The Others Çocuklara sadece bilgi depolanıyor

Çocuklara sadece bilgi depolanıyor

09.09.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çocuklara sadece bilgi depolanıyor

Çocuklara sadece bilgi depolanıyor


Stockholm’de yapılan “2000 Uluslararası Psikoloji Konferansıönda özellikle öğrenme becerisi üzerinde duruldu. Arkadaşımız Osman İkiz, Koç Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sami Gülgöz’le, 11 - 13 yaş arasındaki çocuklarda zihinsel becerinin artırılması için Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın desteğiyle iki yıldır süren projeylenin hedefleri üzerine konuştu.


       Projenin hedefi neydi ? Hedef, çocuklarda zihinsel gelişimi geliştirecek, sorgulama ve analitik düşünme becerileri kazandıracak bir program geliştirmekti. Bu çalışmaları 300’ü aşkın çocukla denedik.

       Olumlu bir gelişme sağlandı mı?
       Evet. Özellikle de kompozisyon ve matematik derslerinde...

       Projeyi hangi bölgelerde uyguladınız?
       İstanbul’un göç alan, sosyo ekonomik düzeyleri zayıf bölgelerindeki çocuklar katıldı. Vakıf son üç ay içinde projenin bazı bölümlerini deprem bölgeleriyle Eskişehir ve Van’a da götürdü.

       Söz konusu bölgelerde insanlar zihinsel beceri bakımından daha mı geri?
       Bölgelerden çok, ekonomik ve sosyal düzeyi düşük gruplarda zihinsel becerilerde eksiklik olduğunu gösteren bulgular var. Türkiye’de, gençlerin ve yetişkinlerin standart test sonuçları, başka ülkelerdeki yaşıtlarına göre daha düşük. Okullaşma bakımından geri bölgelerde durum daha da kötü. Aile eğitimi, özellikle babanın eğitimi çocuğun başarısında çok önemli.

       Zeka ve beceri
       Zeka ile zihinsel beceri farklı mı?
       Geleneksel yaklaşımda zekaya, doğuştan var olan, bir genel beceri bütünü olarak bakılırdı. Zeki insan her şeyi başarır, zeki olmayan ise başarısız, beceriksiz kabul edilirdi. Oysa, her konuda başarılı ya da başarısız olmak diye bir durum yok. Aslında zeka birbirinden bağımsız birçok zihinsel işlevin birbirleriyle ilişkisinden oluşmakta.

       Modern psikolojiye göre galiba aptal da yok ...
       Bellek gücü, problem çözme yeteneği, bilgiyi kullanma gibi beceriler topluca zekayı oluşturur. İnsanların zihinsel beceri kapasitesi elbette farklı. Bir insanın kendisine söylenen sayılardan ne kadarını tekrar edebildiği, onun işleyen bellek kapasitesini gösterir ki, bu da zeka denilen şeyin bir ölçüsüdür.

       Akıl ve zeka ayrımı da yok öyleyse...
       İnsanın tüm davranışları artık bilgi ve beceriler bütünü olarak görülüyor. Yale Üniversitesi’nden Robert Stenberg, şahsen tanıdığı birçok zeki bilim adamının, sosyal ilişkilerde oldukça başarısız olduğunu, evliliklerini yürütemediğini, çocuklarıyla anlaşamadığını belirtiyor. “Bunlara aptal mı demek gerekiyor" diye soruyor. Elbette değiller. Bazı zihinsel becerilerde fire veriyorlar o kadar.

       Zihinsel beceri kapasitesinin artırılabilmesi neye bağlı ?
       Eğitimle artırılabilir. Sekiz yaşında bir çocuk genellikle 4 - 5 sayıyı tekrar edebilir. Bu çocuk 12 -13 yaşına gelince 7 - 8 sayıyı aklında tutabilir hale gelir. Ancak bu sadece yaşla ilgili değil. Çocuğun eğitim koşulları, hangi tür problemlerle karşılaştığı işleyen belleğin gelişimini etkiler. Aşırıya kaçmayan bir zorlama bellek kapasitesini artırıyor. Bu da genel zihinsel beceri kapasitesini...

       Öyleyse koşullara göre azalabiliyor da...
       Bir insanı bulunduğu sosyal ortamdan alıp ormana koyun bir süre sonra onun zihinsel becerilerinde gerileme olacaktır. Koşulların zorlaması zihinsel becerilerin ortaya çıkmasını sağlar. Kullanılmayan beceriler ise zaman içinde körelebilir.

       Dört işlemden sonrası yok
       Bu durumda eğitimin çocuklara sadece bilgi yüklemekle kalmayıp, zihinsel beceriyi artıracak bir fonksiyonu olması gerekiyor ...
       Eğitimin günümüzdeki en önemli görevi bu olmalıdır. Çünkü artık her şeyi bilmek olanaksız. Onun yerine bilgiye ulaşmayı öğrenmek önem kazandı. Bilgiyi kullanabilmek ise zihinsel beceriye bağlı. Eğitim o yüzden zihinsel becerilerin geliştirilmesine yönelmelidir.

       Türkiye’de eğitim sistemi bunu başarabiliyor mu ?
       Çağdaş eğitimin gereklerine uyum sağlanamadığını görüyoruz. İlköğretimin ilk aşamasında temel bir işlev yerine getiriliyor. Çocuklara başarılı bir şekilde dört işlem ve okuma yazma öğretiliyor. Arkasından çocuğun daha karmaşık zihinsel becerilere doğru yönlendirilmesi gerekiyor. Sorun ikinci aşamada yatıyor.
       Zihinsel becerileri geliştirmek yerine öğrencilere bilgi depolanıyor. Ne yazık ki depolanan bilgilerin nasıl kullanılacağı da öğretilmiyor. Yani tarih bilgisinden ne gibi bir anlam çıkaracak, nasıl analiz yapacak bunu bilmiyor. Ya da matematiği belirli formüllere dayanarak çözüyor. Ama niçin böyle bir problem var diye düşünmüyor. Dolayısıyla çözümünü de ezber formülle yapıyor. Oysa önemli olan problemin analizini yapıp, çözüm modeli üzerinde düşünmektir.

       Günlük tutulmuyor
       Projeden sonra çocukların iyi kompozisyon yazmaya başladıklarını söylediniz...
       İyi kompozisyon yazmak analitik düşünme becerisinin artışı anlamına geliyor. Yazmak düşünmektir.

       Bu Türkiye’de bir sorun değil mi?
       Türkiye’de çocuklara günlük tutma öğretilmez. Başkalarına yazdırılmış birkaç cümleden ibaret hatıra defterleri vardır. Halbuki başlarından geçmiş olayları yazdıkları bir defter olmalıdır.
       Yazarlar arasında bile çok azının günlüğü vardır. O yüzden Türkiye’de yazı zayıftır. Şifahi kültür ağırlıktadır. Bu yüzden düşünce zayıftır.
       Düşünce zayıf olunca ifadenin sözel biçimi de zayıf kalıyor. Okur yazarlık sözel kültürden yazılı kültüre geçiştir. Kendini zor ifade eden insanlar yeterince okur yazar değildir.
       Türkiye’de gerçek anlamda okur yazar az. Türkiye’de dilekçe yazabilecek insan sayısı bile düşüktür.

Yazarlar