The Others Çin'e demokrasi gelir mi?

Çin'e demokrasi gelir mi?

30.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çin'e demokrasi gelir mi?

Çine demokrasi gelir mi


Gelecek yüzyılda bütün dünyayı ilgilendiren belki en önemli soru

Şahin ALPAY


Çin'de özgür basın yok. Ancak yolsuzluklardan cinselliğe, çevrekirliliğinden demokrasi ihtiyacına kadar çeşitli konuları tartışan yayınlar çoğalıyor. Yeni açılan büyük kitapçı dükkanları arı kovanı gibi.

Aydınlar arasında ekonomik kalkınma sağlanmadan demokrasiye geçilemeyeceği; iktisadi ve siyasi reformların aynı zamanda yürütülmesi halinde Çin'in Rusya'nın durumuna düşebileceği fikri yaygın.

Komuta ekonomisinden piyasa ekonomisine geçiş, heryerde olduğu gibi Çin'de de refah düzeyinde büyük bir yükseliş sağlamakla birlikte, gelir dengesizliklerini de arttırmakta. Sosyal Bilimler Akademisi'ne mensup iktisatçıların ifadesine göre, "Çin'in artık en az 1 milyon kişiden oluşan bir çok zenginler zümresi" var. Ancak Batılı kaynaklarına göre, Çin'in kıyı bölgelerinde ortalama gelir, iç bölgelerdekinin 12 katına ulaşıyor. Dünya Bankası tahminlerine göre 150 milyon kişi; Çin resmi makamlarına göre kırsal bölgelerde 60, kentlerde 20 milyon dolayında toplam 80 milyon kişi, mutlak yoksulluk içinde. Köylerden koparak kentlere doluşan, miktarı 80 ila 130 milyon arasında olduğu tahmin edilen "yüzer gezer işçiler" de toplumun en yoksul kesimleri arasında.
Çin basını 1998 yılı sonuna kadar işten çıkarılan işçi ve memurların sayısının bütün ülkede 9 milyona ulaştığını, ancak bunların yaklaşık yarısının kendilerine iş bulduğunu yazıyor (China Daily, 17 Haziran). Batılı kaynaklara göre, KİT reformu nedeniyle daha en az 25 milyon işçi ve memurun işine son verilmesi beklenmekte (International Herald Tribune, 3 Haziran).
Resmi işsizlik oranı yüzde 3,5. Buna (2 yıl süreyle) işsizlik yardımı alanlar dahil değil. Gerçek işsizlik oranının çok daha yüksek olduğu, kırsal alanlardaki işsiz ve gizli işsiz oranının yüzde 30 dolayına ulaştığı tahmin ediliyor.
Kentlerle kırsal alanlar, kıyı bölgeleriyle iç kesimler arasındaki gelişmişlik ve gelir farkının büyümesi, yönetimin başlıca endişelerinden biri. Çünkü Çin nüfusunun yüzde 10'unu oluşturan 55 değişik etnik azınlık, ülke topraklarının batı ve iç bölgelerinde yaşıyor. ÇKP lideri Jiang Zemin, Çin'de bulunduğum günlerde açıkça şunları söyledi:
"Çin'in çoğu etnik azınlık grupları batı ve sınır bölgelerinde yaşıyor. Dolayısıyla bu bölgelerde ekonomik kalkınmayı teşvik siyasal ve sosyal istikrarın korunması, milli birliğin güçlendirilmesi ve sınır bölgelerinin güvenliğinin güven altına alınması bakımından büyük önem taşımakta."
Aynı gün Maliye Bakan Yardımcısı Jin Liqun basına yaptığı açıklamada, ayrılıkçıların ve Batı'daki bazı Çin düşmanlarının Dünya Bankası'nın Batı Çin'i Kalkındırma Projesi bağlamında Çin'e yapacağı yardımların Tibetlileri Çinlileştirmek için kullanılacağına dair iddialarının tamamen yalan olduğunu söylüyordu. (CD, 19 Haziran).
Reformların ilk 20 yılında çok hızlı bir kalkınmayı başaran Çin'in, zarar eden KİT'ler, yayılan işsizlik ve gizli işsizlik, toplumsal kesimler ve bölgeler arası gelir dengesizliğinin büyümesi gibi nedenlerle bir sosyal istikrarsızlık içine sürüklenebileceği endişesi var.

