The Others Duran durmuyor!

Duran durmuyor!

06.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Duran durmuyor!

Duran durmuyor

       SARAY Cezaevi'ne kaçıncı ziyaretimiz olduğunu artık hatırlayamıyoruz. Geçen yıl Işık Yurtçu buradaydı, şimdi Ragıp Duran "demokrasi nöbeti" tutuyor Saray'da... Sonbaharda da sıra Münir Ceylan'a geliyor.
       Hapishanenin "güzeli" olur mu? Saray Cezaevi'nin yemyeşil bahçesi, çirkinlikleri örtmek için çırpınıyor. Sanki ilçenin şirinliğiyle uyum sağlamak istiyor. Ama cezaevi, "şirin" de olsa cezaevi işte...
       Bahçe kapısını geçip, kontrol kulübesine yöneliyoruz. Fotoğraf makinesi, teyp, anahtarlık, tırnak çakısı... Jandarma eri "abi sen iyisi mi şu çantayı olduğu gibi bırak" diyor. Not defteri ve kalemle ana binanın kapısına geliyoruz. Gardiyanlar için "Saray abonesi" bir gazeteciyiz:
       "Nazım abi hoşgeldin!"
       Görüş mahalline geçip bekliyoruz. Ragıp Duran, birkaç dakika sonra geliyor. İlk cümlede "Baba"yı aklımıza düşürüyor. Yasaklı döneme damgasını vuran bir sözü vardı ya: Kendim için bir şey istiyorsam nağmerdim!
       Ragıp, gardiyanları göstererek "Nazım, bak arkadaşların bir sorunları var" dedikten sonra özetliyor:
       "İnfaz koruma memurlarının emeklilik hakları için 5 yıllık yıpranma payı dikkate alınmıyormuş. İlgilenir misin?"
       Gazeteci, hapiste de olsa mesleğinden uzaklaşamıyor işte... Onların sorunları kendisinden önce geliyor.

       Bizimle birlikte Ragıp'ı bekleyen başkaları da var. Abdullah Özcan HEP'in Şırnak eski İl Başkanı. 1991 seçimleri öncesi görüştüğümüzü söylüyor. Hatırlayamamanın mahçubiyeti içinde "Kusura bakma Şırnak'la Saray'ı irtibatlandıramadım" diyoruz. Ragıp araya giriyor. Özcan'ın Saray'da yaşayan amcasını gösteriyor:
       "İlgisiz olur mu? Bak İzzetin Kadran ağabey, 12 Eylül'de Şırnak Kömür İşletmeleri'nde çalışırken 21 işçiyle birlikte buraya sürülmüş."
       Kadran, emekli olduktan sonra Saray'da kalmış.
       Sonunda sıra Ragıp'a geliyor. Sebebi ziyaretimizi anımsatıp soruyoruz:
       "Kaç gün oldu Saray'da?"
       "Valla saymıyorum. Bak saati bile çıkarttım."
       "Nasıl geçiyor günler?"
       "İgnacio Ramonet'in `Kaosun jeopolitiği' adlı eserinin çevirisi üzerine çalışıyorum. Yeni Dünya Düzeni'nin iki önemli halkası var: Piyasa ve medya. Ben meyda üzerinde duruyorum."

       Cezaevine günlük gazeteler geliyor. Ancak Ragıp'ın yazarı olduğu Gündem gazetesi gelemiyormuş. Her zamanki muzip tavrıyla bu meseleyi de açıklıyor:
       "Diyorum ki, ulan yazarını yolladık ya, gazeteyi ne yapacaksınız?"
       Saray Cezaevi'ndeki en önemli akşam etkinliği Dünya Kupası maçları. Saray'ın konukları "Fransa'98"e de "politik" yaklaşıyorlar. Ragıp "Biz zengin Kuzey ülkelerine karşı Güney Yarımkürenin takımlarını destekliyoruz. Brezilya, Arjantin ve Avrupa'da da Hırvatistan'ı tutuyoruz" diyor.
       Bu arada çayların biri gidip biri geliyor. O kadar çok çay içiyoruz ki, "Ragıp mideni delmeyeceksin değil mi?" diye sormadan edemiyoruz. "Merak etme" dedikten sonra deneyimli bir mapushaneci gibi konuşuyor:
       "Buranın raconu böyle, içeceğiz!"
       Üçüncü çayları bitiriyoruz ki, Ragıp'ın Akademi İstanbul'dan öğrencileri içeri giriyor. Onların sormasına fırsat vermeden Ragıp soruları sıralıyor:
       "Okul nasıl gidiyor? İngilizce kurslarına devam ediyor musunuz?"
       Biz Duran röportajı yapmaya geldik, başkalarının sorunları hakkında bilgileniyoruz. Araya girmek farz oluyor:
       "Ragıp burası bir cezaevi, sen de hapiste bir gazetecisin. Biraz da senin sorunlarını konuşsak diyorum."
       "Benim bireysel bir sorunum yok ki... Düşünce ve ifade özgürlüğü ülkenin sorunu. Eğer bir özgürlük kampanyası yapılacaksa, bu benimle hatta sadece gazetecilerle de sınırlı olmamalı. Gazeteciler çıksın, peki diğerileri n'olacak? Bak Münir Ceylan gazeteci değil. Ama bir yazısından ötürü yine cezaevine girecek. Yapılacak bir çalışmayı `herkese ifade özgürlüğü' temeline oturtmak gerekiyor."
       Duran günde ortalama on mektup alıyormuş. Hepsine tek tek yanıtlar veriyor. Bu da günün yarısını götürüyor. Yani Ragıp cezaevinde de çok meşgul...
       Gazeteciyi hapsetmek mümkün olamıyor.
       Biz Saray'dan ayrılırken Ragıp'ın "ziyaretçi ordusu" görüş için sıra bekliyordu.