The Others Dokuz sütuna türküler

Dokuz sütuna türküler

03.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dokuz sütuna türküler

Dokuz sütuna türküler
3 Ocak 1999
Ahmet TULGAR

Bıyıklarını kestiğinde kadın köşe yazarları maaşlarında kesinti yapılmış gibi protesto etmişlerdi onu. Yeniden bıyık bırakıp yıllarca kameranın üstünde bir vantilatör çalışıyormuş gibi arkaya savrulan kır saçlarını kısalttığında "Türkiye'nin en seksi erkekleri" listesindeki yerine ısındı. Ali Kırca'nın haberlerin sonunda başını eğip, "Yemen Türküsü"ne başlaması ise yorumcu spiker ile seks sembolü arasındaki kurulması zor köprünün son ayağı oldu. Evet, televizyonlardaki bir trend, gazetecilerin bir punduna getirilip ya da bir punduna getirip bir türkü patlatması eğilimi, Ali Kırca'yı da etkisi altına almıştı.
Türk erkeğinin müzik ve dansla ilişkisi bana hep problemli görünmüştür. Türk erkeği şarkı söylemeye de dans etmeye de fazlaca naz yaptıktan kalkışır.
"Kalkışmak" diyorum çünkü Türk erkeğinin bir dansa başlaması bir kalkışmadır. Çocukluğundan bu yana, çeşitli iktidar odakları tarafından zapturapt altına alması öğretilmiş bedeninin çabucak bastırılacak bir kalkışması, bir isyanıdır dans. Ceketin fırlatılıp, kravatın gevşetilmesiyle ilk işaretleri verilen bir skandal. Bazı ortamlar ise asıl amaçlarından sapmış Türk erkeğinin dans etmesi ve şarkı söylemesi için etkinliklere dönüşmüştür. Bunların başında şehirlerarası otobüs yolculukları gelir.

Yolcu şarkıcılar
Yolculuğun o insanı kendi kendiyle hesaplaşmaya iten atmosferinden sıyrılmak için olsa gerek - hani otobüsün camında ıssız manzaraların oluşturduğu fonun üzerine düşen yansımanızı görürsünüz - "yolcu Türk erkeği" il sınırından çıkar çıkmaz kendi içine dönmek yerine otobüsün içine döner, ya üzerinde anlaşılmış şarkıya katılır ya da daracık koridorunda otobüsün göbek danslarını döktürmeye başlar.
Bir de düğünler, dernek geceleri gibi ortamlar vardır ki, buralarda Türk erkeğinin şarkı söylemek ve göbek atmakla ilişkisi "istemem, yan cebime koy" türündendir.
Bu tür ortamların tanıkları nice eğilip bükülmez yiğitlerimizin piste fırlayıp tam da en olmayacak yerlerini dakikalarca eğip büküşlerini görmüş ve yine de bir çelişki saptamamıştır.
Çünkü bu geleneksel danslar ne kadar feminen figürler içerirse içersin maskulen davranış sisteminin öğelerindendir. Diğer taraftan Türk erkekleri için, ne denli maskulen figürler içerirse içersin popüler Batı danslarını yapmak eşcinsel olmak gibi bir şeydir.

İktidara onay
Yine bu tür ortamların tanıkları, aynı yiğitlerimizden herhangi biri elindeki rakı bardağını masaya biteviye vurarak, tombul göğüslerini sırtına dayamış şarkıcının uzattığı mikrofona bir "kuple" söylemeye başladığında, ona saygı duyar. Çünkü işbilir şarkıcı, gecenin patronunun kim olduğunu öğrenmiştir ve ilk ona yönelir. Bu iktidara verilen onaydır. Assolistin uzattığı mikrofondan şarkı söylemek, şarkı söylemekten çok salondakilere ne kadar önemli olduğunu söylemektir. Teveccüh göstermek: Belki. Ama tevazu asla.

Gazeteci şarkıcılar
Televizyonlarda gazetecilerin en ciddi programların bir noktasında işi gücü, hükümet sorununu, vergi reformunu bir kenara bırakıp bir şarkı, bir türkü tutturmaları eğilimi hızla yayılıyor.
Kanal 7'deki haber yorumuna başlamak için gözlerini seyirciye diktiğinde "eye contact" kurduğum ve dikkatle dinlediğim Fehmi Koru'yu, aynı kanalın, birkaç saat sonra yayınlanan Ramazan programında gözlerini kapamış - artık kendi dünyasındaydı - huşu içinde bir türkü geçerken gördüm.
Rahmetli Yavuz Gökmen de Fehmi Koru ve İlnur Çevik'le yaptıkları bir siyaset programında ara sıra bir şanson söylerdi. Yine de şarkı söyleyen gazetecilerin duayeni Savaş Ay'dır. Akordeonu elinde hemen her programda şarkı söyleyen, türkü çığıran Ay'ın şarkıcılığa ilgisi annesi ünlü şarkıcı Şükran Ay'dan geliyor olabilir.
Yazının başındaki kahramanımız Ali Kırca canlı yayına aldığı konuklarına eşlik ederek edindiği cesaretini artık solo olarak da sergiliyor. Seçtiği şarkı ise Türkiye'nin müzikal konsensüsü olan "Yemen Türküsü".
Livaneli'nin repertuvarına başvuran Tayfun Talipoğlu bu işte görece iyi olduğunun farkında. İki yıl önce Kemaliyeliler Derneği'nin bir toplantısında Talipoğlu sahneye çağırılıp Kemaliye hakkında konuşması istendiğinde, kürsüde konuşmak yerine sahnede dolaşarak, bir assolist edasıyla tamamlamıştı konuşmasını.
Türk erkeği, düğün dernek türü ortamlar dışında şarkı, türkü söylemenin "hayat adamı" olmanın bir göstergesi olduğu kanısındadır. Hipermedyatize toplumumuzda gazetecilerin kendileri, yaptıkları haberlerden daha fazla haber oldukları için hayat adamı görüntüsü vermek daha da önem kazandı artık.

Hayat adamı olmak
Hayat adamı olacaksın ama bunun sınırlarını da bileceksin. Bu yüzden şarkı söyleyen gazetecilerimiz şarkı değil türkü söylemeyi seçiyorlar genellikle. Nedense ne denli kara sevdalardan bahsetse de hep kamusal, ne denli şalvar hikayeleri anlatsa da hep aseksüel kalır türküler.
Ama eğer ille de bir şarkı olacaksa, Türkiye'nin ikinci ve modern müzikal konsensüsü "Samanyolu" seçilir. Eskiden en keskin devrimci bile gönül rahatlığıyla türkü söylerdi. Hatta türkü söylemek devrimci gençlik için romantik bir yurtseverliğin işaretiydi.
Bugün de, en teknik politika yazarları bile kendilerinden türkü isteyenleri geri çevirmiyor. Yaşadığından farklı bir hayatın adamı olmaya kalkıştığı geçmişiyle hayat adamı olmayı kabullendiği bugünü arasındaki köprüyü "ünlü gazeteci" belki de bu türkülerle kuruyordur.