Ekonomik liberalleşmenin, beraberinde siyasal liberalleşmeyi de getirip getirmeyeceği, Çin'in geleceğiyle ilgili olarak kuşkusuz ki en çok merak edilen ve tartışılan soru.
Ekonomik liberalleşmenin gündelik hayatı da liberalleştirdiğine, devletin hem ekonomi hem de insanların özel hayatları üzerindeki kontrolünü azalttığına kuşku yok. Büyük kentlerde dolaşırken, bir polis devletinde bulunduğunuz izlenimi edinmiyorsunuz.
Haklar ve sınırları genişliyor. Çince bilmediğim için buna tanıklık etmem imkansız, ancak Batılı gözlemcilere göre, insanlar hemen her konuda dilediklerini söylüyor. Basında ele alınan konular giderek genişliyor: özellikle iktidarın kötüye kullanılması, rüşvet ve yolsuzluk, çevre kirlenmesi konularında eleştirel içerikli haber ve yazılar artıyor.

Yüz çiçekten biri

Pekin'de Sosyal Bilimler Akademisi'ni ziyaretim sırasında görüştüğüm iktisat profesörlerine, Çin'de akademik özgürlüğün ne durumda olduğunu da sordum. Eskiden resmi ideolojiyle çelişen araştırma sonuçlarının yayınlanamadığını, ama artık böyle bir durumun söz konusu olmadığını anlattılar.
Bunun üzerine bir adım daha ileri gittim ve Çin akademik çevrelerinde bilimsel sosyalizmin, yani Marxizm - Leninizm'in statüsünün ne olduğunu da sordum. Gülüşmelerden sonra biri, "Şimdi Çin'de 'Yüz çiçek açsın, yüz fikir yarışsın' dönemi yaşanıyor..." dedi. "Yani Marxizm - Leninizm, yüz çiçekten yalnızca biri mi?" diye üsteledim. "Evet, öyle..." cevabını aldım.
İnternet kullanımı hızla yayılmakta. Resmi makamlara göre 1998 yılında Çin'de 2.1 milyon kullanıcı bulunuyordu. Batılı kaynaklara göre ise bu sayı 6 milyon dolayındaydı ve 2000 yılında 10 milyona ulaşacak. Ancak internet denetleniyor. Bununla görevli özel bir polis birimi var. Rejim karşıtlarının hazırladıkları ve Amerika'nın Sesi, Washington Post, New York Times, BBC gibi belli başlı Batılı haber kaynaklarına ait sayfalar sansür ediliyor.
Geçen Haziran'da rejim karşıtları, Çin Demokrasi Partisi'ni ülkenin ilk muhalefet partisi olarak kaydettirmek üzere başvurdular. Başvuru reddedildiği gibi, partinin 30 üyesi tutuklanarak uzun hapis cezalarına çarptırıldı.
Hükümet siyasi tutuklu bulunmadığını söylüyor, ancak 2 bin dolayında kişinin "devlet güvenliğini tehdit eden" suçlardan dolayı tutuklu olduğunu kabul ediyor. Batılı kaynaklara göre ise, yalnızca düşüncelerini ifade ettikleri için birkaç bin kişi hapis yatıyor; 230 bin kişi ise islah olmak üzere çalışma kamplarında göre (bkz ABD Dışişleri Bakanlığı, Çin İnsan Hakları Raporu, 1998).
Uluslararası insan hakları örgütlerine göre, Çin'de yargısız infaz, işkence ve kötü muamele, keyfi gözaltına alma, gözaltındakileri uzun süre tecritte tutma gibi ihlalleri yaygınlığını koruyor. Son zamanlarda Sincan ve Tibet'te din özgürlüğü ve öteki temel özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar arttı. Ölüm cezaları hızla infaz edilmekte. Ancak bu cezaya çarptırılanların sayısı azaldı.
Çin'de demokratikleşme bağlamında belki en kayda değer gelişme, köy yöneticilerinin geneloyla seçilmesi. Yaklaşık 1 milyon köyde yapılan seçimlerde katılma oranı yüzde 90'ı buluyor.
On yıl önce Pekin'in Tiananmen meydanında yaşanan ve kanlı bir şekilde bastırılan demokrasi gösterileriyle doruğa çıkan siyasi reform talebinin artık gündemde olmadığına kuşku yok. Çin'de muhalefet potansiyeline sahip toplum kesimlerinin, yönetimin "Zenginleşmeye bakın! Gerisine karışmayın!" çağrısına uydukları anlaşılıyor. Aydınlar arasında ekonomik kalkınma sağlanmadan demokrasiye geçilemeyeceği; iktisadi ve siyasi reformların aynı zamanda yürütülmesi halinde Çin'in de Rusya'nın durumuna düşebileceği fikri yaygın görünüyor.

