The Others "ÇOCUKKEN SAVAŞ PİLOTU OLMAYI HAYAL EDERDİM"

"ÇOCUKKEN SAVAŞ PİLOTU OLMAYI HAYAL EDERDİM"

09.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sonra bütün ışıklar söndü

ÇOCUKKEN SAVAŞ PİLOTU OLMAYI HAYAL EDERDİM
Hareketli bir çocuksun, yaramazsın, çalışkansın. 10 yaşındayken, önce en yakınında bulunan nesneler flulaşmaya başlıyor. Görmekte zorluk çekiyorsun. Sonra upuzun bir sonsuzluk içinde buluyorsun kendini. Artık görmüyorsun. Hayata küsüyorsun uzun bir süre. Ancak yaşam sürüyor. İşte hayata küsmenin, tekrar yaşama sarılmanın, aşkın, arkadaşlığın hikayesi. Hikayenin kahramanı Hamza Göncüoğlu, 1967 İstinye doğumlu. Yaşamını bütün içtenliğiyle anlatıyor:

  • Recaizade Ekrem İlkokulu'nda okuyordum. Körler okuluyla aynı bahçeyi paylaşıyorduk. Körlere yapılanları biliyordum. Sıra sıra dizilir, yürüyüş yaparlardı; biz de peşlerine takılırdık. Onlara "Niye kör oldunuz?" diye sorar, kızdırırdık. O duruma düşmek istemedim. İlkokul üçüncü sınıfı bitirmeden okuldan ayrıldım.
  • Çocukluğumdaki idealim savaş pilotu olmaktı. Hava Harp Okulu'na girmek için sınır 19 yaştı. O yaşa kadar yeniden görüp Hava Harp Okulu'na gireceğim günü hayal ediyordum.
  • Beşiktaş'ta Altınokta Körler Rehabilitasyon Merkezi var. Orada 5.5 ay kurs aldım. Rehabilitasyon kursundan sonra ilk, orta ve liseyi dışardan bitirdim. Annem kitapları kasete okuyordu. Böylece ilkokul, ortaokul ve liseyi bitirdim. 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü kazandım.
  • Flört nedir bilmiyorum. Aşık oldum ama hep platonik düzeyde kaldı. Açık konuşmak gerekirse haddimi bilmek zorundaydım. Herkes gibi aşkımı ilan edemezdim. Çünkü kaybetmeyi göze alamıyordum. Sonunda yüzde 99 reddedilecektim. Bazılarıyla yan yana geldiğimde yüreğim kabarıyordu ama çoğunlukla zevzekliğe vuruyordum. Yerli yersiz esprilerle kendimi aptal konumuna getiriyordum. Duygusuz, boş bir adam havası vererek kendimi küçük düşürüyordum.
  • İşin komik tarafı da vardı. Erkek arkadaşlarla otururken, bir kız geçince "Hamza ya görmen lazım, ulan bir görsen ne kaçırdın," diyorlardı, gülüyordum.
  • 1996'da Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurdum. Sarıyer İmam Hatip Lisesi'ne felsefe öğretmeni olarak tayinim çıktı. Hoca olarak iplenmemekten korkuyordum, istismar edilmekten korkuyordum. Müthiş bir heyecan ve şaşkınlık vardı. Ders kitaplarını kasete okuttum.
  • Onu dinledim, konular hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştım. Derse gideceğim saat gelmişti. Tedirgin bir şekilde müdür yardımcısının odasında bekliyordum. Bacaklarım titriyordu. Rehberim olan beyaz bastonumu sağa sola çevirerek, öylece saatin gelmesini bekliyordum. Müdür yardımcısı, "Hamza, bir öğrenci sınıfa gidip gelmen için sana yardım edecek," dedi. Öğrenci geldi, koluna girdim, yürümeye başladık. Kafamda "Şimdi ne yapacağım?" sorusu ile sınıfa girdim, kendimi tanıttım. Öğrenciler sessiz bir şekilde beni dinlediler. Sorular sormaya başladım, cevaplar geldikçe rahatladım.