"Bu olayda türban baskı aracıdır"

Le Figaro'nun kullandığı üst başlıktaki, "Genç kadın türbansız dolaşmaya kalkmıştı" ifadesine dikkat çeken Mine G. Kırıkkanat, "Haberin içeriğinde işkence olayındaki türban öğesinin ağırlığı Fransız medyalarından ne eksik, ne fazladır" diyor ve ekliyor:
"Haberim, Fransız medyaları kaynak alınmamış olmasına, yetkililerle görüşerek ortaya çıkan özgünlüğüne rağmen, aklın yolu birdir kuralını doğru çıkararak, Fransız basınıyla aynı ölçü ve değerlerde buluşmuştur."
Milliyet Dış Haberler Servisi Müdürü Kadri Gürsel, Anadolu Ajansı'nın "Fransa'ya birkaç yıl önce gelen Türk kadının, kocasının ailesi tarafından ayrıca türban takmaya zorlandığı bildirildi" cümlesiyle biten haberini anımsatarak, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Bu son cümleden Meliha Demir'in türban yüzünden de baskı ve işkence gördüğü sonucunu çıkaran Dış Haberler Servisi, doğru bir gazetecilik refleksi göstererek, haberi Yazı İşleri'ne sunarken 'türban taktırma baskısı'na özel vurgu yapmıştır. Aksi, Türk toplumunun temel meselelerinden birinin bu olayda da su yüzüne çıkmış olmasını göz ardı etmek anlamına gelirdi. AA'nın haberinden Kırıkkanat'a bahsedilmiş ve bu olayı araştırması istenmiştir. Kırıkkanat, 12 ve 14 Nisan'da yayımlanan haberlerinde, genç kadına türban takması için baskı ve işkence yapıldığını, Fransız basınını ve polise verilen ifadeleri aktaran yetkili ağızları kaynak göstererek yazmıştır.
Aylardır süren bir zulmün adli kayıtlara geçmesi, 3 Nisan'da Meliha Demir'e yapılan barbarlığın polise ihbar edilmesi sayesinde olmuştur. Bizce 3 Nisan'daki işkencenin nedeni, 'kocasının eve geldiğinde karısını evde bulamaması' gibi basit bir nedene indirgenemez. Çünkü bu olay uzun zamandır devam eden bir zulmün sadece o günkü parçasıdır.
Ne de olay, İslamcı basının başvurduğu 'ailenin dindarlıkla alakası yok' varsayımı ile temize çıkarılabilir. Ailenin dindarlıkla ilişkisinin ne olduğuna İslamcı basın karar veremez. Türban dinsel bir simgedir ve bir kadının bunu takmaya zorlanması halinde dinsel bir baskı aracına dönüşür."