"Siyasi reform sonraki aşama"

Dışa açılan pencere China Daily gazetesi editörü Qu Yingpu:
Çin'i izleyen yabancılar için vazgeçilmez kaynak, China Daily adlı günlük İngilizce gazete (www.chinadaily.com.cn). 300 bin dolayında bir tiraja sahip olan gazeteyi satın alanların büyük bölümü İngilizce öğrenimi görenler. Ancak gazete hem resmi görüşleri, hem de Çin'deki havayı yansıtmak bakımından çok önemli bir yayın. Gazetenin haberlerden sorumlu editörü Qu Yingpu (Çü Yingpu) ile yaptığım görüşme ilginçti.

* China Daily devlete ait, değil mi?
Evet, ancak mali bakımdan bağımsız.
* Rakipleriniz var mı?
Evet, yabancı gazeteler bazı otellerde ve kitapçı dükkanlarında satılıyor. Bazı illerde yerel İngilizce gazeteler çıkmaya başladı. "Beijing Scene" gibi bazı "yeraltı" gazeteleri, yani resmen kayıtlı olmayan gazeteler de var... (Bu gazeteyi elde etmem mümkün olmadı!)
* Devletin olmayan, bağımsız gazeteler var mı?
Var. "Güney Çin Haftasonu" adlı gazete tamamen bağımsız. Araştırmacı ve eleştirel bir gazetecilik yapıyor. "Pekin Gençlik Gazetesi" de eleştirel içeriği genişleyen bir gazete.
* Dilediğiniz haber ve yorumları yayımlamakta ne kadar serbestsiniz?
Kimse bize neyi yazıp yazmayacağımızı söylemiyor. Ancak hiçbir ülkede tam bir özgürlük yoktur. Neyi yazıp neyi yazamayacağımızı biliriz.
* Çin'de rejimin giderek daha hoşgörülü olduğu söylenebilir mi?
Elbette. Herkes dilediği konuda konuşabiliyor. İfade özgürlüğünün esas olarak mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Resmi basında bile hükümeti eleştiren yazılar çıkıyor. Özellikle rüşvet, yozlaşma ve çevre kirliliğiyle ilgili konularda.
* Ekonomik liberalleşmeyi, siyasal liberalleşme izler mi?
Köy yöneticileri farklı adaylar arasından geneloyla seçilmeye başladı. Bazı ilçe yönetimleri de. Hükümet bu gelişmeyi destekliyor. Ancak, önceliği ekonomik kalkınmaya verdi. Siyasi reform sonra gelecek.
* Onuncu yıldönümünde Tiananmen olaylarını nasıl yorumluyorsunuz?
Dünya da, Çin de çok değişti. 1989'da Çin'in ne yolda ilerlemesi gerektiği konusunda bir mutabakat yoktu. Batı'da öğrenim görmüş bir kısım gençler, Batılı fikirleri benimsemeye fazla hevesliydiler. Şimdi durum farklı. Sovyetler Birliği'nde yaşananlar, Hindistan'ın durumu dikkate alınıyor.
Çin'in çok farklı bir tarihi, özellikleri var. Yabancı örnekleri aynen taklit etmemiz mümkün değil. Çin azgelişmiş bir ülke. Önceliği yoksulluğun tasfiyesine vermek zorunlu. En önemli insan hakkı, yoksulluktan kurtulmak. Rusya'nın yaşadığı istikrarsızlığa izin verilemez. İnsanlar, ekonomik bakımdan güçlenmenin öncelikli olduğunu anlıyor.
* Çin'in Yugoslavya müdahalesine karşı çıkmasının bir nedeni de, NATO'nun bir gün etnik azınlıklar lehine Çin'e de müdahale edebileceği endişesi olabilir mi?
Hayır. NATO'nun Çin'e müdahale etmeden üç defa düşünmesi gerekir... Yugoslavya ile Çin arasında paralel kurulamaz. Ancak Kosova'ya NATO müdahalesinin çok kötü bir örnek oluşturduğu, açık.

Yarın: Reformcular - tutucular savaşı