şu değerlendirmeyi yaptı:
“2000’li yılların başına kadar Türkiye’de bir kadına tecavüz edilmesi haberi cinsellik ve şiddet içeren temalarla yoğrulur ve sansasyonel bir şekilde verilirdi. Gazetelerde bu konuda duyarlılığın artması ve özellikle Milliyet gibi gazetelerin buna öncülük etmesi ve duyarlılık göstermesi sonucunda tecavüz haberlerini aktarırken cinsellik ve şiddet içeren ifadelerin ortadan kalktığını ya da azaldığını görüyoruz. Ancak bu son olayda medyanın tutumunu birkaç açıdan değerlendirmek gerekiyor:
Birincisi, kullanılan dil açısından sorun var; ‘Üç saniyede öldürdüm’ gibi vahşet içeren cümlelerle detaylara girmenin tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Genç kızın makyajı
İkincisi, öldürme şekliyle ilgili şiddet içeren ifadelerin yaygınlığı ve öznesi kadın olan bu öldürme eyleminde katil zanlısının kadınlığının öne çıkarılarak makyajından ve saçından uzun uzun bahsedilmesi.
Oysa katil zanlısının bu olay sonrası güçlü bir travma yaşadığını düşünürüm; böyle bir travma yaşayan insanın davranışlarını objektif bir dille anlatmak ve bu konuda uzman görüşler almak yerine, ‘cinayete rağmen makyaj yaptı’ gibi bir ifadeyle haberin verilmesi, kadına karşı ayrımcılığın da bir göstergesidir.
Habercilerin komşuların katil zanlısıyla ilgili algılamalarını ve tanımlarını (örneğin Satanist, ölümüm kızımın elinden olacak) gibi ifadelerle haber içerisinde yaygın bir biçimde kullanması ve her söyleneni filtreden geçirmeden sansasyonel ifadelerle yazması beni bir okuyucu olarak da rahatsız etti.
Ebeveyni çocukları tarafından öldürülmesi haberleri verilirken bu haberleri okuyacak çocukların ve gençlerin üzerinde nasıl bir etki yapacağını hatta örnek oluşturup oluşturmayacağını düşünmeden sansasyonel bir tarz benimsenerek habercilik yapılıyor. İntihar haberleri nasıl bugün verilmiyorsa ya da verilse bile ayrıntısına girmeden yayımlanıyorsa bu tür haberler de, belli bir habercilik sorumluluğuyla verilmeli.”

Haberin Devamı

Ombudsman: Etik sorumluluğa ters
İsviçre Basın Konseyi’nin, ‘Kurbanın korunması’ başlıklı maddesini bu tür olaylar karşısında örnek alınacak bir sorumluluk içeriyor:
‘Gazeteci, dramatik veya şiddet içeren olaylara gönderme yaparken kamunun haber hakkıyla ve olaya dahil olanların çıkarlarını karşılaştırmalıdır.
Gazeteci, olayın sansasyonel bir habere dönüşmesini, dolayısıyla kişinin bir nesneye indirgenmesini engellemekle yükümlüdür. Söz konusu olan ölüler, acı çekenler ya da ölü bedenler olduğunda ve bol ayrıntılı, uzun süreli veya boyutlu betimlemeler ve imgeler kamunun meşru ve gerekli enformasyonunu aştığında, durum tam da budur.”
Milliyet Yazı İşleri, intihar haberlerini vermeyerek gösterdiği duyarlılığı cinayet haberlerinin içeriği, başlık ve spotlarında da sergilemelidir. Gazetenin kendi kaynaklarına dayanmayan ‘Satanist’ iddiası da doğrulanmadı!
‘Anneler ve kızları’ını konu alan cinayet haberlerindeki detaylar, Milliyet gibi aile değerlerine önem veren, gençleri ve çocukları şiddetten korumaya çalışan bir gazetenin yüklendiği ‘etik’ sorumluluğa ters düşüyor.