The Others Cevap verme sırası

Cevap verme sırası

25.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cevap verme sırası

Cevap verme sırası
25 Ekim 1998
Aslı ÇAKIR Sacit Aslan şimdiye kadar kimsenin bilmediği gazino sırlarını anlattı durdu. Ona cevap vermek isteyenler ise sırada. Bakalım Gönül Yazar ve Pınar Eliçe Sacit Aslan'a nasıl cevap verdi?

4 Ekim 1998 Pazar günü Gazete Pazar'da Sacit Aslan'la yaptığım röportaj sırasında Aslan'ın anlattıkları haftalardır gündemde. Gönül Yazar'ın 30 kere dayak yediğini ama hala Fahrettin Aslan'a baba dediğini, Bülent Ersoy'un aynaları kırdığını, ne dayaklar yediğini anlattı. Seda Sayan ve Pınar Eliçe'yi ise sanatçı değil şarkıcı bile saymıyordu. Verdikleri pozlara, giydiklere kıyafetlere laf ediyordu. Herkesin babasından korktuğunu ve güvenecekleri bir şey olmadığı için dövülseler de sövülseler de onunla çalışmaya devam ettiklerini, şahsiyetsiz olduklarını anlattı bana.
İşte bu yazıdan sonra Sacit Aslan'la röportajların arkası kesilmedi. Ona cevap vermek isteyenler olduğu gibi hiç muhatap olmak istemeyenler de vardı. Konuşmayanlardan biri de Seda Sayan'dı. Bu konuda tek kelime etmek istemiyordu. Saatlerce konuştuğum Gönül Yazar ise beraber büyüdüklerini ifade ettiği Sacit Aslan'a öyle alınmış ki, söylenenler yüzünden telefonda ağlamaklı oldu. Neyse, işte Gönül Yazar ve Pınar Eliçe'nin söyledikleri, ve son söz yine Sacit Aslan'ın...

* Gönül Yazar
O çocuğun psikolojik tedavi görmesi lazım. Babasıyla arası bozuk diye bize yükleniyor. Papaza kızıp oruç bozuyor. Ama ben de ona sinirlendim diye onun yanındakilere laf etmeye kalkarsam ortaya neler çıkar... Kendisi bu lafımı çok iyi anlar.
Bir kere Maksim'de havuz yoktu, sulu bir yer de yoktu, acaba nerede peruğum havuzlara düştü? Tamam bir kere Fahrettin Bey bana vurdu. O zamanlar daha 18 yaşındaydım. Çok küçüktüm. Sazların önünde bir vurdu yanağıma, gözüm morardı. Ben de oradan ayrıldım. Nedenine gelince... 7 dil bilen ve aynı gazinoda benim bir üstümde çıkan bir sanatçı beni seviyordu. Bunu da Fahri Bey duymuş. "Böyle şeyler istemem gazinomda," dedi ve tokat attı.
Sonra Fahrettin Bey çiçeklerle evime geldi. Evimde dolabım boştu. Canım çekiyor diye aşçılara makarna yaptırdı, soslu soslu, yedirdi, özür diledi. Ben de "Ama ben bir daha nasıl o saz heyetinin önüne çıkarım, rezil oldum, dönemem," deyince koskoca adam yanağını uzattı, "Bir tane de sen vur Gönülcüm, ödeşelim," dedi. Siz olsanız ne yapardınız? Baba diye bildiğiniz bir adam. Benim annemle babam ben altı yaşındayken ayrıldı. Özür diliyor, tokat at diyor. Ben de geri döndüm, sahneye çıktım, sazcıların gözleri dolu dolu oldu. Daha çok küçüktüm. Öyle 30 kere dayak yesem nasıl orada çalışırım. Anlattıklarının hepsi yalan değil. Ama biraz abartıyor her şeyi. Benim için 65'ine gelmiş diyor. Hayret bir şey. Ben 1940 doğumluyum. Tina Turner, Jane Fonda gibiyim.
Benim tek dediğim Zeki Müren sanatına çok düşkündü. Kendi başarısı için başkalarının yolunu kesmekten de çekinmezdi. Ve sağlığında da böyle bir projeyi kabul etmezdi. Beni bile iki kere kovdurdu Zeki Müren. Bir gün beni popomdan çekip, içeri aldılar sahnedeyken. Yağmur başlayacakmış, Zeki Müren hemen çıkmalıymış. Ben de bunun altında kalamazdım. Bana işaret etseler ben zaten uygun bir dille sahneyi üstadımıza bırakırdım. Seyirciye de allahaısmarladık derdim. Gazinoyu terketmeye kalktım. Eşyalarımı topladım. Müren beni takside yakaladı, "Gitme," dedi. Ben de ona zaten evleneceğimi (Vedi Çapa) ve gazinoyu zaten bir iki hafta içinde bırakacağımı söyledim. Koskoca Zeki Müren, hayranım ona. Beni ikna etti. Ben onurumla o gazinodan ayrılamadım. Ertesi gün geldim ki yerime başkasını almışlar. Bir sonrakinde ise defilede giydiğim göbeği açık, kalça kısmı düşük bir pantolonlu kıyafet yüzünden sahnemden sonra Fahrettin Aslan gelip "Bir daha bu kıyafeti giyme," dedi. Oysa ki seyirci çok beğenmişti. "Niye giymeyeyim ki?" dedim. "Siz mi istiyorsunuz, Zeki Bey mi?" diye sordum. Bana "Sen cin gibisindir," dedi. Ben de orayı terk etmeye kalktım. Sanat yapacaksak, giderdim Dede Efendi'nin şarkılarını söyleyebileceğim bir yerde çıkardım. Bizim işimiz şovdu. İçine kıyafet de giriyordu. "Halimeyi Samanlıkta Bastılar" türküsüne takılmış. Bir assolist 50 tane şarkıyı asıyordu ve bunları okumayacaksınız diyordu. Bize de şarkı kalmıyordu. Ağır ağır şarkılar kalıyordu. Biz de alkış almak için "Halime'yi Samanlıkta Bastılar"ı okuyorduk. Ne de olsa benim arkamda kıllı, paralı bir dostum yoktu. Ben Halime'den çok ekmek yedim. Halime sayesinde araba aldım, ev aldım. Ben tırnaklarımla kazıyarak buraya geldim.
Sacit Aslan'ın kızı doğduğunda ilk ben kucağıma aldım. Vural Öger'le kavga ettik, ağlıyordum. Beni evlerine aldılar, kızlarıyla aynı yatakta uyudum. Sacit bana karısının geceliğini verdi. Ben ona ne yaptım ki?
(Sacit Aslan'ın Gönül Yazar'ın Kahire'de dayak yediğini söylemesi üzerine) Ben Kahire'ye Fahrettin Bey ve çok kibar bir beyefendi olan, Fahrettin Bey'in de çok sevdiği nişanlım Maruf Bey'le gittim. Fahri Bey beni nişanlımın yanında nasıl dövebilir? Adam buna izin verir mi? Aksine Kahire'de krallar gibi yaşadık ve çok eğlendik. Şampanyalarla, havyarlarla kahvaltılar yaptık.

* Pınar Eliçe
Sacit Bey her yerde her şekilde konuşuyor. 1992'de solist olduğumda Sacit Aslan yoktu. 1995 yılına kadar onu tanımadım. Sevgililerim gazinoyu doldurtmuş, ilan paralarımı vermiş. Buna hangi sevgili dayanır? O ne iş yapıyor? Tek bir vasfı var insanlar hakkında konuşuyor. Psikolojik tedavi görmeli. Her gece zarfımın içinden 100 lirayı alıp kendi cebine atıyordu. Durumu belli. Parası yok.
Beni Fahrettin Aslan konuşturuyormuş. Yoksa ben konuşmaktan korkarmışım. Babasıyla sorunları var, birilerini suçluyor. Madem hataydık, bizimle niye çalıştı? Biz gazinoları doldururken çok iyiydik. Çok iyi bir evlat olsaydı, babası onu evlatlıktan reddetmezdi. Çok iyi bir patron olsaydı da şu anda doğru dürüst çalışıyor olurdu. Başkalarına sorun, aynı şeyleri söyleyecektir.
Bana "Sen benim velinimetimsin," diyordu. Şimdi saygıyla andığı isimlerden çok daha fazla para kazandırdığımı söylüyordu. Yüzümüze böyle konuştu, arkamızdan neler dedi? 9 senedir çalışıyorum. Bir kere Fahrettin Aslan'ı kuliste görmedim. Sacit Aslan ise şahsıma olmasa bile garsonlara karşı çok sert davranıyor, hakaretler yağdırıyordu. Stres altında sahneye çıkıyorduk. Sacit Bey'in de dayak attığını duydum.
Eğer sisteme laf ediyorsa bu sistemin en büyük çıbanı kendisi.

* Sacit Aslan
Bir kere Gönül Yazar perukları yerlere düşecek kadar dayağı Maksim'de değil Behiye Aksoy ve Fahrettin Aslan'la birlikte katıldığı Kahire gezisinde yedi. Benim Gönül Yazar'la hiçbir alıp veremediğim yok. Muazzez Abacı'ya böyle sataşmasından dolayı kızdım. 70 yaşına gelmiş kadın. Artık ben ne diyeyim... Ona cevap vermek istemiyorum. Annem yaşında, onun dedikleri doğru olsun, tamam.
Pınar Eliçe'ye gelince... Ben onunla hiç çalışmadım. Sadece bir sefer kumarhaneler döneminde ona iş teklif ettim. O zaman da ona Televole'lere çıkmamasını, vücudunu böyle kullanmaması gerektiğini söyledim. O da bana "Vücudum benim sermayemdir," dedi. Ayrıca böyle bir sokak kızı benim hiçbir zaman velinimetim olamaz.
İlan paralarına gelince... Vedat Çöloğlu'na gidin sorun, Sabah gazetesinde tam sayfa ilanlarını verdi mi vermedi mi? Bilenler bilir, şimdiye kadar Maksim'de çalışan hiçbir assolistin tam sayfa ilanı çıkmadı. Ben eğer hırsızlık yapmak isteseydim 30 milyon dolarlık bir sermaye varken oradan çalardım. Zavallı Pınar Eliçe'nin aldığı paradan değil. Ayrıca 100 liralardan bahsediyor. Herhalde bize ilkokul döneminde geldi.
Pınar Eliçe hiçbir zaman Maksim'i doldurup taşırmadı. Kumarhaneler döneminde kumarhaneye gelenlere ikram olarak bedava böyle bir program yapıyorduk. Hiç kimse Eliçe için para ödeyip de Maksim'i doldurmadı yani. Ayrıca Caddebostan Maksim'de söylerken 15 - 20 kişi ancak gelirdi. Onun programı 17 günde sona ermedi mi acaba?
Gazinodaki sertliğime gelince... Sanatçılara karşı hakaret etmemişimdir. Diğer şeyler ise öyle olması gerektiği için. Sert mizaçlı olunmazsa, mesafe korunmazsa, enseye tokat olunursa bu iş yürümez.